Washington’un Çin’in Yaptırım Misillemesine ve İran’la Anlaşmasına Tepkisi
Dışişleri Bakanı Blinken, Pekin yönetiminin Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde Uygurlara yönelik baskı politikaları nedeniyle Çin’e karşı uygulanan yaptırımlara misilleme olarak iki ABD vatandaşına yaptırım kararı alınmasını kınadı. Blinken yazılı bir açıklama yaparak, Çin’in insan hakları ve temel özgürlükleri savunanları sindirme ve susturma çabası içerisinde bulunduğunu belirtti. Çin’in bu yöndeki girişimlerinin Sincan’da devam eden soykırım ve insanlığa karşı işlenen suçlara yönelik uluslararası incelemeleri daha da artıracağına dikkati çeken Blinken, ABD Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonu’ndan iki yetkiliye misilleme olarak yaptırım uygulanması kararını sert sözlerle eleştirdi. ABD’nin Kanada, İngiltere, Avrupa Birliği ve diğer ortak ve müttefikleri ile Çin’in Uygurlara yönelik insan hakları ihlallerine son vermesi gerektiğini ifade eden Blinken, Çin’e “keyfi olarak” gözaltına alınan azınlık ve etnik gruplara mensup kişileri serbest bırakması çağrısında da bulundu. Kanada Başbakanı Justin Trudeau da Twitter üzerinden yayınladığı mesajında Çin hükümetinin aldığı yaptırım kararını kınayarak bunu “ifade özgürlüğü ve şeffaflığa bir saldırı” olarak nitelendirdi.
Çin yönetimi, Çin vatandaşlarına ve Sincan’daki kurumlara uygulanan yaptırımlara cevaben ABD ve Kanada’daki kişi ve kuruluşlara yaptırım uygulayacağını açıklamıştı. Çin Dışişleri Bakanlığı, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki ‘insan hakları ihlalleri’ iddialarıyla ilgili olarak ABD ve Kanada’nın yaptırımlarına karşılık bu ülkelerden bazı kişi ve kuruluşlara yaptırım uygulama kararı alındığını bildirdi. Bakanlıktan yapılan açıklamada, “ABD ve Kanada, 22 Mart günü, söylentilere ve yanlış bilgilere dayanarak Sincan’daki ilgili kişi ve kuruluşlara karşı tek taraflı yaptırım getirmişti. Buna yanıt olarak Çin, ABD Uluslararası Dinî Özgürlükler Komisyonu (USCIRF) Başkanı Gayle Manchin, Başkan Yardımcısı Tony Perkins ve Kanadalı Milletvekili Michael Chong’a karşı yaptırım uygulama kararı aldı” ifadelerine yer verildi. Çin hükümetinin ülkenin bağımsızlığını, güvenliğini ve çıkarlarını korumakta kararlı olduğu vurgulanan açıklamada, “İlgili ülkeleri durumu net bir şekilde anlamaya ve hatalarını düzeltmeye çağırıyoruz” ifadesi kullanıldı.
ABD Hazine Bakanlığı Yabancı Varlıkları Kontrol Ofisi (OFAC), 22 Mart tarihinde iki Çinli yetkiliyi, Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki politikalarını gerekçe göstererek yaptırım listesine almıştı. Bakanlıktan yapılan açıklamada, yaptırım listesine alınan kişilerin, Çin Komünist Partisi Sincan Üretim ve İnşaat Birimi Komite Sekreteri Wang Junzheng ve Sincan Kamu Güvenliği Bürosu Direktörü Chen Mingguo olduğu ifade edildi. Açıklamada, bu kişilerin Küresel Magnitsky Yaptırımları Yasası kapsamına giren 13818 nolu başkanlık kararnamesi kapsamında yaptırım listesine alındığı kaydedilmişti. Açıklamada ayrıca bu kişilere ait ABD’deki tüm malvarlığının dondurulduğu, ABD vatandaşlarının bu kişilerle iş yapmasının yasaklandığı kaydedildi. Bu yaptırımların Avrupa Birliği (AB), İngiltere ve Kanada ile işbirliği içinde yürütülen ortak çabanın bir parçası olduğu belirtilen açıklamada, “ABD, Sincan bölgesinde yaşanan ciddi insan hakları ihlalleri için hesap sorma konusunda tüm finansal gücünü kullanmaya kararlıdır” ifadelerine yer verildi. İngiltere de 4 Çinli yetkili ve bir kuruluşa aynı gerekçelerle yaptırım uygulamaya başlamıştı.
Öte yandan Çin ve İran’ın 25 yıllık kapsamlı işbirliği anlaşması imzalaması da ABD’de tepkilere yol açtı. Çin ve İran dışişleri bakanları 27 Mart Cumartesi günü “stratejik ortaklık olarak nitelendirdikleri 25 yıllık bir işbirliği anlaşmasına imza attı. Anlaşmanın ayrıntıları henüz açıklanmadı ancak Çin, ABD’nin uyguladığı yaptırımları bypass ederek İran’dan petrol satın alacak ve karşılığında İran’da yatırım yapacak. Anlaşma, Çin’in “Kuşak ve Yol” adıyla bilinen projesinin bir parçası olarak değerlendiriliyor. Bu proje ile Pekin’in küresel bir güç olarak etkinliğini artırmasını sağlayacak ilişkilerin kuvvetlendirilmesi hedefleniyor. İran’ın Çin’in başlattığı ‘Kuşak ve Yol’ projesine katılımını öngören anlaşma ilk olarak Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in 2016 yılındaki Tahran ziyaretinde gündeme gelmişti.
New York Times’ın haberine göre, anlaşmanın ayrıntıları henüz bilinmiyor ancak kabul edilen maddelerin geçen yıl elde edilen anlaşma taslağından çok farklı olmadığı düşünülüyor. Bu taslağa göre Çin’in İran’da bankacılık, telekomünikasyon, liman, demiryolları, sağlık ve bilgi teknolojileri gibi birçok sektöre 400 milyar dolarlık yatırım yapması öngörülüyor. Karşılığında İran Çin’e düzenli olarak indirimli fiyatlardan petrol tedarik edecek. Amerikan medyasına göre anlaşma ile birlikte Çin’in Ortadoğu’da etkisini artırmasından ve ABD’nin İran’a yönelik izolasyon politikasının boşa çıkmasından endişe ediliyor. Ayrıca İran’ın nükleer anlaşmaya yanaşma konusunda da daha fazla zorluk çıkarabileceği düşünülüyor.
Politico’nun haberine göre, Washington yönetimi bir yandan İran’la ‘kilitlenen’ nükleer görüşmeleri çözebilmek adına yeni bir teklif sunmaya hazırlanıyor. ABD’nin İran’a sunacağı teklifin, ekonomik yaptırımların gevşetilmesi karşılığında İran’ın uranyumu yüzde 20 zenginleştirmesi de dahil olmak üzere bir dizi nükleer faaliyetini askıya almasını içereceği öngörülüyor. Anlaşmanın tarafları olan ABD dışındaki P5+1 tabir edilen ülkelerin bir araya gelerek “ABD’nin anlaşmaya dönmesi ve bütün tarafların anlaşmanın koşullarına riayet etmesinin nasıl sağlanabileceği” değerlendirilecek. ABD’yle İran arasındaki anlaşmaya geri dönüş, anlaşmanın koşullarını yerine getirme, uranyum zenginleştirmesi ve yaptırımların kaldırılması konularında zamanlama konusunda anlaşmazlıkların aşılıp aşılamayacağı merak konusu.