Ukrayna Krizi Tırmanıyor
Uzun süredir gündemi meşgul eden Ukrayna gerilimini çözmek için başlatılan yoğun diplomatik temaslardan ciddi bir sonuç elde edilemedi. ABD ve NATO’nun girişimiyle başlatılan diplomatik çözüm arayışında Rusya temsilcileriyle yapılan görüşmelerin ilki 10 Ocak Pazartesi günü Cenevre’de, ikincisi 12 Ocak’ta NATO-Rusya Konseyi toplantısı olarak Brüksel’de ve üçüncüsü de 13 Ocak’ta Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) bünyesinde Viyana’da gerçekleştirildi.
Amerikan ve Rus heyetleri arasındaki ilk görüşme ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Wendy Sherman ile Rus muadili Sergey Ryabkov başkanlığında 10 Ocak Pazartesi günü Cenevre’de gerçekleştirildi. Görüşme ABD Başkanı Joe Biden ve Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in Haziran ayında Cenevre’de yaptıkları zirve toplantısında nükleer silahların kontrolü ve riskleri azaltma önlemleri çerçevesinde kararlaştırdıkları “Stratejik Güvenlik Diyaloğu” kapsamında yapıldı. Yaklaşık 8 saat süren toplantıda, ikili ilişkilerin yanı sıra Ukrayna sorunu, NATO’nun doğuya genişlemesi, nükleer silahların kontrolü ve siber suçlar gibi konular ele alındı.
Toplantının ardından görüşmeyle ilgili açıklamalarda bulunan Wendy Sherman heyetlerin karşılıklı olarak güvenlik kaygılarını dile getirdiklerini belirtti. İlk olarak füzelerin konuşlandırılması konusunu ele aldıklarını kaydeden Sherman daha önce feshedilen Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler (INF) Antlaşması’na benzer şekilde Avrupa’daki bazı füze sistemlerinin geleceği konusunda tartışmaya açık olduklarını belirtti. Sherman askeri tatbikatların boyut ve kapsamına karşılıklı olarak sınırlama getirilmesi ve şeffaf biçimde gerçekleştirilmesi konularında da tartışmaya açık olduklarının altını çizdi.
ABD ve Rusya’nın nükleer savaşın kazananı olmayacağı ve böyle bir savaşa asla girilmemesi gerektiği konularında hemfikir olduğunu hatırlatan Sherman, Moskova ile nükleer silahların kontrolü müzakerelerine devam etme niyetinde olduklarını söyledi. Moskova ile ikili sorunları diyalog yoluyla çözmekten yana olduklarını vurgulayan Sherman, küresel ve bölgesel konularda ise tek başlarına hareket etmeyeceklerini, NATO, Avrupa ve Ukrayna gibi ortak ve müttefiklerinin dahil olmadıkları bir konuda onlar hakkında herhangi bir karar almayacaklarını kaydetti.
Rusya’nın öne sürdüğü güvenlik taleplerini “kabul edilemez” olarak niteleyen Sherman, “NATO’nun açık kapı politikasından vaz geçmeyeceğini” ifade etti. Açıklamasında Ukrayna krizine de değinen Sherman Rusya’nın halen sınırda 100,000’den fazla asker tuttuğunu ama buna rağmen çatışma arayan tarafın Ukrayna olduğunu ileri sürmeye devam ettiğini anımsattı. 2014 yılında Kırım’ı işgal eden Rusya’nın Doğu Ukrayna’da 14 bin Ukraynalının hayatını kaybetmesine neden olan çatışmaları körüklemeye devam ettiğini ve gelinen son noktada ise sadece Ukrayna’yı değil tüm Avrupa güvenliğini tehdit eden askeri faaliyetler içinde bulunduğunu belirtti. Sherman görüşmelerde somut bir ilerleme kaydedilecek ise bunun ancak Rusya’nın gerilimi azaltmasıyla mümkün olabileceğini savundu.
Rusya temsilcisi Sergey Ryabkov ise görüşmeyle ilgili yaptığı açıklamada tarafların Ukrayna konusunda derin görüş ayrılıkları olduğunu söyledi. Ryabkov, NATO’nun Orta ve Doğu Avrupa ülkelerindeki askeri faaliyetlerine son vermesi ve ittifakın daha fazla genişlemesinin önlenmesi konusundaki taleplerini tekrarladı. “Ukrayna’nın asla bir NATO üyesi olmaması bizim için bir zorunluluk” diyen Ryabkov, “Karşı tarafa güvenmiyoruz… yasal olarak bağlayıcı garantilere ihtiyacımız var… Ukrayna’nın asla NATO üyesi olmayacağı maddesinin konulması gerekir. Bu Rusya için bir ulusal güvenlik meselesidir” şeklinde konuştu.
Cenevre’de gerçekleştirilen görüşmelerden iki gün sonra NATO temsilcileri ve Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Alexander Grushko’nun başkanlık ettiği Rus heyeti Genel Sekreter Jens Stoltenberg’in başkanlığında NATO karargahında bir araya geldi. Görüşmelerin sonunda basın açıklaması yapan Stoltenberg, Ukrayna krizine odaklandıklarını belirterek durumun Avrupa güvenliğine etkileri konularının müzakere edildiğini ifade etti. NATO müttefikleri ile Rusya arasında önemli görüş ayrılıkları bulunduğunu söyleyen Stoltenberg, farklılıkları kapatmanın kolay olmadığını belirtti. Rusya’nın Aralık ayında açıkladığı güvenlik taleplerini yeniden gündeme getirdiğini vurgulayan Stoltenberg, bu talepler arasında NATO’ya yeni üye alımının durdurulması ve müttefik doğu ülkelerde konuşlanan güçlerin geri çekilmesi gibi hususlar olduğunu kaydetti.
