Cumhuriyetçi Tartışmanın Kazananı Katılmamasına Rağmen Trump
Çarşamba günü Milwaukee’de 2024 seçimlerinin ilk Cumhuriyetçi başkanlık münazarası yapıldı. Sekiz aday adayı sahneye çıkarak, beş ay sonra başlayacak ön seçim süreci ve Kasım 2024’te yapılacak genel seçimler öncesinde öne çıkmaya çalıştı. Bu yolda siyaset arenasının görece yabancısı olan Vivek Ramaswamy ve eski BM Temsilcisi Nikki Haley’nin başarılı performansları öne çıkarken tartışmaya katılmayan Trump’ın etkisi tartışılan her konuda kendini hissettirdi. Etkinliğe katılmamasına karşın Trump’ın Cumhuriyetçi parti üzerindeki etkisi gece boyunca belirgindi. Birçok analiste göre eski Başkan tartışmanın asıl kazananı oldu.
Trump’ın adaylık yarışındaki açık ara liderliği dikkate alındığında, tüm katılımcıların ana hedefi eski Başkan’ın alternatifi olarak kendilerini en iyi seçenek olarak sunmaktı. Trump’ın yokluğu aynı zamanda bir fırsat da sundu. Trump’ın yaylım ateşi olmadan bir yandan kendilerini eski Başkanın tarzından ayrıştırmak isteyen adaylar diğer yandan da oldukça güçlü Trump tabanını küstürmemek istiyordu.
Milwaukee münazarasının sürpriz ismi Ramaswamy oldu. Siyasi deneyimi olmayan 38 yaşındaki girişimci, rakibi olan deneyimli siyasetçileri sık sık gölgede bırakarak kendini tartışmanın merkezinde tutmayı başardı. Ramaswamy’nin sürpriz popülerliği ve anketlerde partinin deneyimli isimlerini geride bırakarak yükselişe geçmesi, partinin geleneksel dinamiklerinde bir diğer sarsıntıya işaret ediyor. Ramaswamy, anketlerde Trump’ın hemen ardından gelen isim olan Florida Valisi Ron DeSantis’in yanında sahnenin ortasında yer aldı.
Ramaswamy tartışma boyunca kendini partinin önde gelen isimleri ile karşı cephelerde buldu. Bu çatışmalar, eski Başkan Yardımcısı Mike Pence ile tecrübe, eski South Carolina Valisi Nikki Haley ile dış politika ve eski New Jersey Valisi Chris Christie ile Trump konularında gerçekleşti. Tartışmalar oldukça hararetli olsa da Ramaswamy’nin siyasi ağır toplara karşı durma becerisiyle birlikte politika konularındaki bilgisinin yüzeyselliği de çarpıcı biçimde ortaya çıktı.
Tecrübeli politikacılar Ramaswamy’nin ivmesini bastırmaya çalışırken tam Trumpçı bir çizgi izleyen bu adayın slogan atan ve içerikten yoksun sözleri tartışma konusu oldu. Christie, Ramaswamy’nin cevaplarının ChatGPT tarafından üretilmiş gibi olduğunu söyleyerek, kendisini suni ve derinliği olmayan biri olarak göstermeye çalıştı. Ramaswamy ise siyasetin dışından gelmesine dair saldırılara yanıt olarak popülist bir yaklaşım benimsedi. Siyasetin dışından gelmesinin satın alınamayacağının göstergesi olduğunu iddia ederek yerleşik adayları “alınıp satılır” olmakla suçladı. Ramaswamy’nin performansı Cumhuriyetçilerin daha önce tahmin edilenden çok daha parçalı ve dinamik bir yarışın habercisi olabilir.
