Ara Seçim Sonuçlarının Yankıları
Cumhuriyetçilerin Temsilciler Meclisi’ndeki üstünlüğü kıl payı ele geçirdiği, Demokratların ise Senato’da çoğunluk olduğu ara seçimlerin yankıları bu hafta da Amerikan kamuoyunu meşgul etti. Büyük fark atmayı bekleyen Cumhuriyetçilerin hayal kırıklığı seçimlerin en çok yankı bulan sonuçlarından biri oldu. Mehmet Öz gibi eski Başkan Trump’a yakın isimlerin başarısızlığı bu hayal kırıklığının sebebine dair önemli göstergeler taşıdı. Demokratlar ise kendileri açısından başarı olarak sayılabilecek sonuçların elde edildiği seçimin ardından Temsilciler Meclisi’nde azınlık liderlerinin kim olacağı tartışmalarına başladı.
2003 yılından beri ya sözcü ya da azınlık lideri görevini ifa eden Nancy Pelosi ise henüz bir yorum yapmayacağını ve 30 Kasım’daki liderlik seçimine kadar bir karar vereceğini belirtmişti. Pelosi liderlik yarışına girmeyeceğini açıklayarak daha genç siyasetçilerin yolunu açmış oldu. Cumhuriyetçilerin çoğunluğu az farkla da olsa ele geçirmeleri sonrasında Temsilciler Meclisi’nin yeni sözcüsü büyük ihtimalle Cumhuriyetçi Azınlık lideri Kevin McCarthy olacak. Cumhuriyetçi Parti’nin çok küçük bir farkla çoğunluğu ele geçirmesi Meclis’teki küçük grupların öneminin hayli artacağını gösteriyor. Bu durumun kendini ilk göstereceği alan da McCarthy’nin seçilme süreci olacak gibi. Tüm Demokratların hayır oyu vermesi tahmin edilen seçimde McCarthy’nin seçilmesi için Meclis’teki ılımlıların yanında, azınlık gruplardan aşırı sağcıların da desteğini alması gerekecek.
Seçim sonuçlarının Amerikan siyasetinde tartışma yarattığı diğer bir tartışma ise şimdiye kadar salıncak eyalet kabul edilen Florida’nın artık Cumhuriyetçi bir eyalet olarak sayılıp sayılmayacağı konusu oldu. Zira Vali Ron DeSantis’in ezici seçim zaferi salıncak eyalet sonuçlarına benzemiyor. AP VoteCast’ın yaptığı kamuoyu araştırmasına göre DeSantis Hispanik oyların %56’sını, siyahilerin oylarının da %18’ini aldı. Bu oranlar 2018’de %44 ve %7 idi. Ülkenin 3. Büyük eyaleti olan Florida’daki Demokrat oy ağırlığının azalması, 30 delege oyuna sahip eyaletin başkanlık seçimleri için önemini daha kritik hale getirebilir. Uzmanlar Demokratların eyalet için çok daha azim ve kararlılıkla mücadele etmesi gerektiğini söylüyor.
DeSantis ve Cumhuriyetçi Parti bu seçimde, kampanyaları için 263 milyon dolar harcarken rakibi Crist ve Demokratların kampanya harcamaları yalnızca 51 milyon dolarla sınırlı kaldı. DeSantis’in öne çıkan politikaları arasında salgın sürecinde çok önce normalleşmeyi başlatarak ekonomiyi önceleyen seçmeni ve eğitim sisteminde ‘ebeveyn hakları’ meselesine ağırlık vererek muhafazakarları memnun etmesi gösterilebilir. DeSantis’in işine yarayan bir diğer mesele de eyalette uzun süredir Cumhuriyetçiler lehine devam eden demografik değişim. Düzenli göç alan Florida’nın yeni sakinlerinin %45’i Cumhuriyetçi, %24’ü Demokrat Parti’ye kayıtlı.
Seçmenler, 2022 ara seçimlerinde 2020’dekine benzer bir mesaj vermiş oldular ve Demokratları kucaklamadan Amerikan siyasetindeki Trumpizmi reddetiler. Uzmanlar ülkenin genelinde var olan partiler üstü Trump antipatisine rağmen Demokrat söylemlerin neden kabul görmediğini şu şekilde açıklıyor: Demokratların söylemleri 10 yıl öncesine göre, kültürel meseleler, suç ve göçmenlik konularında ortalama seçmenden çok daha uzak bir noktada konumlanıyor ve parti, halkta karşılığı olmayan bir kültürel eliti temsil etme yolunda ilerliyor. Parti içindeki ılımlılar ve ilericiler arasında bir uzlaşma sağlamaya çalışan liderlerler çok zayıf bir seçim stratejisi üretebiliyor. Texas ve Florida’daki Hispanik seçmenin Demokratlara verdiği desteğin çok düşük olması bu zayıf seçim stratejisinin bir sonucu olarak görülebilir.
Seçmenler altyapı, üretim ve asayiş gibi konular hakkında vaatler dinlemek isterken Demokrat Parti bünyesindeki aktivistlerin gündemlerini köpürterek kürtaj gibi kültürel meselelere saplanıyor. Bu seçimde Trumpizm karşısına kürtaj gibi konuları koymak mantıksız değildi; ancak bu strateji başkanlık seçimlerinde yetersiz kalacağının sinyalini de vermiş oldu. Cumhuriyetçilerin yenilgisinin, Trump’ın adaylık ilanına rağmen, onları yeni bir seçim stratejisine yönlendirmesi muhtemel. Bunun yanında Demokratların zafer ilanı, onları var olan siyasi söylemlerini güncellemekten alıkoyarsa başkanlık seçimleri için şanslarını gittikçe düşürecekler gibi görünüyor.
Wall Street Journal’daki bir görüş yazısı Demokratlar’daki ilerici kanadın Amerikan siyasetine ve partiye olumsuz etkilerini ele aldı ve onları ‘ırksal kızgınlığı körükleyerek’ seçim kazanma kolaycılığına gitmekle suçladı. Seçmenleri sandık başına götürmek için kimlik siyasetini haddinden fazla kullanan Demokratlar bunu yaparken Cumhuriyetçileri ‘bağnaz’ olarak konumlandırıyorlar. Ara seçimlerde zafer Demokratların olsa da, seçmen davranışlarını biraz daha yakından incelediğimizde, kimlik siyasetinin işe yaradığını söylemek zorlaşıyor. Nitekim sandık çıkışı anketlerine göre etnik azınlık gruplarının Cumhuriyetçilere oy verme oranı bu yıl 2018’e göre artmış durumda. Hispaniklerin Cumhuriyetçilere desteği %10 ve Asyalı seçmenlerinki %17, siyahilerin ise %4 oranında yükselmiş.