Mahkeme Biden Yönetiminin Sosyal Medya Platformlarıyla İletişimini Sınırladı
ABD’de bir federal mahkeme, bazı Biden yönetimi kurumlarına ve üst düzey yetkililere sosyal medya şirketleri ile iletişim kurmalarını istisna durumlar dışında durduran bir karar imza attı. Federal yargıç Terry Doughty tarafından verilen ihtiyati tedbir kararında, bir dizi federal kurum ve üst düzey yetkilinin, platformlarda yayınlanan ve ifade özgürlüğü kapsamına girmesi gereken içeriği kaldırma konusunda sosyal medya şirketleriyle temasta olmasına müdahale etti. Karar, hükümetin konunun yasadışı faaliyetleri engelleme ve ulusal güvenlik tehditleriyle mücadele etme kapsamına girdiği takdirde şirketlerle iletişim kurabileceğini belirtiyor.
Mahkemenin ön kararı, Sağlık ve İnsani Hizmetler Bakanlığı, Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü, ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri, Adalet Bakanlığı ve FBI gibi kurumların yanı sıra ABD Genel Cerrahı Vivek Murthy ve Beyaz Saray Basın Sekreteri Karine Jean-Pierre gibi yetkilileri de kapsıyor. Yargıç Doughty, ilgili sosyal medya şirketlerinin “Facebook/Meta, Twitter, YouTube/Google, WhatsApp, Instagram, WeChat, TikTok” ve bir dizi başka çevrimiçi platformu kapsadığını belirtti. Yargıç, yasağın kapsamı konusunda da gayet net ifadeler kullandı: Hükümet kurum ve yetkililerinin sosyal medya platformlarındaki içerikleri veya gönderileri tespit edip bunları sosyal medya şirketlerine ileterek içeriğin kaldırılması, silinmesi, bastırılması veya azaltılması için herhangi bir şekilde teşvik etmeleri, baskı yapmaları, veya telkinde bulunmaları yasak.
Beyaz Saray ise Adalet Bakanlığı’nın “mahkemenin tedbir kararını incelediğini ve bu davadaki seçeneklerini değerlendireceğini” söyledi. Beyaz Saray yetkilisinin açıklaması geçmiş uygulamayı hükümetin pandemi ile mücadele ve seçimlere yönelik yabancı saldırılar gibi zorluklarla karşılaşıldığında kamu sağlığını, güvenliğini ve emniyetini korumak için sorumlu eylemleri teşvik etmek olarak niteledi. Yetkili, sosyal medya platformlarının dolaşıma soktukları bilgiler konusunda bağımsız fakat duyarlı davranma sorumluluğu bulunduğuna dair görüşlerinin devam ettiğinin altını çizdi.
Dava Missouri ve Louisiana eyaletlerinin davacı olması ile başladı. Ancak süreç Cumhuriyetçilerin 2020 seçimleri öncesinde Hunter Biden ile ilgili haberlerin tartışılmasına mani olmak için sosyal medya şirketleri tarafından atılan adımların arkasında hükümet yetkililerinin olduğu iddiasına dayanıyor. Daha geniş bir çerçevede ise Cumhuriyetçiler bu olayı sosyal medya platformlarının muhafazakar görüş ve içeriğe yönelik uyguladıkları sansürün bir örneği olarak değerlendiriyorlar. Missouri ve Louisiana başsavcıları tarafından açılan dava, Biden yönetimini özel sosyal medya şirketlerini tesir altına alarak muhafazakarları sansürlemek suçlamasının bir neticesi. Temsilciler Meclisi’nin Cumhuriyetçi üyeleri, Meclis komitelerinin liderliğini devraldıklarında Biden yönetimine yönelik agresif soruşturmalar yürütmeyi planladıklarını söylüyor. Ancak bu soruşturmaların başlamasına muhtemelen aylar var ve süreç yüksek ihtimalle Beyaz Saray’ın iç belgelerine erişimi kısıtlayacak birçok engele takılacak.
Cumhuriyetçilere göre hükümet tarafından organize edilen sansür, milyarlarca gönderinin izlenmesini ve milyonlarcasının bastırılmasını içeriyor. Seçim politikaları, tıbbi ve bilimsel tartışmalar, dış politika ve başka konular hakkındaki konuşmaları hedef alıyor. Yargıç Doughty de “bu davada iddia edilen sansürün neredeyse sadece muhafazakar söylemi hedef aldığı” fikrini benimsemesi ve bu tip bir “bakış açısı ayrımcılığının” ifade hürriyetini kısıtladığını söylemesi Cumhuriyetçilerin elini güçlendirmiş görünüyor.
Adalet Bakanlığı ise ilgili mahkemenin tedbir kararını temyize götürdü ve temyiz süreci devam ederken kararın askıya alınmasını istedi. Bakanlık, Adalet ve Sağlık ve İnsani Hizmetler Bakanlıkları gibi kurumların adının geçtiği tedbir kararının, kimin sosyal medya şirketleriyle çalışmasının geçici olarak yasaklandığı konusunda bir kafa karışıklığına neden olduğunu ve bunun sorunlara yol açabileceğini söyledi. Ayrıca devlet yetkililerinin kamuyu ve ulusal güvenliği koruma yönündeki yükümlülüklerini yerine getirmelerinin de bu kararla sekteye uğrayabileceğini belirtti.
Bazı görüşlere göre eğer mahkeme kararı temyizden geçerse ifade özgürlüğü açısından mühim bir dönüm noktası olacak. Hükümet ile sosyal medya şirketleri arasına mahkeme kararıyla böyle bir mesafe konulması önemli bir fark yaratabilir. Bunu sosyal medya platformlarının muhafazakar fikirlere ön yargılı ve daha kısıtlayıcı olduğu iddiasıyla birlikte düşündüğümüzde ifade özgürlüğünün alanı genişliyor diye düşünülebilir. Ancak, bu hedefin ne kadar gerçekleştirilebilir olduğu da bir soru işareti. Örneğin siyasetçilerin siyasi aksiyon komiteleri ile koordinasyon içinde olmamaları gerekiyor, ancak bir şekilde aynı çizgide kalmayı başarıyorlar. Benzer şekilde sosyal medya yöneticileri de açık bir koordinasyon olmasa bile ideolojik olarak uyum içinde oldukları hükümet yetkililerinin kendilerinden ne istediğini tahmin ederek hareket edebilir.