ABD, Japonya ve Güney Kore Üçlü Liderler Zirvesi
Başkan Biden, Japonya Başbakanı Fumio Kişida ve Güney Kore Cumhurbaşkanı Yoon Suk Yeo’yu üçlü liderler zirvesi gerçekleştirmek üzere Camp David’de ağırlıyor. Çin’i stratejik rakip olarak gören ABD uzun süredir Uzakdoğu ve Hint-Pasifik bölgelerindeki ittifaklarını güçlendirerek Çin’i çevreleme siyaseti yürütüyordu. Başkan Biden, zirve sırasında Japonya ve Güney Kore ile üçlü bir ittifak kurmayı ve giderek daha iddialı hale gelen Çin karşısında ortak güvenlik düzenlemeleri oluşturmak üzere iki Asya gücü arasında köprü kurmayı planlıyor. Liderlerin planlı yıllık zirveler ve ortak tatbikatlar düzenleme konusunda anlaşmaya varmaları bekleniyor.
Biden ayrıca ve tarihi nedenlerle sorunlar yaşayan Japonya ve Güney Kore arasındaki ikili ilişkileri de güçlendirmeyi umuyor. Zirveden iki ülkenin birbirlerini savunacakları resmi bir güvenlik anlaşmasına varmaları beklenmese de Çin ve Kuzey Kore kaynaklı tehditlere karşı birleşik bir cephe oluşturmak için bölgesel sorumluluklar konusunda ortak bir anlayışa varmaları hedefleniyor. ABD, uzun zamandır Japonya ve Güney Kore ile ayrı ayrı müttefik olsa da, Tokyo ve Seul arasında Japonya’nın Kore Yarımadası’nı 35 yıl boyunca işgal etmesinden kaynaklanan tarihi düşmanlıklar, Amerika’nın bu üç ülkeyi uyumlu bir ortaklığa dönüştürme çabalarını boşa çıkardı. Ancak Yoon’un Japonya ile yakınlaşmaya yönelik son hamleleri bölgedeki dinamikleri önemli ölçüde değiştirmesinden dolayı Biden daha yakın ve kalıcı bir ittifak kurmayı umuyor.
Zirvede, bir kriz hattı kurulması, yeni teknolojiler üzerinde birlikte çalışılması ve her yıl bir araya gelinmesi taahhütlerini de içeren bir dizi ortak bildiri yayınlanması bekleniyor. Liderler, ilişkilerde yeni bir döneme girildiği hissini pekiştirmek amacıyla Amerikan başkanlarının Meksikalı ve Kanadalı mevkidaşlarıyla yaptıkları düzenli toplantılara benzer kurumsal bir düzenleme olarak, üç ülkenin liderleri arasında gelecek yönetimlerde de devam etmesi planlanan yıllık toplantılar organize edecekler. Üçlü ayrıca balistik füze savunması konusunda işbirliğini güçlendirecek, yıllık ortak askeri tatbikatları genişletecek ve Güneydoğu Asya ve Pasifik adalarında güvenlik yardımı için bir çerçeve geliştirecek. Yetkililere göre, liderler bir kriz durumunda güvenli bir şekilde iletişim kurabilmeleri için üçlü telefon hattının da açılışını yapacaklar.
Biden yönetimi yetkilileri, liderlerin resmi bir “danışma taahhüdü” imzalayacaklarını, bu taahhüdün üç ülkenin birine yönelik herhangi bir güvenlik tehdidini, nasıl karşılık verileceği konusunda karşılıklı görüşmeyi gerektiren, hepsine yönelik bir tehdit olarak ele alacağına dair bir anlayış olduğunu dile getirdi. Bu taahhüdün, NATO anlaşmasının herhangi bir üyeye saldırı durumunda müttefiklerin “harekete geçmesini” zorunlu kılan 5. Maddesi kadar ileri gitmeyeceği, ancak üç ülkenin birlikte hareket edeceği beklentisini güçlendireceği kaydedildi. Brookings Enstitüsü’nde düzenlenen bir etkinlikte konuşan Beyaz Saray Hint-Pasifik koordinatörü Kurt Campbell de zirvenin müttefikler arasındaki ilerlemeyi sağlamlaştıracak iddialı bir dizi girişimi içereceğini ve bunun güvenlik, teknoloji ve eğitim gibi alanları kapsayacağını söyledi.
