ABD İsrail’e Kara Harekâtını Ertelemesini Tavsiye Etti
Gazze’ye yönelik saldırılarına hız kesmeden devam eden İsrail kara harekâtına hazırlanırken Biden yönetimi İsrail ordusunun (IDF) kara harekâtı ve stratejik planlamasına ilişkin endişeleri olduğunu dile getirdi. Yönetimin rehine müzakereleri, Filistinlilere insani yardım ulaştırılması ve daha fazla sivil kayıptan kaçınmanın yollarının belirlenmesi için daha fazla zamana ihtiyaç olduğunu öne sürerek, İsrail’e Gazze’ye kara harekâtını ertelemesini tavsiye ettiği basına yansıdı. Amerikalı yetkililer, yönetimin İsrail’den bir talepte bulunmadığını, kara harekâtını ve Gazze’yi kontrol eden Hamas’ı ortadan kaldırma hedefini desteklediğini söyledi.
Aralarında Savunma Bakanı Lloyd Austin’in de bulunduğu üst düzey yetkililer, IDF’in işe yarayabilecek bir planla kara harekatı başlatmaya henüz hazır olmadığından endişe duyduklarını kaydetti. İsrail ile Hamas arasında ateşkes yapılması çağrılarına karşı çıkan yönetim, Hamas’ın öncelikle Gazze’de tuttuğu rehineleri serbest bırakması gerektiğini belirtiyor. İsrail’in kendini savunma hakkı olduğuna inanan ve düzenlediği saldırılara kategorik olarak karşı çıkmayan Washington, yardımların ulaşması ve sivillerin korunması şartlarını ön planda tutarak İsrail güçlerinin belirli bir strateji çerçevesinde hareket etmesi gerektiğine inanıyor. Sivil toplumun tepkilerini yatıştırmaya çalışan Başkan Biden, İsrail’e “sivil kayıpları en aza indirme” çağrısında bulundu ve savaş sonu planı oluşturulması gerektiğine vurgu yaparak “iki devletli çözümü” işaret etti.
Uluslararası toplumda infial yaratan İsrail saldırılarına giderek artan tepkileri görmezden gelen ABD ve İsrailli yetkililer, ateşkes çağrılarını sürekli reddederek İsrail’e Hamas’ı ortadan kaldırması için zaman tanınması gerektiğinde ısrar ediyor. Öte yandan Gazze’ye yönelik bombardıman ve ablukanın “Filistin halkının toplu cezalandırılması“ anlamına geldiğini ve uluslararası hukuku ihlal ettiğini söyleyen Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, acil ateşkes çağrısında bulundu. 7 Ekim’de Hamas tarafından gerçekleştirilen saldırıların “dehşet verici” olduğunu ancak durduk yere gerçekleşmediğini söylen Guterres, “Filistin halkı 56 yıldır boğucu bir işgale maruz bırakılıyor” ifadelerini kullandı.
Beyaz Saray Sözcüsü John F. Kirby ise ABD’nin İsrail ile Hamas arasındaki savaşta bir ateşkesi desteklemesi yönünde artan çağrıları reddettiğini çünkü böyle bir hareketin sadece Hamas’ın yararına olacağını söyledi. Yönetimin insani yardım akışına izin vermek için çatışmaya ara verilmesini desteklediğini kaydeden Kirby, İsrail Hamas’ı yok etmeye çalışırken sivil kayıpların kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. “İsrail’in kendini savunmak için ihtiyaç duyduğu araçlara ve kabiliyetlere sahip olmasına çalışacağız” diyen Kirby, “İnsani yardımı ulaştırmaya ve rehineleri ve insanları Gazze’den uygun bir şekilde çıkarmaya çalışmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. “Bu çirkin ve karmaşık bir durum ve masum siviller ileride de zarar görecek” diyen Sözcü ABD’nin İsrail ile herhangi bir kırmızı çizgiyi görüşmediğini de sözlerine ekledi.
Dışişleri Bakanı Blinken, CBS’e verdiği demeçte İsrail’in kendini savunmasının bir zorunluluk olduğunu dile getirerek Biden yönetiminin İsrailli yetkililerle Gazze’ye yönelik askeri planları ve istedikleri sonuçlara en iyi nasıl ulaşabilecekleri hakkında konuştuğunu söyledi. İsrailli yetkililere tavsiyeler verdiklerini belirten Blinken “ne yaptıkları değil, nasıl yaptıkları da önemli” diyerek istedikleri sonuçları en iyi nasıl elde edeceklerine odaklandıklarını kaydetti. İnsani yardımın ulaştığından emin olmak istediklerini belirten ve sivillerin zarar görmemesinin önemli olduğuna dikkat çeken Blinken, Hamas’ın elinde çok sayıda rehine olduğunu hatırlatarak, “onları kurtarmak için elimizden gelen her şeyi, her türlü aracı, ortaklığı, ilişkiyi kullanarak yapmaya çalışıyoruz. İsrail de aynı şeyi yapıyor” ifadelerini kullandı.