Milwaukee münazarasında çatışmaların merkez üssü olması beklenen Florida Valisi Ron DeSantis ise bu konumdan oldukça uzak kaldı. Kampanya içi sorunlarla boğuşan ve anketlerde düşüşe geçmiş bir aday için bu tartışma çok önemliydi. Anketlerde Trump’ın ardından tartışmasız ikinci isim olarak görünen DeSantis diğer isimlerin hedef tahtasında olmaya hazırlanıyordu. Ancak münazarada kendisinin çoğunlukla kenara itildiği görüşdü. Bu durum DeSantis’e görüşlerini dile getirmesi için kesintisiz zaman sağlamış olsa da, tartışmanın en hararetli anlarında ön planda olmadığı anlamına da geliyordu.
DeSantis’in münazaraya yaklaşımı beklentilerden farklıydı. Katı münazara tarzıyla tanınan DeSantis, diğer isimlerle angajmana girmedi ve sık sık kamerayı işaret ederek tartışmayı evlerinden takip eden Amerikalılara hitap ediyor gibi göründü. Stratejideki bu değişiklik kasıtlı gibi görünüyor: seçmenlerle kişisel düzeyde bağlantı kurma çabası. Ancak replikleri gereğinden fazla prova edilmiş ve donuk kaldı denebilir. DeSantis eksi yazacak bir diğer husus ise suçunun sabitleşmesi durumunda Trump’ı destekleme konusundaki soruya verdiği tereddütlü yanıt oldu. DeSantis bariz bir biçimde önce diğer isimlerin ellerini kaldırmalarını bekledi ve kendisi de gönülsüzce sürüye katıldı. DeSantis cevabının siyasi maliyetini ölçüyor gibiydi. Neticede Milwaukee tartışması DeSantis’in düşüş gösteren anket performansını değiştirmeyecek gibi görünüyor.
Milwaukee münazarası Trump sonrası Cumhuriyetçi partinin eskisi gibi olmadığını tekrar vurguladı. Adaylar pozisyon kapma mücadelesi verirken, Trump’ın partide hala baskın olan varlığının gölgesi altında kaldılar. Dört iddianameyle karşı karşıya olan Trump Cumhuriyetçi seçmen tabanı üzerinde etkisini sürdürüyor. Münazaradan dakikalar önce Trump’ın Tucker Carlson ile röportajı X, eski adıyla Twitter, platformunda yayınlandı ve 250 milyon gibi yüksek bir görüntüleme sayısına ulaştı. Bu Trump’ın dikkatleri üzerine çekme ve belki de devam eden tartışmayı gölgede bırakma becerisini gösterdi.
Münazara gecesinin en anlamlı anı ise adaylara eski başkana dair bir soru yöneltildiğinde yaşandı: Trump suçlu bulunsa bile Cumhuriyetçi parti adayı olarak onu desteklerler misiniz? Aralarında DeSantis, Haley ve Pence gibi yüksek profilli isimlerin de bulunduğu sekiz tartışmacıdan altısı soruya evet cevabını verdi. Bu fikir birliği, Trump’ın parti tabanındaki gücü göz önüne alındığında şaşırtıcı olmasa da, adayların kendilerini içinde buldukları tehlikeli pozisyonu vurguladı: Trump’ın eylemlerinin ve potansiyel mahkumiyetlerinin ahlaki ve etik sonuçlarıyla mücadele ederken siyasi geleceklerini de zora sokmamak.
Christie ve eski Arkansas Valisi Asa Hutchinson evetçi çoğunluktan ayrıldı. Trump’ı desteklemeyi reddetmeleri, Trump’ın 2020 seçimleri sonrasındaki eylemlerine yönelik önceki eleştirileriyle tutarlıydı. Özellikle Christie bir adım daha ileri giderek, Trump’ın suçlamalarının doğruluğuna dair inancı ne olursa olsun, bu tür davranışların başkanlık makamının saygınlığına yakışmadığını ifade etti. Christie’nin bu tutumu Cumhuriyetçi seyircinin alay ve yuhalamalarına neden oldu.