Rusya’nın taleplerinin reddedildiğini belirten NATO Genel Sekreteri, temsilcilerin NATO’nun genişlemesini içeren ‘Açık Kapı’ politikasını ve her ulusun kendi güvenlik sistemlerini seçme hakkı olduğunu dile getirdiğini ve NATO’nun doğu kesimindeki birliklerin varlığı dahil, birbirlerini koruma ve savunma yeteneklerinden vazgeçmeyeceklerini açıkça ifade ettiklerini söyledi. Stoltenberg ayrıca NATO’nun Rusya’yı Ukrayna sınırındaki gerginliği yatıştırmaya ve komşularının egemenlik hakları ve toprak bütünlüğüne saygı göstermeye çağırdığını belirtti.
Avrupa’nın güvenliği açısından diyaloğun önemli olduğunu vurgulayan Stoltenberg, kendisine yöneltilen “yeni bir silahlı çatışmaya ne kadar yakınız?” şeklindeki bir soruya, “Böyle bir risk mevcut. Bu nedenle Rusya’ya mesajları çok net gönderiyoruz ve anlaşılması için elimizden geleni yapıyoruz. Aynı zamanda askeri güç kullanırsa bunun Rusya için çok ciddi sonuçları olacağını dile getiriyoruz. Ekonomik ve politik yaptırımlar olacak. Ukrayna’nın kendisini savunması için farklı yöntemler devreye sokulacak. Ukrayna bizim ortağımız. Ama üye değil. Güvenlik garantisi, 5. madde, yani ‘birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için’ diyen madde üyeler için. Ancak ortaklarımızı da desteklemek için hep birlikte adım atabiliriz. NATO olarak diyalog yolunu seçmek istiyoruz, ancak risklere de hazırlıklı olmak gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Cenevre ve Brüksel’deki diplomatik temasların ardından diplomatik sürecin üçüncü aşamasında, ABD ve Rusya heyetleri iki ülkenin de üyesi bulunduğu Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Daimi Konseyi’nin Viyana’daki toplantısında bir araya geldi. ABD’nin, AGİT büyükelçisi Michael Carpenter, Viyana’da Rusya görüşmesi sonrasında yaptığı açıklamada, Batı’nın Moskova ile gerilimde bir tırmanış olabileceği ihtimaline hazırlıklı olması gerektiğini söyledi. Üye ülkelere “şantaja boyun eğmeyin ve asla saldırganlık ve tehdidi ödüllendirmeyin” çağrısında bulundu. Carpenter, Rusya ile askeri tatbikatlar ve şeffaflık gibi konularda müzakerelere devam edeceklerini ancak uluslararası sistemi belirleyen prensipler konusunda tartışmaya girmeyeceklerini sözlerine ekledi.
Toplantı sırasında Moskova’dan, “muhataplarından taleplerine ilişkin yanıt gelmeden, Batı ile yeni bir müzakere turuna ihtiyaç duyulmadığı” açıklaması geldi. Önceki gün NATO ile yapılan müzakerelerin ardından açıklamalarda bulunan Sergey Ryabkov, “Önemli konularda karşı tarafta esneklik görmeden, önümüzdeki günlerde masaya oturmanın, tekrar bir araya gelmenin ve aynı tartışmaları yeniden başlatmanın hiçbir nedeni yoktur” ifadelerini kullanarak görüşmelerin tıkanma noktasına geldiğini kaydetti. Görüşmelerden bir sonuç çıkmayacağının anlaşılmasıyla birlikte Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan Rusya’nın Ukrayna’nın saldırıya hazırlandığı gibi dezenformasyon çabalarıyla işgal için bahane üretmeye çalıştığını ve bu ‘oyun planının’ aynısını 2014’te de (Kırım’ın işgali sırasında) gördüklerini söyledi.
Görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlanması sonrasında ise Washington Rusya’ya karşı eleştiri oklarını daha da netleştirdi. Cuma günü çıkan haberlerde Amerikan istihbaratının Rusya’nın Ukrayna’yı işgal için spesifik provokasyonlara hazırlandığı kanısında olduğu bilgisi paylaşıldı. Beyaz Saray yetkililerine dayandırılan haberler, Rusya’nın halihazırda ‘sahte bayrak operasyonu’ hazırlığı yaptığını ve Rus yanlısı güçlere karşı Ukraynalıların saldırdığı iddialarıyla yanıltma harekatına başlamaya hazır olduğunu iddia etti. Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki de ‘şehir savaşı yürütme ve patlayıcı kullanımında eğitilmiş operatiflerin Rus vekil güçlerine karşı sabotaj’ operasyonları düzenleyerek Ukrayna’yı işgal için bahane üretmeye çalışabileceklerini ve medyada da dezenformasyon kampanyalarına başvurabileceklerini iddia etti.