Bu Sefer Nashville’de Silahlı Saldırı
Tennessee eyaletinin Nashville kentindeki özel bir Hıristiyan ilkokulunda meydana gelen silahlı saldırıda 9 yaşında üç çocuk ve üç yetişkin hayatını kaybetti. Yetkililer, Nashville’de yaşayan ve polisin bir zamanlar okulda öğrenci olduğunu söylediği 28 yaşındaki saldırganın polisle girdiği çatışma sırasında öldürüldüğünü belirtti. Polisin önceden planlandığını söylediği saldırı, yaklaşık bir yıldır ABD’de meydana gelen en ölümcül okul saldırısı oldu. Uzmanlar, öğretmenlerin hızlı bir şekilde harekete geçerek sınıf kapılarını kilitlemeleri ve çocukları uygun şekilde yerleştirmeleri sayesinde çok daha fazla ölümün önüne geçilebildiğini belirtti. Başkan Biden, saldırının ardından Beyaz Saray ve tüm federal binalarda Cuma gününe kadar bayrakları yarıya indirme talimatı verdi.
Yaşanan vahim hadise, ülkedeki silah yasalarını tekrar tartışmaya açtı. Washington Post kendisine gelen mektupları yayınlayarak okuyucularının hükümete yaptığı silah güvenliği konusunda ciddi önlemler almasına yönelik çağrılara yer verdi. Toplum içinde artan teyakkuz halinin vurgulandığı başka bir görüş yazısı, bu kitlesel katliamları terör olarak nitelendirdi ve sorumluluğun silah endüstrisi, onun siyasi savunucuları ve Cumhuriyetçi Parti’nin işbirliğine ait olduğunu savundu. Nitekim saldırının yaşandığı Tennessee eyaleti, ülkedeki en gevşek silah yasalarına sahip olan eyaletlerden biri. Hatta bugünlerde eyalet meclisinde silah taşıma yaşının 21’den 18’e indirilmesi konuşuluyor.
ABD’de dolaşımda olan silah sayısına ilişkin tahminler 352 ila 434 milyon arasında seyrediyor. Bu sayısı son yıllarda keskin bir şekilde arttı. 2023’ün başından itibaren 4200’ü cinayet, 5700’ü intihar olmak üzere toplam 10 bin kişinin hayatı silah nedeniyle son buldu. Muhafazakarların büyük bir coşkuyla savunduğu silah alma ve bulundurma hakkının geniş tanımlanması ilkesi, iki tezin çarpıştığı bir ortamda tartışılıyor: Silah sahibi olma özgürlüğü mü daha önemli, yoksa silahların varlığıyla terörize olmama özgürlüğü mü?
Yaşananlar silah kontrolü çağrılarının yeniden alevlenmesine yol açsa da siyasi iklim bu konuda keskin bir şekilde bölünmüş durumda. Silah Şiddeti Arşivi’ne göre, bu silahlı saldırı 2023 yılında gerçekleşen en az 130 kitlesel silahlı saldırıdan biriydi ve bu sayı 2013 yılından bu yana gerçekleşen tüm saldırılardan daha fazlaydı. Kaiser Aile Vakfı’nın 2020 verilerine göre, ateşli silahlar 1 ila 19 yaş arasındaki Amerikalı çocukların önde gelen ölüm nedenlerinden biri. Buna rağmen, silah lobisi nedeniyle ateşli silahların kontrolü mevzuatında ilerleme kaydedilmesi mümkün görünmüyor. Başkan Biden, hadisenin ardından saldırı silahlarının ve yüksek kapasiteli silahların yasaklanması çağrısında bulundu ancak Kongre’nin mevcut yapısı nedeniyle böyle bir yasanın geçme olasılığı düşük.
Muhafazakarlar bu noktadaki çözümün silahlara erişimi kısıtlamak değil, ruh sağlığı hizmetlerini iyileştirmek ya da okul gibi alanların güvenliklerini artırmak olduğunu savunuyor. Bu görüşteki Amerikalıların temel iddiası şu: ‘Kötü bir silahlı adamı durduran tek şey iyi bir silahlı adamdır.’ Nitekim Cumhuriyetçilere yakın Wall Street Journal da konuyu bu perspektiften ele alarak ‘Nashville Okul Saldırısının Kahramanları’ adlı baş yazısında polislere övgüler dizdi. Nashville’deki katliam geçen yıl Uvalde’de 21 kişinin ölümüne yol açan saldırıyı da akıllara getirdi. Polisin olaya müdahalesinin ve sonrasında kamuoyunun bilgilendirilme tutumunun birbirinden farklı olduğu iki olayda medyanın çoğu Nashville polisinin tavrını olumladı. Polis memurlarının cesaret ve disiplinini metheden ve saldırganı etkisiz hale getirmelerini hatırlatan WSJ başyazısında saldırganın transseksüel kimliği bağlamında akıl sağlığı ve cinsiyet politikaları tartışmaya açıldı.
ABD’de kitlesel silahlı saldırıların yaygınlığı ve okulların güvenliği konusunda ebeveynler ve çocuklar arasında korku artmaya devam ederken Kongre’nin konuyla ilgili tıkanıklığı halkta hayal kırıklığı ve öfke artışına neden oluyor. Tarafların olayı ele alışlarının tamamen farklı olması böylesi büyük insani dramlara yol açan bir konuda dahi ortak bir noktada buluşulmasını imkansız hale getiriyor. Kongre’nin yapısı ve Yüksek Mahkeme’deki muhafazakar çoğunluk sebebiyle, kültür savaşlarının ana gündem maddelerinden olan silah özgürlüğü/kısıtlaması tartışmasının kısa vadede çözüme kavuşması pek mümkün gözükmüyor.