McCarthy Biden’ı Müzakerelere Çekebilecek mi?
ABD Temsilciler Meclisi, ülkenin borçlanma tavanının artırılmasına yönelik Cumhuriyetçilerin önerdiği planı onayladı. Temsilciler Meclisi Başkanı Kevin McCarthy için sembolik bir zafer olarak görülen bu adımın Demokratların kontrolündeki Senato tarafından reddedilmesine kesin gözüyle bakılıyor. Zira McCarthy’nin asıl amacı yıl sonuna doğru potansiyel bir temerrüt ihtimali yaklaşırken Demokratlarla yapılan borç müzakerelerinde Cumhuriyetçilerin konumunu güçlendirmek. Dört Cumhuriyetçi temsilcinin (Ken Buck, Andy Biggs, Tim Burchett ve Matt Gaetz) karşı oy kullanmasıyla tasarı 217-215 gibi dar bir farkla kabul edildi. Ancak McCarthy’nin meclis sözcüsü seçilirken karşılaştığı zorluklar hesaba katılırsa bunu bir başarı olarak addetmek mümkün. Oylamanın ardından McCarthy, Senato’yu ve Başkan Biden’ı gerekli adımları atmaya çağırarak Meclis’in üzerine düşeni yaptığını ilan etti. Ancak Biden Çarşamba günü yaptığı açıklamada borç limitinin artırılması konusunu McCarthy ile görüşmeye niyeti olmadığını yineleyerek konunun “müzakere edilemez” olduğunu ifade etti.
2023 yazı yaklaşırken, Kongre’nin federal borçlanma limitini yükseltmemesi halinde ABD kendisini ekonomik bir krizin eşiğinde bulabilir. Kongre belirli adımları atmazsa, hükümetin parası tükenecek ve ABD’nin borç yükümlülüklerini karşılayamaması ihtimali baş gösterecek. Bu durum ise ekonomik durgunluktan iş kayıplarına ve muhtemelen bazı yardımların ödenmesinin durdurulmasına kadar geniş çaplı bir kriz başlatabilir. Borç tavanı limiti Ocak ayı itibariyle aşılmış durumda ve Hazine olağanüstü tedbirler sayesinde ödemeleri gerçekleştiriyor. Bu yöntemin Haziran-Temmuz ayı itibariyle yetersiz kalması bekleniyor ve ABD borçlarını ödeyemez noktaya gelebilir. Bu durum küresel finansın taşıyıcı kolonlarının zayıf olduğu izlenimini uyandırabilir ve uluslararası finans açısından kriz olarak nitelendirilebilecek bir dizi sonuca yol açabilir.
Borçlanma tavanı oylaması, meclis sözcülüğünü kazanmak için Kongre’nin en aşırı üyelerine büyük tavizler vermekzorunda kalan McCarthy için bir sınav niteliğindeydi. McCarthy henüz Cumhuriyetçi çoğunluğu partisinin hedeflerini gerçekleştirecek şekilde yönetebileceğini göstermiş değil. Bu oylama böyle bir sürecin başlangıcı olarak da okunabilir. Yüksek riskler ve ciddi sonuçlar göz önüne alındığında, Temsilciler Meclisi Cumhuriyetçileri borçlanma tavanı krizini, Biden’ın hedeflediği icraatları gerçekleştirmesine karşı önemli bir fırsat olarak görüyor. Tasarı, 1,5 trilyon dolarlık bir borç limiti artışını, federal bütçe seviyelerini 2022 mali yılı seviyelerine geri döndürmeyi, harcanmamış Covid-19 fonlarını iptal etmeyi ve Biden’ın öğrenci borç affını sona erdirmeyi içeren bir dizi Cumhuriyetçi öncelik ile birleşik şekilde geçirildi. Ancak Biden, Kongre’nin borç tavanını koşulsuz olarak yükseltme görevi olduğunu savunarak geri adım atmayı reddediyor.
McCarthy oyları toplayabilmiş olsa da bir sonraki sınavı muhtemelen daha zor olacak. Zira Başkan Biden ile yapacağı herhangi bir uzlaşmayı kazanmak için özenle çalıştığı muhafazakâr üyeleri yabancılaştırma ihtimali taşıyor. Mevcut tasarı, Biden’ın borç tavanını yükseltmenin bir koşulu olarak bazı kesintilerini kabul etme konusunda McCarthy ile pazarlık yapmasını sağlamak için bir hamle olarak hazırlandı. Nihai bir paket olarak tasarlanmadı. Ancak Çarşamba günü borç tasarısına oy veren bazı muhafazakar Cumhuriyetçiler, daha yumuşak bir paketi desteklemeyecekleri sinyalini veriyor.
Demokratlara göre Cumhuriyetçiler de borç tavanının keyfi olduğunu çok iyi biliyorlar. Bu görüşe göre ABD’nin üstlenebileceği borç miktarının bir tavanı olması fikri tamamen uydurma. Halihazırda 31,4 trilyon dolar olarak belirlenen borç tavanında yapılacak herhangi bir artış, bir sonraki artışa kadar siyasi olarak neyin yeterli olacağına dair bir spekülasyondan başka bir mantığa dayanmıyor. Aslında, Kongre borç tavanını 1939’da yarattığı gibi kolayca kaldırabilir. O tarihten bu yana Kongre borç limitine dair 78 kez adım attı ancak yine de limit, mali sorumluluk açısından pek de itici bir güç olmadı. Ancak ABD’de pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da uzun vadeli bir adım atma ihtimali oldukça uzak görünüyor.