Biden’ın Dış Politikada İlk 100 Günü
Siyaset uzmanları, düşünce kuruluşları ve medya organları Biden yönetiminin ilk 100 günündeki icraatlarını masaya yatırdı. Başkan Roosevelt döneminden beri iktidara gelen başkanların ilk 100 günündeki icraatlarını değerlendirmek Amerika’da önemli bir siyasi gelenek haline gelmiş bulunuyor. İlk 100 gün değerlendirmeleri yeni başkan ve ekibinin yönetim tarzı konusunda fikir vermesi açısından kamuoyu tarafından dikkate alınıyor. Her ne kadar bu erken değerlendirme sembolik bir anlam taşısa da yeni yönetimleri hızlı ve etkin bir şekilde çalışma yönünde motive olmalarına katkı sağlıyor.
20 Ocak 2021’de yönetimi devralan ABD Başkanı Joe Biden, görevindeki ilk 100 günü doldurmuş bulunuyor. İç siyasette koronavirüs ile mücadele oldukça başarılı görülen Biden yönetimi dış politikada da önemli adımlar attı. Dış politikada “ABD geri döndü, diplomasi geri döndü” sloganıyla yola çıkan Başkan Biden Avrupa Birliği ve NATO ile eski Başkan Donald Trump döneminde bozulan ilişkileri tamir etti. Başkan Biden göreve gelir gelmez aralarında Müslüman ülkelere yönelik seyahat yasağı, Covid-19 düzenlemeleri, Meksika sınırına örülen duvara fonların kesilmesi, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve Paris İklim Anlaşması‘na geri dönülmesi gibi başlıkların olduğu 17 kararnameye imza atmıştı. İmzalanan kararnamelerde dış politikayı ilgilendiren hususlar arasında Paris İklim Anlaşması’na yeniden dahil olma ve Dünya Sağlık Örgütü’ne geri dönülmesi konuları ön plana çıkıyordu. Joe Biden Pandemiyle mücadelede ABD liderliğinde Dünya Sağlık Örgütü merkezli daha güçlü bir uluslararası işbirliği yürütülmesini savundu.
Başkan Biden’ın ilk icraatlarından biri eski Başkan Trump’ın ayrılmak istediği Paris İklim Anlaşması’na geri dönmek oldu. Başkan Biden iklim değişikliği ile mücadele küresel işbirliğinin önemine vurgu yaparken ABD’nin sera gazı salınımının kısıtlanmasına yönelik koyduğu hedefleri yükselterek ülkesinin bu konuda küresel lider olmasını hedefliyor. Başkan Biden bu amaç doğrultusunda 40 dünya liderinin katılımıyla çevrimiçi olarak bir iklim zirvesi gerçekleştirdi. Biden ABD’nin 2050’ye kadar sıfır karbon emisyonu seviyesine ulaşmayı hedeflediğini belirterek güçlü ekonomilere sahip ülkelere benzer adımlar atma çağrısında bulundu.
Amerika’nın dünya ile nasıl angaje olacağına dair vizyonunu açıklayan Biden Geçici Ulusal Güvenlik Strateji Kılavuzunu yayımlayarak ABD’nin küresel rakibinin Çin olduğunun altını çizdi. Amerikan diplomatik liderliğini demokratik değerlerle birleştirmek ve dış politikada daha doğru bir çizgi yakalayabilmek için yeni bazı adımlar atacaklarını ilan eden Biden, bir “küresel güç konuşlanması değerlendirmesi“ hazırlayacağını ve bu rapor doğrultusunda ABD’nin askeri adımlarının dış politika ve ulusal güvenlik önceliklerine uygun bir şekilde belirleneceğini kaydetti
Biden yönetimi ABD dış politika odağını büyük oranda Ortadoğu’dan Hint-Pasifik bölgesine kaydırdı. Avusturya, Hindistan, Japonya ve ABD’den oluşan “Dörtlü“ (Quad) grubunu yeniden canlandırmaya çalışan Biden, bu doğrultuda 12 Mart’ta video konferans yoluyla bir zirve gerçekleştirdi. Dörtlü zirvenin yapılmasından hemen sonra ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Savunma Bakanı Lloyd Austin ilk resmi yurt dışı ziyaretlerini Güney Kore ve Japonya’ya yaptılar. Ziyaretin amacı, Uzakdoğu’daki Amerika’nın müttefikleriyle ortaklıkları geliştirmek ve etki alanını giderek güçlendiren Çin’e ve nükleer tehdit teşkil eden Kuzey Kore’ye karşı bölgedeki işbirliğini pekiştirmek olarak açıklanmıştı.
Çin’i küresel rakip olarak gören Biden yönetimi küresel sorunlarla mücadele konusunda ise Çin’le işbirliği yapmaktan çekinmeyeceklerini açıkladı. Dışişleri Bakanı Blinken başkanlığında bir heyet Çinli yetkililerle 18 Mart’ta Alaska’da bir araya gelerek pandemi ve iklim değişikliği sorunlarının yanı sıra iki ülke ilişkilerini ele aldı. Oldukça gergin geçen görüşmelerde önemli bir sonuç alınamadı. Brooking Enstitüsü’nün değerlendirmesine göre Çin ile ilişkiler konusunda Biden yönetimi de eski Başkan Trump’ın yaklaşımına benzer politikalar uyguluyor. Trump döneminde yayımlanan Ulusal Güvenlik raporunda Çin, ülkeye dönük en büyük meydan okuma olarak nitelendirilirken Biden yönetimi ise Çin’i “stratejik rakip” olarak tanımlıyor. ABD Dışişleri Beijing ile ilişkileri “meydan okuma”, “rekabet” ve “işbirliği” olarak 3 farklı kategoriye ayırıyor. Trump’ın yaklaşımından farklı olarak Biden ekibinin Çin Komünist Partisinin şeytanlaştırılmasına ve sözde rejim değişikliği çağrılarına son vermesi” gösteriliyor.