Cumhuriyetçi Parti genel olarak kürtaj karşıtı bir çizgiye sahip olduğundan, konuya dair tartışma kürtajı desteklemek ya da karşı çıkmaktan ziyade, düzenlemelerin araçları ve kapsamı üzerine yoğunlaştı. Eski Başkan Yardımcısı Mike Pence, bilinen kürtaj karşıtı tutumuyla tutarlı olarak, Nikki Haley’i eleştirme fırsatını yakaladı. Haley ile arasındaki anlaşmazlık kürtaj konusundaki duruşu değil yaklaşımı üzerineydi. Pence tavizsiz bir duruşu savunurken, Haley potansiyel olarak daha geniş seçmen kitlesini ve özellikle kadınları göz önünde bulundurarak, ülke çapında bir kısıtlamanın savunulabilir olmadığını savundu. Pence, Amerikan halkının %70’inin kendisi gibi düşündüğünü söylerken Haley ise Senato’nun yarısının bile bunu desteklemediğini vurguladı.
Florida valisi Ron DeSantis ise orta yolcu bir duruş sergiledi. Florida’da halihazırda altı haftalık kürtaj yasağını yürürlüğe koymuş olan DeSantis, ulusal bir yasağı desteklemekten kaçındı. DeSantis, eyaletlerin farklı stratejiler benimseyeceğini kabul ederek, eyaletlerin kürtaj yasalarını düzenleme haklarına saygı duyan federalist yaklaşımı ima etti. Bununla birlikte, kürtaj karşıtı politikaları destekleme sözü vererek parti çizgisine ayak uydurmaya çalıştı.
Münazara Ukrayna’ya dair parti içindeki iki zıt vizyonu öne çıkardı ve 2024 seçimlerine giden yolda partinin duruşunun ne olabileceğine dair öngörüler sundu. Haley ve Pence küresel angajman düzeyi yüksek bir Amerikan dış politikasını vurgulayan tarafta kaldı. Bu bakış açısı Putin’in tam karşısında durmak ve Amerika’nın rakiplerine karşı kararlı koalisyonlar oluşturmak anlamına geliyor. Haley, eski BM büyükelçisi olarak sahip olduğu deneyimden yararlanarak, müttefiklerini aktif bir şekilde destekleyen bir Amerika vizyonunu dile getirdi ve küresel jeopolitikte Amerikan etkisinin ve güvenilirliğinin çok önemli olduğunu savundu.
DeSantis ve Ramaswamy tarafından öne çıkarılan karşı söylem ise Amerika’nın küresel ilişkilerini sorgular nitelikteydi. Bu isimler Ukrayna’yı desteklemenin altında yatan mantığa meydan okudu ve bunun ABD’nin ulusal çıkarlarıyla gerçekten örtüşüp örtüşmediğini sorguladı. Ramaswamy’nin bakış açısı netti: Ukrayna-Rusya çatışmasını Amerikan çıkarları açısından görece önemsiz buluyor ve Ukrayna’ya askeri yardımın sona erdirilmesini savunuyor. Bu güçlü izolasyonist duruş, Amerika’nın dış taahhütlerini en aza indirerek içe odaklanması gerektiğini düşünen Cumhuriyetçi tabanın bir kesiminde yankı buldu.
Vali DeSantis ise her zamanki pragmatist tavrıyla her iki kampa da göz kırptı. Amerika’nın Ukrayna’ya desteğini açıkça reddetmemekle birlikte, coğrafi olarak daha yakın olan ve potansiyel olarak daha fazla etkilenen Avrupa ülkelerinin yükün daha büyük bir kısmını üstlenmesi gerektiğinin altını çizdi. Tartışma, Cumhuriyetçi Parti’nin dış politika konusundaki vicdan muhasebesini yansıtıyordu. İleriye dönük olarak, dış politika vizyonundaki bu ikilem, partinin giderek daha karmaşık ve öngörülemez hale gelen duruşuna dair de ipuçları sundu.