ABD’den Çin Teknoloji Ürünlerine Ticaret Kontrolü
Çin Halk Cumhuriyeti’ni küresel ölçekte ‘en büyük rakip‘ olarak gören ABD yönetiminin Çin ile rekabette dost ve müttefik ülkeleri yanına çekme çabaları sonuç vermeye başladı. Geçen hafta gerçekleştirilen NATO Liderler Zirvesi’nde kabul edilen yeni stratejik konseptte Çin’in ‘sistematik rakip’ olarak nitelendirilmesi NATO üyesi ülkelerin ABD’nin istediği çizgiye yaklaştığına işaret ediyor. Başkan Biden yönetimi devraldığı günden beri her fırsatta demokratik, dost ve müttefik ülkelerle birlikte hareket edeceklerine vurguda bulunuyor ve Rusya ve Çin’den kaynaklı tehditlere karşı müttefiklerin ortak hareket etmesini sağlamaya çalışıyordu. Biden yönetimi, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasıyla ortaya çıkan güvenlik krizinde safları sıklaştıran Batılı devletlerin, Çin ile rekabette de birlikte hareket etmesini sağlamayı hedefliyor. Asya-Pasifik bölgesinde bulunan dost ülkelerin ilk kez bir NATO zirvesinde yer almış olmaları da bu hedef doğrultusunda gerçekleşmiş durumda.
New York Times gazetesinde Amerikalı yetkililere dayandırılarak hazırlanan bir makalede Biden yönetiminin Ukrayna savaşı sırasında Rusya’ya yönelik uygulamalardan aldığı dersleri Çin’in askeri ve teknolojik ilerlemesini önlemede kullanacağı ileri sürülüyor. Makaleye göre Biden yönetimi Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrası Moskova’ya karşı uygulanan kapsamlı yaptırımların etkilerini gördükten sonra bu tecrübeden yararlanarak Çin’e karşı da benzer ticari kısıtlama ve yaptırımlar uygulamaya hazırlanıyor. Rusya’nın Ukrayna’yı işgal harekâtı başlatmasının ardından Biden yönetimi dost ve müttefik ülkelere öncülük ederek Moskova’nın ekonomik ve askeri gelişimini engellemek için başta ileri teknoloji ürünlerinin ihracatının yasaklanması olmak üzere bir dizi yaptırım ve kısıtlama getirmişti.
Amerikalı yetkililer, Washington’un bu uygulamalardan edindiği tecrübeleri kullanarak başta Çin olmak üzere, ABD ulusal güvenliğini tehdit edebilecek şirketlere ve gruplara karşı veya insan haklarının ihlal edildiği durumlarda diğer ülkeleri de kapsayacak şekilde ihracat kontrolleri ve kısıtlamaları getirebileceğini belirtiyor. Bu yaklaşım ihracat kontrollerinin uygulanacağı koşulların genişletilmesini ve ortak ülkelerin dahil edilmesini içeriyor. Ayrıca, hangi teknolojilerin hassas ve kritik olarak kabul edildiğini ve ordu ve güvenlik teşkilatları için potansiyel kullanım alanlarını yeniden tanımlamayı amaçlıyor. Yetkililer, Rusya’ya uygulanan ihracat kontrollerinin, Putin yönetimine karşı yürütülen kapsamlı ekonomik cezalandırma kampanyasında şimdiye kadarki en etkili enstrüman olduğunu belirtiyor. ABD ve ortakları, Rusya’nın askeri ve stratejik endüstrilerini zayıflatmak amacıyla yarı iletkenler, uçak parçaları, petrol ve gaz endüstrisi için ekipman ve diğer malların Rusya’ya gönderilmesine geniş kısıtlamalar getirmiş durumda.
