Demokratlar Ara Seçimde Sürpriz Yapar mı?
ABD’de ara seçimlere sadece iki hafta kaldı. Bu vakte kadar sorulan ana soru Demokrat Parti’nin tarihsel trendi yenip, Beyaz Saray’ın partisi olmasına rağmen ara seçimlerden başarıyla çıkıp çıkamayacağı. Demokratlar son aylarda anketlerde başarılı görünüyordu. Bilhassa gündeme düşen kürtaj meselesinin rüzgarıyla meclis ve senato çoğunluğu tehlikede görünmüyordu. Ancak birkaç mesele Demokratların elini zayıflattı ve bugün anketlerde Cumhuriyetçilerin başarısına daha yüksek ihtimal gözüyle bakılıyor. Öncelikle Başkan Biden’ın görev onayı anketlerde düşük çıkmaya devam etti. %40lar civarında seyreden görev onayı halkın iktidar partisine bir mesaj göndermesi endişesini perçinledi. Bununla birlikte yüksek enflasyon oranları neticesinde yükselen tüketici fiyatları ve düşen borsa gündemi işgal etmeye başladı. Neticede Cumhuriyetçi Parti geçtiğimiz yaz Demokratların önde göründüğü birçok eyalette kazanma ihtimalini artırdı.
USA Today ve Suffolk Üniversitesi’nin bu hafta yayınladığı anket sonuçlarına göre Cumhuriyetçiler seçime gittikçe güçlenerek giriyor. Ankete göre, Cumhuriyetçi adaylara destek %49 iken Demokrat aday desteği %45’te kalıyor. Sonuçlar oldukça çarpıcı. Çünkü, aynı grubun Temmuz ayında yaptığı ankette Demokratlar Cumhuriyetçilere %44’e %40 gibi bir oranla galip geliyor görünüyordu. Temmuz anketinde %16 civarındaki kararsız seçmenin %9’u Cumhuriyetçi Parti’de konsolide olmuş görünüyor. Demokratlar ise bu pastadan yalnızca %1 alabilmiş. Anket sonuçlarında ekonomik sıkıntıların etkisinin büyük olduğu görünüyor. Ankete katılanların %66’sı ülkenin ekonomik durgunlukta olduğunu söylerken %50’si tatil iptal ettiğini, %47’si market alışverişini azalttığını %45’i ise arabasını daha az kullanmaya çalıştığını söylüyor.
Gelinen noktada Demokratların bazı kilit yarışlarda kaybetmesine kesin gözüyle bakılıyor. Bunlar sadece Kongre seçimlerinden ibaret değil. Örneğin Florida eyaletinde gerçekleştirilecek Kongre ve Valilik seçimlerinde Demokratların büyük bir hezimet yaşamasına kesin gözüyle bakılıyor. Demokrat Parti’nin kampanyasını üzerine inşa ettiği kürtaj hakkı ve silahlanmanın kısıtlanması konuları seçmenlerde heyecan uyandırmadı. Neticede bu zamana kadar çekişmeli görünen bir eyaletin artık ‘kırmızı’ olarak görülmesi ile karşı karşıyayız. Peki Demokrat Parti seçimlerdeki negatif trendini tersine çevirebilir mi? Katrina vanden Heuvel, Washington Post’taki köşesinde Demokratların çalışan ve dar gelirli sınıfın hayat kalitesini yükseltmeye çabaladığını vurgulaması gerektiğini söylüyor. Heuvel’e göre Covid dönemi direk nakit destek, sağlık borçlarının hafifletilmesi, öğrenci borçlarının bir kısmının silinmesi ve marihuana kullanımı kaynaklı ceza sicillerinin temizlenmesi gibi konularla Biden hükümeti alt gelir gruplarının hayatını kolaylaştırmaya gayret etti. Fakat insanların doğrudan hayatına dokunan bu politikalar seçmen davranışına yansımadı. Heuvel bunun sebebinin Demokrat adayların yapılan yardımlar ve atılan adımları anlatmak yerine kontrol edemeyecekleri akaryakıt fiyatları, enflasyon ve suç gibi sorunlarda savunmacı davranmaları. Yani, Demokrat Parti’nin oylarını artırabilecek potansiyel bir unsur alt gelir gruplarının hayatına dokunan önemli politikaların seçmene daha iyi anlatılabilmesi. Ancak seçimlere iki hafta kala böylesi bir iletişimin sağlanması çok zor görünüyor.
Demokratların işine yarayabilecek bir diğer unsur ise kendi kontrollerinin dışında gelişen bir diğer faktör olan yaygın kutuplaşma. Ülkede kutuplaşmanın geldiği nokta anketlerde görülen %96 civarı parti sadakati. Thomas Edsall’ın köşe yazısında ‘negatif partizanlık’ dediği kavrama göre her iki parti taraftarı da ekonomi dahil politikalardan ziyade diğer partiye duyduğu negatif duygularla hareket ediyor. Bu da seçmenlerin politika veya iletişim stratejileri ile ancak bir yere kadar partizanlık dışı kaygılarla oy verebileceğine işaret ediyor. Bu yaklaşımı savunanlar ise her ne kadar Demokrat Parti geride görünse de özellikle Temsilciler Meclisi’nde yiyeceği farkın beklenen kadar yüksek olmayacağını düşünüyor. Bu görüşü destekleyen Mississippi Üniversitesi’nden Julie Wronski seçmenin ekonomik performansı partizan filtrelerden geçirerek yorumladığına dikkat çekerek Demokratların büyük oranda Biden’ın yanında Cumhuriyetçilerin ise karşısında oy kullanacağını söylüyor. Ne var ki, bu yaklaşımın seçime yansıması olacaksa bunun şimdiden anketlerde görüneceği eleştirisinin ise henüz bir cevabı verilmemiş durumda.
Gelinen noktada özellikle Temsilciler Meclisi seçimlerinde Cumhuriyetçilerin New York, California, Oregon ve hatta Rhode Island gibi geleneksel olarak Demokrat eyaletlerde dahi rekabetçiliklerini artırdıkları görünüyor. Halihazırda Demokratlar 220’ye 212 gibi dar bir farkla Meclis çoğunluğunu elde tutuyor. Yani Cumhuriyetçilerin 5 koltuk kazanması Meclis çoğunluğunu değiştirmeye yetiyor. Fakat birçok projeksiyona göre Cumhuriyetçilerin 20 hatta 30 fark atması ihtimal dahilinde. Meclis, Senato ve Valilik seçimlerinin tamamında ise Cumhuriyetçi adayların %45inin kazanma ihtimali %95’in üzerinde görülüyor. Seçimlere iki hafta kala Demokrat Parti’nin seçim başarısı ihtimali oldukça zayıflamış durumda.