Üst düzey ABD’li yetkililer, İsrailli muhatapları ile yaptıkları görüşmelerde endişelerini dile getirerek şehir savaşının karmaşıklığı dolayısıyla net ve ulaşılabilir bir askeri stratejiye duyulan ihtiyacı vurguladılar. Savunma Bakanı Austin’in, İsrailli mevkidaşı Gallant ile yaptığı telefon görüşmelerinde, Hamas’ın yoğun nüfuslu bölgelerde yer altında karmaşık tünel ağı kurduğu Gazze’ye İsrail kuvvetlerinin nasıl bir kara harekatı düzenleyebileceğinin dikkatle değerlendirilmesi gerektiğini vurguladığı belirtildi. Austin’in, IŞİD’e karşı Musul’da yürütülen ABD destekli operasyonla paralellikler kurarak şehir savaşının zorluklarına dikkat çektiği kaydedildi. Austin’in ayrıca Gallant’a operasyonların savaş hukukuna uygun olmasını ve özellikle sivillerin korunmasına odaklanılmasını tavsiye ettiği belirtildi.
Savunma Bakanlığı, Korgeneral James Glynn’i İsraillilere şehir savaşının zorlukları konusunda yardımcı olması için gönderildiğini duyurdu. Pentagon yetkilileri General Glynn’in görevlendirilmesinin Pentagon’un İsrail adına karar verdiği anlamına gelmediğini ve Gazze’ye bir saldırı başlaması halinde Glynn’in İsrail’de sahada olmayacağını söyledi. Glynn ve diğer subayları İsrail’e yardım etmek üzere görevlendirilmesi, ABD’nin İsrail’in savunmasına verdiği desteğin altını çizerken Biden yönetiminin kara harekâtıyla ilgili endişelerinin acil taktiksel zorlukların ötesine uzandığını gösteriyor. Yetkililer, IDF’in Başbakan Netanyahu’nun Gazze’yi kontrol eden ve ABD tarafından terörist olarak tanımlanan Hamas’ı ortadan kaldırma hedefine ulaşma kabiliyeti konusunda şüpheleri olduğunu belirtiyor. ABD, İsrail’den bu hedefe uyumlu uygulanabilir bir plan görmüş değil ve bu da büyük ölçekli bir askeri operasyonun etkinliği ve potansiyel sonuçları hakkında soru işaretleri yaratıyor.
Başkan Biden, Avustralya Başbakanı Albanese ile düzenlediği ortak basın toplantısında ABD’nin İsrail’in savunmasına verdiği desteğin sarsılmaz olduğunu ancak Gazze krizi çözüldükten sonra tarafların bölgede ileriye dönük bir yol haritası üzerinde düşünmeleri gerektiğini söyledi. Biden İsrail-Gazze krizi sona erdiğinde İsrailliler ve Filistinliler için bağımsız devletler ve İsrail’in Arap komşularıyla bütünleşmesini içeren bir “barış yolu” oluşturulması gerektiğini ilave etti. “İsrailliler ve Filistinliler güvenlik, onur ve barış içinde yan yana yaşamayı eşit derecede hak ediyor,” diyen Biden, “Bu kriz sona erdiğinde, bundan sonra ne olacağına dair bir vizyon olmalıdır. Bizim görüşümüze göre bu iki devletli bir çözüm olmalıdır. Bu da tüm tarafların -İsrailliler, Filistinliler, bölgesel ortaklar, küresel liderler- bizi barışa giden bir yola sokmak için yoğun bir çaba göstermesi anlamına geliyor” ifadelerini kullandı.
İsrail ile Hamas arasındaki son çatışma bölgesel dinamikleri yeniden şekillendirme potansiyeli taşırken, Biden Gazze’deki Filistinlilerin geleceğine ilişkin yaptığı açıklamalarda İsrail-Filistin çatışmasına iki devletli bir çözüm bulunması için küresel bir “yoğun çaba” çağrısında bulundu. Biden göreve geldiğinden beri iki devletli bir çözümden yana olduğunu belirtmiş ancak ABD arabuluculuğunda müzakereleri başlatmaktan kaçınmış, bunun yerine çatışma yönetimi stratejilerine odaklanmıştı. Biden konuşmasında “Hamas’ın İsrail’i terörize etmesini ve Filistinli sivilleri canlı kalkan olarak kullanmasını engelleme” ihtiyacını vurgulayarak kriz sonrası bir senaryo öngörmenin aciliyetinin altını çizdi. ABD’nin güvenli bir İsrail’in yanı sıra bağımsız bir Filistin devletine olan desteğini yineleyen Biden, umudu ve barışa giden yolu teşvik etmek için bölgesel ve küresel liderlerle yapılan görüşmelere vurgu yaptı.
Biden, Hamas’ın saldırılarının bölgesel entegrasyon çabalarında kilit bir unsur olan İsrail ve Suudi Arabistan arasındaki normalleşme sürecini sekteye uğratmayı amaçlamış olabileceği tahmininde bulundu. Biden’ın stratejisi ayrıca Trump döneminde imzalanan ve İsrail ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkileri normalleştirilmesini amaçlayan İbrahim Anlaşmalarının Filistinlilerin haklarını ele alan bir şekilde geliştirilmesini de içeriyor. Ancak bu anlaşmalar, özellikle bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasındaki etkinliği konusunda şüpheyle karşılanıyor. ABD medyası, Biden’ın İsrail-Hamas çatışması ve bölgesel diplomatik çabaların ortasında iki devletli bir çözüme yeniden odaklanmasını, dış politikada ve Ortadoğu barış sürecinde kritik bir dönüşüme işaret ettiği şeklinde değerlendiriyor.