Blinken Hindistan’a Ziyarette Bulundu
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Hindistan’a yaptığı ilk resmi ziyarette, Hint Dışişleri Bakanı Subrahmanyam Jaishankar ile bir araya geldi. Başkent Yeni Delhi’de gerçekleşen görüşmede, koronavirüs salgını, Afganistan’daki gelişmeler, bölgesel konular ve iki ülke arasındaki ilişkiler ele alındı. Blinken ayrıca aralarında Tibet’in ruhani lideri Dalay Lama’nın temsilcilerinin de bulunduğu sivil toplum liderleri ile görüşme gerçekleştirdi. ABD Başkanı Joe Biden’ın ABD’nin Hint-Pasifik bölgesinde etkinliğini artırmak ve Çin’i çevrelemek için bölge ülkeleri ile ikili ilişkilere özel önem verdiği biliniyor. Biden yönetiminden Hindistan’a ilk üst düzey ziyareti geçen mart ayında Savunma Bakanı Lloyd Austingerçekleştirmişti. Austin ülkesinin Yeni Delhi ile güvenlik alanında işbirliğini geliştirme arzusunda olduğunu söylemişti.
Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre Blinken, iki ülke arasındaki bağları ve iş birliğini geliştirmek için Hindistan’da olduğunu belirtti. İki ülkenin demokratik değerlere bağlı olduğunu ve bu bağlılığın ilişkilerin temelini oluşturduğunu dile getiren Blinken, “Hint ve Amerikan halkı insanlık onuruna, fırsat eşitliğine, hukukun üstünlüğüne, din ve inanç özgürlüğü de dahil temel özgürlüklere inanıyor” değerlendirmesinde bulundu. Demokratik değerlerin ve özgürlüklerin tehdit altında olduğuna ve küresel anlamda “demokratik durgunluk” yaşandığına dikkat çeken Blinken, ABD ve Hindistan’ın demokratik idealleri gerçekleştirmek için yan yana durmasının hayati önem taşıdığını belirtti. Blinken, söz konusu idealleri gerçekleştirmenin “sancılı ve bazen çirkin” olabileceğini ancak demokrasinin gücünün bu zorlu süreci kucaklamak olduğunu ifade etti.
Görüşme sonrasında gerçekleştirilen ortak basın toplantısında konuşan Hindistan Dışişleri Bakanı Jaishankar, ABD-Hindistan ilişkilerinin son yıllarda iyice geliştiğini ve iki ülke arasındaki işbirliğinin de büyük ölçüde arttığını söyledi. “Çıkarlarımız ve endişelerimiz aynı” diyen Jaishankar, “Hint-Pasifik’te barış ve refah ile Afganistan’daki demokratik istikrar iki ülke için önemli. Terörizm, iklim değişikliği, salgın hastalıklara karşı birlikte mücadele vermek için daha yakın bir şekilde çalışmalıyız” ifadelerini kullandı.
Hindistan ziyareti sırasında Afganistan’daki gelişmeler konusuna da değinen Blinken, Taliban heyetinin Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi ile görüşmesiyle ilgili değerlendirmede bulundu. Blinken Çin’in Afganistan’a müdahil olmasının “olumlu bir şey olabileceği” ifadesini kullandı. Blinken “Çin eğer Afganistan’daki çatışmanın barışçıl çözümüyle ve bunun gerçekten temsili, kapsayıcı olmasıyla ilgileniyorsa bunun olumlu bir şey olabileceğini söyledi. Blinken, Taliban’ın uluslararası tanınma arayışında olduğunu belirterek, “Muhtemelen liderlerinin dünyada serbestçe seyahat edebilmelerini ve yaptırımların kaldırılmasını istiyor” tahmininde bulundu. “Kimsenin Afganistan’ın yeniden Taliban tarafından askeri olarak ele geçirilmesinden ve İslam Emirliği’nin yeniden tesisinden çıkarı yok” diyen Blinken Taliban’a barış görüşmelerine yeniden dönme çağrısı yaptı. Blinken, Taliban’ın iktidarı tamamıyla ele geçirmesi durumunda Afganistan’ın uluslararası toplumdan dışlanarak bir “parya devlet” haline geleceğini söyledi.
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, kısa süre önce Taliban’ın Katar’daki Siyasi Bürosunun Başkanı Molla Abdul Gani Birader liderliğindeki 9 kişilik heyeti kabul etmişti. Görüşmede Wang, Taliban’a Doğu Türkistan İslami Hareketi (ETİM) dahil tüm “terör örgütleriyle” arasına net bir çizgi çekme ve bunlarla mücadele çağrısında bulunmuştu. Görüşmeyle ilgili açıklamalarda bulunan Taliban sözcüsü Muhammed Naim de heyetin Pekin’e, “Afganistan’ın ayrılıkçıların üssü olmayacağı ve bir başka ülkeye komplo kurmak için kullanılmayacağı yönünde güvence verdiğini” söyledi. Çin Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada ise Çin’in Afganistan’ın iç işlerine karışmayacağı belirtildi. ABD ve NATO’nun ülkeden acele bir biçimde çekilmesinin ABD’nin Afganistan politikasının başarısızlığını gösterdiği kaydedilen açıklamada, Afgan halkının kendi ülkelerini istikrara kavuşturmak ve kalkındırmak için önemli bir fırsata sahip olduğu belirtildi.