Ukrayna’ya Desteğe Devam Sözü
Biden yönetiminin İsrail ile Hamas arasındaki savaş ve yükselen gerilim nedeniyle dış politika odağını Ortadoğu’ya kaydırmasıyla birlikte Washington’ın Ukrayna’ya askeri ve diplomatik desteği sürdüremeyeceğine dair endişeler artıyor. Brüksel’de yapılan NATO Bakanlar Toplantısına katılan Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Ukrayna’ya sağlanan desteğinin devam edeceği sözünü verdi. NATO-Ukrayna Konseyi’nin dışişleri bakanları düzeyindeki ilk toplantısına katılan Blinken, ABD ve diğer NATO müttefiklerinin Ukrayna’nın yanında durmaya devam edip etmemesi gerektiğini sorgulayanlar olduğuna dikkat çekerek, desteği sürdürmeye kararlı olduklarını kaydetti. Blinken ve diğer bakanlar, azalan askeri kaynaklara ve yaşanan krizlere rağmen Ukrayna’ya ve NATO’ya katılma girişimine desteklerini sürdürme sözü verdi.
Brüksel’de “bazıları Putin’in vahşetinin ikinci kışına girerken ABD ve diğer NATO müttefiklerinin Ukrayna’nın yanında durmaya devam edip etmemesi gerektiğini sorguluyor” şeklinde konuşan Blinken, NATO’nun cevabının net olduğuna vurgu yaptı. Blinken, “Rusya’nın saldırganlık savaşının stratejik bir başarısızlık olarak kalmasını desteklemeliyiz ve desteklemeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. Başkan Biden’ın Ukrayna için 61.4 milyar dolarlık ek askeri ve ekonomik destek talebinin onaylanmasını beklediğini söyleyen Blinken, Kongre’de Ukrayna’ya yönelik iki partili güçlü bir destek olduğunu savundu. Cumhuriyetçiler arasında Ukrayna’ya çok fazla harcama yaptıklarına dair artan şikâyetlere gönderme yapan Blinken, Kiev’e giden desteğin çoğunun Washington tarafından sağlanmadığını belirtti. ABD’nin Ukrayna’ya yaklaşık 77 milyar dolar verdiğini belirten Blinken, buna karşılık aynı süre zarfında Avrupalı müttefiklerin 110 milyar dolardan fazla destek sağladığına dikkat çekti.
Brüksel’deki diplomatlar sürekli destek sözü vermenin yanı sıra Ukrayna’nın NATO’ya nihai üyeliğinin önünü açmak için de gayret sarf ediyor. Ukrayna’nın İttifak üyeliğine geçiş sürecini ele alan bakanlar yolsuzlukla mücadele, hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesi, insan hakları ve azınlık haklarının desteklenmesi gibi Ukrayna’nın öncelikli reformlarına ilişkin tavsiyelerde bulundular. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Ukrayna’yı ittifak üyeliğine hazırlamayı amaçlayan yıllık bir programı onayladıklarını duyurdu. “Ukrayna geçen yıl Kiev, Kharkiv ve Kherson savaşlarını kazandı. Bu yıl da Rusya’ya ağır kayıplar verdirmeye devam ediyor. En önemlisi, Ukrayna egemen, bağımsız, demokratik bir ulus olarak galip geldi. Bu büyük bir zaferdir” diyen Genel Sekreter, “Ukrayna’nın NATO’ya her zamankinden daha yakın olduğunu” vurguladı ve “üyelik yolunda onları desteklemeye devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
Ukrayna ordusunda patlak veren yolsuzluklar ve cephede beklenen ilerlemenin bir türlü sağlanamaması Kiev’e gönderilen yardımların sorgulanmasına neden olurken, bazı Avrupa ülkeleri Ukrayna’ya verdikleri desteği azaltmaya başladı. ABD Kongresi’nin Başkan Biden’in Ukrayna için talep ettiği fona onay vermemiş olması da sağlanan yardım miktarında önemli azalmalara sebebiyet verdi. Bütün bunlara ek olarak Temsilciler Meclisi’nden bazı Cumhuriyetçilerin bugüne kadar Ukrayna’ya gönderilen yardımların hesabını sormaya başlaması Ukrayna’nın geleceği konusunda endişelerin artmasına yol açıyor.