Uzmanlara göre oluşmakta olan ittifakın bazı sınırları bulunuyor: Japonya, ABD ve Güney Kore arasındaki Kuzey Kore ile herhangi bir çatışmada nükleer silah kullanımına yönelik stratejik planlamayla ilgili sözleşmeye katılmaya istekli değil. Biden ve Yoon’un Nisan ayında Washington’da yaptıkları toplantıda oluşturmaya karar verdikleri Nükleer Danışma Grubu, Kuzey Kore’ye karşı askeri tepkileri koordine etmeyi amaçlıyordu ve Washington, Kuzey’e misilleme yapmak için nükleer silah kullanmadan önce Seul’e “danışmak için her türlü çabayı gösterme” sözü vermişti. Kendisine karşı nükleer silah kullanılan tek ülke olan Japonya’nın iç kamuoyu hassasiyetleri nedeniyle bu tip bir sözleşmeye katılmayı reddettiği belirtiliyor.
Dışişleri Bakanı Antony Blinken zirve öncesinde Japonya ve Güney Kore dışişleri bakanlarıyla çevrimiçi toplantılar düzenleyerek ön görüşmelerde bulundu. Blinken, zirve sonucunda daha da kurumsallaşmış bir üçlü işbirliği oluşturulmasını beklediklerini kaydetti. Blinken, “nükleer provokasyonlar” gibi bölgesel güvenlik konularının yanı sıra ekonomik güvenlik, insani yardım, kişiler arası daha fazla fikir alışverişi ve jeopolitik rekabet ortamında yeni teknolojilerin kullanımı gibi konularda “somut girişimlerin” beklenebileceğini belirtti.
Diğer yandan üç ülke arasındaki yakınlaşmadan rahatsız olan Pekin yönetimi, bunun ABD’nin Çin’in yükselişini engellemek için planlar yaptığının bir kanıtı olduğunu ileri sürüyor. Çinli yetkililer üçlü zirvenin ‘mini NATO’ yapısı oluşturmayı amaçladığını ve bunun durumu daha karmaşık hale getirerek bölgesel güvenlik için yıkıcı sonuçlar doğuracağını savunuyor.
Japonya ve Güney Kore’nin en büyük ticaret ortağı konumunda olan Çin’in bölgedeki ekonomik hakimiyeti, her iki ülke için kurdukları ortaklıkları karmaşık hale getiriyor. Pekin, Güney Kore’nin ABD ile artan bağlarına sert tepki gösteriyor. ABD’nin ittifakları güçlendirme hamlelerine karşı Rusya ve Kuzey Kore ile ilişkilerini güçlendiriyor. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasının ardından ABD ve müttefiklerinin Moskova’yı izole etmesi, Rusya ve Çin’in daha da yakınlaşmasına yol açmış durumda.
Çin Savunma Bakanı Li Shangfu Moskova’yı ziyaret ederek Tayvan konusunda uyarılarda bulundu ve “Tayvan’ı Çin’i kontrol altına almak için kullanma” çabalarının “kesinlikle başarısızlıkla sonuçlanacağını” söyledi. Geçen ay ABD, Japonya ve Güney Kore’nin üçlü füze tatbikatı yapmasının hemen ardından Çin ve Rusya, Japon Denizi’nde ortak askeri tatbikat gerçekleştirerek göz dağı verdi. Kuzey Kore’nin bir hafta sonra Pyongyang’da üst düzey Rus ve Çin heyetlerini askeri geçit töreni için ağırlaması da dikkatlerden kaçmış değil.