Çin Dışişleri Bakanı’nın Washington Ziyareti
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, ABD-Çin ilişkilerinde ilerlemeyi yansıtan önemli bir ziyaret için Washington’a gitti. Dünyanın en güçlü iki ülkesi arasındaki gergin durumu istikrara kavuşturmayı amaçlayan ziyaret, haziran ayında ilişkilerin çözülmesine yönelik çabaların başlamasından bu yana en kayda değer diplomatik gelişmeye işaret ediyor. Ziyaret neticesinde önemli anlaşmalara varılması beklenmese de Wang Yi’nin Dışişleri Bakanı Blinken, Ulusal Güvenlik Danışmanı Sullivan ve muhtemelen Başkan Biden ile görüşmek üzere Washington’da bulunması, diplomatik angajmanda bir değişime işaret ediyor.
Wang Yi’nin küresel gerilimlerin ve stratejik rekabetin ortasında gerçekleşen ziyaretin sadece diplomatik bir formaliteden ibaret olmadığı, ABD ile Çin arasındaki karmaşık ve çekişmeli ilişkilerin yönetilmesinde önemli bir adımı temsil ettiği belirtiliyor. ABD, Ukrayna’ya karşı savaşta Rusya’ya verdiği destek ve İsrail ile Hamas arasındaki savaşa nispeten sessiz kalması nedeniyle Çin’e karşı tepkili. Ayrıca Pekin ve Washington insan hakları, iklim değişikliği, Tayvan, Güney Çin Denizi ve Kuzey Kore gibi konularda da anlaşmazlık yaşıyor. Washington yönetimi, Pekin’in İran üzerindeki nüfuzunu kullanarak Ortadoğu’daki çatışmanın genişlemesini engelleyebileceğini umuyor. Uzmanlar her iki tarafın da Ortadoğu’da daha geniş çaplı bir savaşı önlemek istediğini ve Çin’in büyük bir petrol alıcısı olarak İran üzerinde önemli bir etki yaratabileceğini söylüyor.
Washington’daki görüşmelerin genel olarak iki ülke arasındaki geniş çıkar ve çatışma alanlarını yansıtan konuları kapsaması beklenirken öncelikli odak noktasının son yıllarda önemli çalkantılar yaşanan ikili ilişkilerin istikrara kavuşturulması olması bekleniyor. Wang’ın ziyareti gelecek ay San Francisco’da yapılacak Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği liderler toplantısı çerçevesinde Başkan Biden ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping arasında yapılacak bir zirve için zemin hazırlama niteliği taşıyor. Devlet başkanları arasında yapılacak bu görüşme, devam eden anlaşmazlıkların ortasında gerilimi daha da azaltmak ve işbirliği alanlarını keşfetmek için kritik bir fırsat olarak görülüyor. Bu tip üst düzey diplomatik temaslar, ABD-Çin ilişkilerinin küresel siyasi ve ekonomik boyutlarını şekillendirmedeki öneminin karşılıklı olarak kabul edildiğini gösteriyor.
Wang Yi, Washington ziyareti kapsamında ilk olarak Dışişleri Bakanı Blinken ile bir görüşme yaptı. Bakanlıktan yapılan açıklamada görüşmenin, Blinken’in geçen Haziran ayında Pekin’e yaptığı seyahati ve ABD-Çin ilişkilerini yönetme ve açık iletişim hatlarını sürdürme çabalarının bir parçası olduğu kaydedildi. Başkan Biden’ın geçen Kasım ayında Başkan Şi ile bir dizi konuda iletişimi derinleştirme kararı almalarının ardından iki ülke arasında diplomatik temaslara ağırlık verilmeye başlanmıştı. Dışişleri Bakanı Blinken haziran ayında, Hazine Bakanı Janet Yellen ve İklim Değişikliği Özel Temsilcisi John Kerry temmuz ayında son olarak Ticaret Bakanı Gina Raimondo da ağustos sonunda Çin’i ziyaret etmişti. Blinken ve Wang iki ülke arasındaki anlaşmazlıkların yanı sıra işbirliği alanlarının araştırılması da dâhil olmak üzere bir dizi ikili, bölgesel ve küresel meseleyi görüştü. Blinken görüşmede ABD ve ortaklarının çıkar ve değerlerini savunmaya devam edeceklerini tekrarladı.
Blinken ile görüşmesi öncesinde bir konuşma yapan Wang, Çin ve ABD’nin arasındaki anlaşmazlıklara rağmen “derin diyalog kurulması gerektiğine” vurgu yaptı. İki ülke arasında anlaşmazlıklar ve farklılıklar olduğunu belirten Wang, aynı zamanda ortak çıkarları ve mücadele etmeleri gereken küresel ortak problemleri bulunduğunu hatırlatarak Çin ve ABD’nin diyalog kurması gerektiğini savundu. Wang derin ve kapsamlı bir diyalog ile Çin-ABD ilişkilerinin istikrara kavuşabileceğini ve bunun her iki tarafa da fayda sağlayacağını kaydetti.
ABD medyası Wang Yi’nin ziyaretini, ABD ve Çin arasında hem ortak çıkarlar hem de önemli anlaşmazlıkları barındıran karmaşık ve çok yönlü ilişkinin altını çizdiği şeklinde değerlendiriyor. Bir dizi ikili ve küresel meseleyi kapsayan görüşmelerde özellikle Ortadoğu’daki çatışmalar ele alındı. ABD’li yetkililer Çin’i İsrail-Hamas savaşı konusunda daha yapıcı bir tutum benimsemeye teşvik etmeyi umuyorlardı. Ancak Çin’in Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde İsrail’in meşru müdafaa hakkını teyit eden bir ABD kararını veto etmesi ve Hamas’ı kınamaması da dahil olmak üzere son dönemde attığı adımlar, bu konuda Batılı ülkelerden farklı bir yaklaşım sergileyeceğini gösteriyor.
Çin, İsrail ve Hamas arasındaki çatışmada Filistin halkının meşru ulusal haklarının karşılanmadığı görüşünü savunuyor. Çatışmalarda sivillere yönelik şiddet ve saldırıları kınayan Pekin yönetimi İsrail’in eylemlerinin “meşru müdafaanın ötesinde” olduğunu belirtiyor. Uzmanlar, Çin’in dikkatli bir denge politikası izlediğini ve kendisini tarafsız ve barış yanlısı bir güç olarak konumlandırma stratejisi benimsediğini ileri sürüyor ve bu duruşu sadece barışı desteklemekle ilgili değil, aynı zamanda ABD’nin bölgedeki ve küresel çapta etkisini sınırlamaya yönelik hesaplı bir hamle olarak nitelendiriyor.
Uzmanlara göre Çin’in ‘Batı karşıtı tarafsızlık’ olarak adlandırılan yaklaşımı, Küresel Güney’e hitap etmeyi ve bölgesel birliği pekiştirmeyi amaçlıyor. İslam dünyasını Filistin konusunda Çin’le aynı çizgide olmaya çağıran ve Suudi Arabistan ile İran arasında arabuluculuk yapan Pekin nüfuzunu genişletmeyi hedefliyor. Bu strateji aynı zamanda Çin’in Küresel Kalkınma Girişimi’ni desteklemek ve ABD’nin küresel hakimiyetine meydan okumak gibi daha geniş hedeflerini de destekliyor.