Biden yönetiminin desteğinin devam edeceğine dair verilen güvencelere rağmen, Amerikan medyasında Ukrayna politikasına şüpheyle yaklaşanlar yok değil. WSJ’de yayınlanan bir görüş yazısında Bild gazetesinde yer alan bir habere istinaden Başkan Biden ve Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un Ukrayna’yı kazanmak için gereken silahlardan mahrum bırakarak gelecek yıl barış görüşmelerine zorlamayı planladıkları ileri sürülüyor. Biden’in Rusya’yı yenilgiye uğratmaktan ziyade karşı karşıya gelmeme siyaseti izlediği belirtilen yazıda, Beyaz Saray’ın Ukrayna makul şartlar sunarsa Rusya’nın bunu memnuniyetle kabul edeceği görüşünde olduğu savunuluyor. Bu tip bir teklifin Putin tarafından zafiyet göstergesi olarak algılanacağı ve Moskova’yı daha agresif politikalar izlemeye sevk edeceğine dikkat çekilen yazıda, Rusya’nın böyle bir barışa yanaşmayacağı ileri sürülüyor.
Uygulanan yaptırımların beklenen neticeleri vermediği ve Rusya’nın toparlanmaya başladığı öne sürülen yazıda, Rusya’nın silah üretimini arttırdığı, halihazırda Batı’dan yedi kat daha hızlı mühimmat üretebildiği, Batı yaptırımlarının etkisinin hafiflediği, İran ile askeri ve stratejik bağlarını güçlendirdiği ve İran’ın Hamas sayesinde Batı’nın dikkati Ukrayna’dan Ortadoğu’ya kaydırıldığı belirtiliyor. Yazıda zaman geçtikçe durumun ABD ve Ukrayna için daha yıpratıcı ve kötü bir hale geleceği tahmin ediliyor ve Putin’in Biden’a kazanamayacağını düşündüğü bir savaştan bir çıkış yolu vermeye yanaşmayacağı iddia ediliyor.
Batı’nın galip gelmesi için izlenmesi gereken yolların sıralandığı yazıda, Putin’in küresel nüfuz ağlarının yok edilmesi; Wagner’in Afrika’daki gücünün kırılması; Rusya’nın Suriye’deki faaliyetlerinin sekteye uğratılması; İran’ın sıkıştırılarak Moskova ile işbirliğinin engellenmesi ve Ukrayna’da dengeyi Rusya aleyhine değiştirmek için askeri yardımların arttırılması tavsiyelerine yer veriliyor. Yazıda ayrıca Kongre’nin Ukrayna’ya fon sağlamaya devam etmesi ve Amerikan stratejisini yeniden tutarlı hale getirecek politika değişiklikleri konusunda da ısrarcı olması gerektiği savunuluyor.
Biden yönetimi ve NATO’nun Ukrayna’ya destek taahhüdü, çeşitli zorluklara rağmen devam ediyor. Antony Blinken ve diğer NATO müttefikleri, Ukrayna’nın bağımsızlık ve demokratik geleceğine desteklerini yeniledi. Ancak, bu destek Amerikan iç politikasında ve bazı Avrupa ülkelerinde tartışma konusu olmaya devam ediyor. Ukrayna’ya olan sürekli yardımın geleceği, Kongre’nin fon sağlama kararlarına ve müttefiklerin bölgesel ve global politik dengelere göre şekillenecek. İlerleyen günlerde, Biden yönetiminin ve NATO’nun stratejik hamleleri, Rusya ile olan çatışmada Ukrayna’nın durumunu önemli ölçüde etkileyecek. Bu süreç, hem Ukrayna’nın hem de uluslararası toplumun, barış ve istikrarı sağlama konusundaki kararlılığının bir testi olacak.