Başkan Biden’ın ilk icraatlarından biri Rusya ile 5 Şubat’ta dolacak olan Stratejik Silahların Azaltılması Antlaşmasını (Yeni START) uzatmak oldu. ABD ve Rusya’nın nükleer silahlarının sınırlandırılmasını içeren ve her iki tarafın da konuşlu durumdaki nükleer savaş başlıklarının sayısını Soğuk Savaş döneminin aşağısında tutmalarını öngören ayrıca füzeler ve bombardıman uçakları sayısına da kısıtlama getiren anlaşma beş yıllığına uzatıldı. Anlaşma Başkan Biden’ın silahların kontrolü ve nükleer silahların yayılmasının önlenmesi alanında Amerika’yı yeniden lider konuma getirme hedefine yönelik atılan ilk adım olarak değerlendirildi.
Diğer alanlarda Rusya ile gerginlikler yaşayan Biden yönetimi, Kremlin’in 2020 başkanlık seçimlerine müdahale girişiminde bulunması ve Amerikan resmi kurumlarına yönelik Solarwinds saldırısı olarak isimlendirilen büyük çaplı siber saldırı düzenlenmesinde dahli olduğu gerekçesiyle Rusya’ya yeni yaptırımlar uygulamaya başladı. Biden yönetimi ayrıca Rus muhalif Aleksey Navalny’nin kimyasal madde kullanılarak zehirlenmesi nedeniyle Rusya’ya karşı yeni yaptırımlar getirdi. Rusya’nın Kimyasal Silahlar Sözleşmesini ihlal ederek kendi vatandaşlarına karşı kimyasal silah kullanması gerekçesiyle ilgili kişi ve kuruluşlara yaptırım uygulama kararı alındı. Joe Biden’ın başkan olduktan sonra verdiği ilk geniş kapsamlı röportajda Rusya Devlet Başkanı Putin için “katil“ ifadesini kullanması ve “yaptıklarının hesabını verecek” ikazında bulunması da ayrıca iki ülke ilişkilerinde gerilime yol açtı.
Washington yönetimi, Kongreden bazı itirazlar olsa da Afganistan’daki ABD askeri birliklerinin 1 Mayıs’tan itibaren geri çekilmeye başlayacağını ve tam çekilmenin 11 Eylül’e kadar tamamlanacağını duyurdu. Başkan Biden, “Amerika’nın en uzun savaşını” sonlandıracağını ve geri çekilmenin Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon’a yönelik 11 Eylül 2001 saldırılarının 20. Yıldönümüne denk gelen 11 Eylül tarihine kadar tamamlanacağını açıkladı.
ABD’nin Yemen’deki içi savaşta Suudi Arabistan’a sağladığı desteği kesme sözü veren Başkan Biden, Trump yönetimi döneminde Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan ile yapılan silah satış anlaşmalarını askıya aldı. Washington yönetimi, Suudi Arabistan ve BAE’ye karşı daha sert bir tavır içinde olacaklarını duyurdu. Yemen’deki sivillerin durumunu “günümüz dünyasının en vahim insani krizi“ olarak tanımlayan yeni yönetim Yemen halkına yönelik insani yardımları artırma sözü verdi. Cemal Kaşıkçı cinayeti ile ilgili olarak Muhammed bin Selman’ın cinayetin sorumlusu olduğunu ortaya çıkaran raporu da yayımlayan Biden yönetimi, buna rağmen Muhammed bin Selman’a yönelik doğrudan yaptırım uygulamaktan kaçındı. Ancak, Beyaz Saray’dan yapılan açıklamalarda Suudi Arabistan’la ilişkilerin yeniden dengeleyeceği ve Trump yönetimi öncesindeki geleneksel çizgisine çekileceği belirtildi.
Biden’ın en önemli seçim vaatlerinden birisi de Trump yönetiminin geri çekildiği Ortak Kapsamlı Eylem Planı (JCPOA) olarak bilinen İran nükleer anlaşmasına geri dönülmesiydi. Washington ve Tahran arasında uzun süredir devam eden nükleer anlaşmaya geri dönme arayışları taviz vermeme ve karşılıklı inatlaşma nedeniyle sonuç vermemişti. Başkan Biden’ın görevi devraldığı günden beri üzerinde çalıştığı anlaşma meselesi iki ülkenin de ilk adımı karşıdan beklemesi ve muhtelif şartlar öne sürmesi nedeniyle sürüncemede kalmıştı. Biden yönetiminin, İran’a yönelik tüm BM yaptırımlarını tekrar uygulamaya imkan tanıyan mekanizmanın hayata geçirilmesi kararını iptal ederek ve Birleşmiş Milletlerde görevlendirilen İranlı diplomatların Amerika içinde seyahat etmelerine getirilen katı kısıtlamaları hafifleterek iyi niyet gösterme hamlesi İran’a yönelik tüm yaptırımların kaldırılmasını talep eden Tahran yönetimince yetersiz bulunmuştu. Çıkmaza giren anlaşma süreci AB arabuluculuğunda anlaşmaya paydaş ülkelerin katılımıyla Viyana’da başlayan dolaylı görüşmeler henüz bir sonuca ulaşmış değil. Diplomatlar Viyana’daki görüşmelerin olumlu geçtiğini söylese de henüz anlaşmaya geri dönülmesi konusunda net bir adım atılmış değil.