Hızla gelişen Çin’e karşı askeri ve teknolojik üstünlüğünü devam ettirmek isteyen ABD yönetimi benzer bir stratejiyi bu ülkeye karşı da uygulamayı hedefleniyor. Yetkililer, amaçlarının Çin ekonomisini topyekûn zayıflatmak değil, Çin’in askeri ve bilimsel ilerlemesine katkıda bulunacak teknolojilere erişimini sınırlamak olduğunu söylüyor. ABD’li yetkililer, böyle bir yaklaşımın iki ülke arasında potansiyel bir silahlı çatışmayı önlemeye yardımcı olabileceğini düşünüyor. ABD Yurt Dışı İhracat Departmanı Endüstri ve Güvenlik Bürosu Başkanı Alan F. Estevez geçen ay katıldığı bir etkinlikte “ABD’nin teknolojik üstünlüğünü garanti etmemiz gerekiyor. Çin muhtemel bir ihtilaf anında bize ya da ortaklarımıza karşı yeni kabiliyetler geliştirmemeli” ifadelerini kullanmıştı. Aynı zamanda eski Pentagon yetkilisi olan Estevez, “hedefimiz Çin’in askeri alanda ordusunu modernize edecek teknolojileri elde etmesini durdurmak” şeklinde konuşmuştu.
ABD’li yetkililer Çin konusunda bir strateji geliştirmeye çalışırken, yalnızca teknolojilerin geleneksel askeri kullanımlarına bakmıyorlar, aynı zamanda Çinli şirketlerin gözetim devleti yaratmada, güvenlik altyapısı inşasında ve Sincan ve Tibet gibi bölgelerdeki etnik azınlıkları bastırmak için zorunlu çalışma kamplarını kullanmadaki rollerini de göz önünde tutuyor. Biden yönetiminin listeye aldığı Çin merkezli kuruluşların çoğu, askeri rollere veya sistemik insan hakları ihlallerine dahil olmakla suçlanıyor. ABD’li yetkililer, bazı firmaların ABD’nin kısıtlamaya çalıştığı nükleer programları olan İran, Kuzey Kore ve Pakistan ile şüpheli bağları olduğunu söylüyor. Birkaç tanesi ise Güney Çin Denizi’ndeki tartışmalı bölgelerdeki saldırgan eylemlerle bağlantılı olmakla itham ediliyor. ABD ayrıca ihracat kısıtlamalarının kapsamını ülke sınırlarının ötesine genişletmiş durumda. Dünyanın herhangi bir yerindeki şirketlerin, Rus askeri grupları ve Çin telekomünikasyon şirketi Huawei de dahil olmak üzere bazı listelenen kuruluşlara Amerikan teknolojisi taşıyan ürünleri ihraç etmelerini yasakladı. ABD belirli miktarlarda Amerikan ürünü içeren yabancı malların borsada işlem gören kuruluşlara ihracatını da kısıtlıyor.
Öte yandan dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan Çin’e karşı uygulanacak herhangi bir ticaret kısıtlamasının Rusya’ya uygulanan yaptırımlardan çok daha büyük bir etki yaratabileceği düşünülüyor. Yetkililer ihracat kontrolünün küresel tedarik zincirlerinde sorun yaratabileceği ve Pekin yönetimini nadir elementlerin de aralarında bulunduğu kritik malzemelerin dağıtımını kısıtlamaya itebileceği uyarısında bulunuyor. Ayrıca ihracat kontrollerinin uzun süreli ve yaygın bir şekilde kullanımı müşterileri başka tedarik kaynakları bulmaya teşvik ederek uzun vadede Amerikan teknolojik liderliğini ve pazar hakimiyetini yıpratabileceği de öngörülüyor.
Pekin yönetimi ise yaptığı bir açıklama ile NATO Zirvesi’nde kabul edilen yeni stratejik konsept belgesinden ciddi kaygı duyduğunu ve kesinlikle karşı çıktığını ilan etti. Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Zhao Lijian, ‘gerçekleri bir kenara bırakan söz konusu belgenin’ Soğuk Savaş zihniyeti ve ideolojik önyargılar ile hazırlanmış olduğunu savundu. “Çin, daima dünya barışını inşa etmek, küresel kalkınmaya katkıda bulunmak ve uluslararası düzeni korumak için çaba harcıyor” ifadelerini kullanan Lijian, “Çin hiçbir ülkeye saldırmadı, diğer ülkelerde vekalet savaşları yürütmedi, hiçbir askeri bloka katılmadı veya askeri blok kurmadı. Barışçıl kalkınma yolunu kararlılıkla izliyoruz” şeklinde konuştu. Lijian, Çin’in ulusal çıkarlarına yönelik her türlü eyleme karşı sert bir şekilde karşılık verecekleri uyarısında bulundu.