ABD’de Enflasyon Yeni Rekor Kırdı
ABD’de enflasyonun %9,1 oranı ile son 40 yılın en yüksek seviyesine ulaşması FED’in bu ayki faiz artırım kararını etkilemesi ve en az 0,75 puanlık bir artış açıklaması beklentilerini yükseltti. Enflasyondan %11,2’lik artışla en çok benzin fiyatlarının etkilenmesi yaklaşan Kasım seçimleri öncesinde Biden yönetiminin elini çok zorlayacak gibi gözüküyor. Enflasyonu dizginlemek adına sert faiz politikası takip etmeye başlayan Amerikan Merkez Bankası’nın bu çabalarının şu aşamada sonuç vermemesi ekonomistleri endişelendirirken resesyon tartışmalarının da devamına neden oluyor.
Cumhuriyetçi medya ve düşünce kuruluşları orta sınıf ailelerin yıllık net gelir kayıplarına odaklanarak Biden yönetimini eleştiriyor. Fox Business, yüksek enflasyonun ABD’deki herhangi bir çalışanın yıllık ücretlerinde ortalama 3.400 dolar kaybetmesi anlamına geldiğini haberleştirdi. Heritage Foundation’dan bir yetkili Fox’a verdiği demeçte iki ebeveynin de çalıştığı ortalama bir ailenin Biden yönetiminde yıllık ücretlerinde 6.800 dolar azalma olduğunu savundu. Federal hükümet, Mart 2020 ile Mart 2021 arasında sırasıyla 1.200 dolar, 600 dolar ve 1.400 dolar değerinde üç teşvik ödemesi göndermişti, ancak uzmanlara göre enflasyonla hanelerin kaybettiği meblağ çoktan pandemi desteklerini geride bıraktı.
Geçtiğimiz yıla kıyasla reel ücretler %3,7 azalırken rakamlar, benzinin yanı sıra ailelerin temel gıda maddeleri olan un, yumurta, tereyağı gibi ürünlerde de kayda değer artışlar olduğunu gösterdi. Cumhuriyetçiler artan fiyatların sebebi olarak pandemi ve Ukrayna krizinin gösterilmesine itirazlarını sürdürüyor. Pandeminin başından itibaren Biden yönetiminin yapısal olmayan, geçici ve piyasayı manipüle eden politikalarının enflasyonun gerçek sebebi olduğu konusunda ısrar eden Cumhuriyetçiler 6 trilyon dolarlık bütçe açığını sürekli gündeme taşıyor. Önerileri federal harcamaların ve vergilerin azaltılarak ve üretimin önünün açılması.
Enflasyon rakamlarının açıklandığı rapor, benzin ve elektrik dahil olmak üzere enerji fiyatlarının geçen yıla göre %41,6 ve gıda fiyatlarının %10,4 arttığını gösterdi. Cumhuriyetçiler bu tabloyu Biden’ın ‘pervasız’ teşviklerinin bir sonucu olarak yorumlayarak ara seçimlerde Demokratlara karşı en önemli koz olarak kullanıyorlar. Geçtiğimiz ay ABC News ve Ipsos tarafından gerçekleştirilen bir araştırmaya göre seçmenlerin Kasım ayı seçimlerindeki tercihlerini etkileyecek en önemli konu ekonomi olacak. Başkan Biden’ın ABD’deki enflasyonu ‘neredeyse tüm ülkelerin en düşüğü’ olarak yorumlamasına karşın, medya enflasyonun %8.1’lik Euro bölgesi ortalaması ve Güney Kore’deki %5.4 oranından daha yüksek olmasının altını çiziyor.
Enflasyondaki yükseliş, krizin büyüdüğüne olan inancı artırırken bundan FED’in araçlarını kullanarak çıkılabileceğine olan güveni azaltıyor. FED 40 yılın en yüksek enflasyonunu yavaşlatmaya çalışmak için agresif bir şekilde faiz oranlarını yükseltirken yatırımcılar, artan fiyatları frenlemek için FED’in ekonomiyi resesyona sokmak zorunda kalacağından endişe duyuyor. Bununla beraber JP Morgan tüketicilerin artan enflasyona rağmen harcamaya devam ettiğini, işletmelerin borçlanmaya devam ettiğini ve kredi kayıplarının neredeyse hiç olmadığını söyledi.
Pandemiyle geçen yıllardan sonra harcamalarda böylesi bir artışın olmasına neredeyse kesin gözüyle bakılıyordu. Chase Bank’ın açıklamasına göre kredi kartlarıyla yapılan seyahat ve yemek harcamaları bir yıl öncesine göre %21 ve ilk çeyreğe göre %15 arttı. Buna karşın ipotek kullanımları %45, otomobil kredisi ve kiralama kullanımları %44 azaldı. JP Morgan yöneticileri normalden daha fazla belirsizliğin devam ettiğini, birleşmeler ve satın almalar gibi büyük kurumsal faaliyetleri aşağıya çekildiğini ve bankanın gelecekte olası kredi zararları için daha fazla fon ayırmaya karar verdiğini ifade etti.
Hazine Bakanı Janet Yellen, enflasyonu ‘kabul edilemez derecede yüksek’ olarak nitelendirdi. Ekonomik sorunlardan bir yandan küresel krizler diğer taraftan hükümet sorumlu tutulurken bazı uzmanlar konuya farklı bir bakış açısı getirerek enflasyonu Y kuşağı tüketim alışkanlıkları ile ilişkilendiriyor. Y kuşağına mensup ve refah seviyesi yüksek pek çok kişinin harcama konusunda hevesli davranmamasının altı çiziliyor. ABD’de 27-42 yaş aralığında yaklaşık 92 milyon kişinin olduğunu belirten uzmanlar bu kuşağı bir öncekiyle kıyaslayarak Y kuşağındakilerin ev ve araba satın alma gibi tüketim davranışlarını öncekine göre yaklaşık 7 yıl ertelediğini belirtiyor. Bu ertelemedeki en büyük sebep ise öğrenci borçları olarak öne çıkıyor. Nitekim son iki yılda yapılan bir dizi ankete göre, Y kuşağının %60’ından fazlası öğrenci borcu nedeniyle ev satın almayı erteliyor.