Trump Davalarındaki Gelişmeler
Geçtiğimiz haftalarda olduğu gibi bu hafta da Trump’a karşı başlatılan hukuki süreçleri açısından yoğun geçti. Perşembe günü Eski Başkan Trump ve bir çalışanı federal mahkemede kendilerine yöneltilen suçları reddetti. Trump duruşmada hazır bulunmadı ve savunmasını avukatları aracılığıyla yaptı. Federal savcılar ilk olarak Haziran ayında hazırlanan bir iddianamede Trump’ı 37 suç işlemekle itham etmiş, Trump ise suçsuz olduğunu savunmuştu. Savcılar Temmuz ayında hazırlanan ek iddianameye üç suçlama daha eklemişti. Trump Perşembe günü avukatı aracılığıyla bu suçlamaları da kabul etmedi. Eski başkan gizli belgeleri Florida’daki mülkünde sakladığı ve yardımcılarının yardımıyla bazı materyalleri geri almak isteyen hükümet yetkililerinden gizlemeye çalıştığı yönündeki suçlamaları kabul etmedi.
Trump’ın yardımcısı Waltine “Walt” Nauta da Perşembe günkü duruşmaya katıldı ve suçsuz olduğunu savundu. İlk iddianamede Trump’la birlikte altı suçlamayla karşı karşıya kalan Nauta, ek iddianamede iki suçla daha itham edildi. Mahkeme sürecinde adı geçen üçüncü bir kişi ise Trump’ın Florida’daki evinin idaresinden sorumlu olan Carlos De Oliveira. De Oliveira’nın, Trump ve Nauta ile birlikte, Mar-a-Lago çalışanlarının federal yetkililerin iade edilmesini talep ettiği hükümet malzemelerinin kutularını taşıdıklarını gösteren güvenlik görüntülerini silmeye çalışmaya dair hakim karşısına çıkması bekleniyordu. Ancak avukatının henüz De Oliveira’yı temsil edeceğini mahkemeye bildirmemesinden dolayı bu gerçekleşmedi. Florida’daki federal yargıçlar, üç sanığın mahkemeyi beklerken serbest bırakılmalarının koşulu olarak soruşturmaya dair tanıklarla konuşmalarını yasakladı.
Özel Yetkili Savcı Jack Smith liderliğindeki federal savcılar Trump’ı ulusal savunma bilgilerini yasadışı olarak saklamak ve soruşturmacıları kandırmakla 32 başlıkta suçlamıştı. Trump’ın çalışanları Nauta ve De Oliveira’ya yöneltilen suçlamalar ise soruşturmayı engelleme ve görevlilere yalan söylemeye odaklanıyor. Bu kişiler, hükümetin mahkeme celbiyle elde etmeye çalışmasının ardından Mar-a-Lago’daki güvenlik kamerası görüntülerini silmek için komplo kurmakla suçlanıyor. Müfettişlere yalan beyanda bulunmakla suçlanan ise De Oliveira. Güncellenen iddianamede Trump ayrıca, Bedminster’deki golf kulübünde ziyaretçilere bir ulusal güvenlik belgesini göstererek Casusluk Yasası’nı ihlal etmekle de suçlanıyor.
Herhangi bir ceza sanığının Trump’ın karşı karşıya olduğu türden sürekli genişleyen iddianameler, potansiyel davalar ve soruşturmalarla karşı karşıya kalması nadir görülen bir durum. Eski bir başkanın ve ön seçimlerde önde giden bir başkan adayının böyle bir mengeneye sıkışıp kalması daha önce görülmemiş bir vaka. Davaların Trump için elbette kişisel sonuçları olacaktır ancak, ülke siyaseti ve adalet sistemi açısından da etkileri yadsınamaz düzeyde.
New York Times’da çıkan bir makaleye göre Trump’a dair iddianamenin merkezinde olgusal olarak güçlü ancak yasal sonuçları kestirilemeyen bir dava yer alıyor. Makaleye göre dava, var olan ceza kanunlarının oldukça yaratıcı yorumlarını içeriyor ve Trump’ın niyeti, ifade özgürlüğü ve başkanlık yetkisinin sınırları ile ilgili karmaşık soruları gündeme getiren ucu bucağı bilinmeyen bir bölgeye giriyor. Bu karmaşıklık sadece davanın sonucu belirsiz kılmakla kalmıyor, aynı zamanda davanın sadece siyasi sonuçları açısından değil, hukuk normlarını yeniden şekillendirme potansiyeli açısından da yakından izlenmesini sağlıyor.
Makalenin Bush yönetiminde görev almış yazarına göre riskler oldukça yüksek. Savcılık başarısız olursa, özellikle de dava Trump’ın kaybettiği bir genel seçimden sonra sonuçlanırsa, bu tarihi bir felaketle sonuçlanabilir, yasal sürecin bütünlüğü sorgulanabilir ve zaten bölünmüş olan halk daha da kutuplaşabilir. Öte yandan, başarılı bir mahkumiyet bile hukuki ve siyasi sisteme önemli maliyet getirecektir. İddianamenin zamanlaması da durumu karmaşık hale getiriyor. Trump’ın Cumhuriyetçi Parti adaylığı için anketlerde önde gittiği ve Demokratların muhtemel adayı Biden ile rekabet halinde olduğu bir dönemde gelen dava, zaten gergin geçen seçim öncesi dönemi daha zor bir hale getirdi. Makaleye göre bu zamanlama, kovuşturmanın ardındaki motivasyonların sorgulanmasına ve davanın siyasi mülahazalardan kaynaklanıp kaynaklanmadığının merak edilmesine yol açtı.
Davaların siyasiliğine dair tartışmalar devam ederken, Jack Smith’in ofisinden savcılar, Donald Trump’ın 2020 seçimlerinin sonuçlarını değiştirmek için komploya karıştığı suçlamasıyla yargılanması için 2 Ocak’ta bir duruşma önerdi. Bu tarihin 6 Ocak’a yakınlığı oldukça dikkat çekici. Washington federal mahkemesine sunulan belgelerde savcılar, davanın mümkün olan en kısa sürede görülmesinin kamu yararına olduğunu ve önerdikleri tarihin sanığın haklarını ve duruşmaya hazırlanma kabiliyetini de gözettiğini söylüyor. Yargıç bu tarihi onaylarsa, dava Trump’ın 15 Ocak’ta yapılması planlanan Iowa ön seçimleri öncesinde yürüteceği kampanyasını etkileyebilir ve eski başkanı en erken eyalet seçimlerinden (New Hampshire, South Carolina ve Nevada) alıkoyabilir.
Seçim sürecine dair bir diğer önemli gelişme ise Trump’ın Cumhuriyetçilerin ilk başkanlık münazarasına katılma şartlarından biri olan partinin nihai adayını destekleme taahhüdünü imzalamayı reddetmesi oldu. Adaylar arasında desteklemek istemeyeceği kişiler olduğunu belirten Trump’ın bu durumda münazaraya katılıp katılmayacağı ise merak konusu. Trump, bu konudaki kararını önümüzdeki hafta açıklayacağını söylüyor.