ABD Ortadoğu’da Caydırıcılığı Sağlayamıyor
İran destekli milislerin Ortadoğu’daki Amerikan güçlerine yönelik aylardır devam eden saldırılarında Amerikan ordusu ilk kez kayıp verdi. Ürdün’ün kuzeydoğusunda bulunan bir ABD üssüne düzenlenen saldırıda üç Amerikan askerinin öldüğü ve 40’tan fazla askerin de yaralandığını bildirilirken, Washington’un saldırılara nasıl karşılık vereceği konusundaki tartışmalar sürüyor. Amerikalı yetkililer saldırının sorumlularını tespit etmek için çalışmalarını sürdürürken, İran destekli birkaç grup üzerinde durduklarını bildirdi. ABD askerlerinin hayatını kaybetmesine neden olan saldırı, İsrail-Hamas savaşının bölgeye yayılmasını engellemeye çalışan Biden yönetimini zaten oldukça gergin olan Ortadoğu’da hassas bir durumla karşı karşıya bırakıyor.
Saldırının hemen ardından Pentagon’dan yapılan açıklamada saldırının Kataib Hizbullah grubunun izlerini taşıdığı belirtilirken sorumluları tespit konusunda henüz nihai bir sonuca varılmadığı kaydedildi. İsrail-Hamas savaşının başladığı Ekim ayından bu yana bölgedeki Amerikan güçlerine yönelik 165 civarında saldırı gerçekleştirilmiş ancak herhangi bir can kaybı yaşanmamıştı. Washington, Ortadoğu’da ABD askerlerini hedef alan saldırılardan İran’ın desteklediği milis grupları sorumlu tutarken, Tahran yönetimi ise saldırıların arkasında olduğu iddialarını reddediyor.
Yazılı bir açıklama yayınlayan Başkan Biden saldırıya sert bir cevap verileceğini ancak bunun ne zaman ve nerede olacağına kendilerinin karar vereceğini kaydetti. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada Biden’in saldırının hemen ardından ulusal güvenlik ekibini topladığı ve seçenekleri değerlendirdiği bildirildi. Toplantıya Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Savunma Bakanı Lloyd Austin, Ulusal İstihbarat Direktörü Avril Haines ve Ulusal Güvenlik Ortadoğu Koordinatörü Brett McGurk katıldı. Basın toplantısında konuşan Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, Biden’ın saldırıya uygun bir karşılık verilmesi gerektiğine inandığını belirterek saldırılara can kaybı olduğu göz önünde bulundurularak uygun bir karşılık verileceğinin altını çizdi.
Beyaz Saray’dan Çarşamba günü yapılan açıklamada ise ölümcül saldırıdan Irak İslami Direnişi’nin sorumlu olduğuna inandıkları belirtildi. John Kirby yaptığı açıklamada “Ürdün’deki saldırının Kata’ib Hizbullah da dâhil olmak üzere birçok grubu bünyesinde barındıran Irak İslami Direnişi adlı bir şemsiye grup tarafından planlandığına, kaynak sağlandığına ve kolaylaştırıldığına inanıyoruz” ifadelerini kullandı.
Ortadoğu’nun son elli yılın en istikrarsız zamanını yaşadığını söyleyen Dışişleri Bakanı Blinken, ABD’nin tepkisinin “çok düzeyli olabileceğini, aşamalı olarak gelebileceğini ve zaman içinde sürdürülebileceğini” kaydetti. “Ortadoğu’da daha geniş bir savaş” istemediğini defalarca tekrarlayan Biden bu bölgede faaliyet gösteren milis gruplara silah ve eğitim desteği verdiği için saldırıdan İran’ı sorumlu tutuyor. Saldırıları engellemek için ölçülü karşılık veren Biden yönetimi istediği caydırıcılığı sağlayamıyor daha sert bir müdahale ise Ortadoğu’daki gerginliği tırmandırma ve Amerika’yı daha geniş bir çatışmanın içine çekme riski taşıyor.
Washington Post gazetesi de saldırıyı Irak’taki İslami Direniş’in üstlendiğini yazdı. Gazeteye konuşan grubun bir yetkilisi “ABD’nin İsrail’i desteklemeye devam ettiği müddetçe gerilimin tırmanacağını, bölgedeki tüm ABD unsurlarının kendileri için meşru hedef olduğunu ve ABD’nin karşılık verme tehditleri umursamadıklarını” ifade etti.
ABD’nin önemli bir müttefiki olan Ürdün’de yaklaşık 3.000, Irak’ta ise 2.500 ABD askeri bulunuyor. 2017’de yenilgiye uğradıktan sonra hala varlığını sürdüren IŞİD’in yeniden dirilmesini önlemek için ABD öncülüğündeki koalisyonun bir parçası olarak bölgede bulunuyorlar. Suriye’de de yaklaşık 900 ABD personeli var ve resmi olarak Suriye’nin yarı özerk kuzeydoğu bölgesinde IŞİD karşıtı müttefiki Kürt liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri’ni desteklemek için orada bulunuyor. ABD ayrıca Körfez’deki üç büyük hava üssü ve Bahreyn’de ABD Deniz Kuvvetleri Merkez Komutanlığı ve ABD 5. Filosu’nun karargâhı olarak hizmet veren bir liman da dâhil olmak üzere Ortadoğu’da daha birçok üsse sahip.
İsrail’in Gazze’ye saldırmasıyla birlikte ABD’nin Ortadoğu’ya daha fazla asker, gemi ve savaş uçağı göndermesinin ardından Amerikan güçlerine yönelik saldırıların giderek artması bölgedeki gerilimin istikrarlı bir şekilde tırmandığına işaret ediyor. İran destekli milislerin İsrail-Hamas çatışmalarının başlamasından bu yana Irak ve Suriye’deki ABD üslerine 160’tan fazla saldırı düzenlediği belirtiliyor. Irak ve Suriye’deki saldırıların ardından son olarak Ürdün’deki Amerikan üslerinin vurulması İran yanlısı grupların bölgedeki Amerikan güçlerinin hepsine ulaşabileceği mesajını taşıyor ve gerilimin bölgeye yayılma eğiliminde olduğuna işaret ediyor. Biden yönetimi İsrail-Hamas çatışmalarının ABD’yi doğrudan içine çekecek daha geniş bir bölgesel savaşa dönüşmesini engellemeye çalışırken, ABD unsurlarına yönelik tüm saldırılara karşılık vermeyerek şimdilik temkinli bir tutum izlemesi Cumhuriyetçiler tarafından sert bir şekilde eleştiriliyor.
Saldırılara nispeten ölçülü biçimde yanıt vermeyi tercih eden Pentagon, İran’ın Irak ve Suriye’deki uzantılarına karşı dört defa misilleme saldırıları düzenlemişti. Hava harekâtı olarak gerçekleştirilen operasyonlarda İran destekli milislerin bölgedeki Amerikan güçlerinin bulunduğu üslere saldırı kabiliyetini azaltmanın amaçlandığı belirtilmiş ve bu grupların elinde bulunan malzeme, silah ve mühimmat imha edilmeye çalışılmıştı. Yemen’deki İran bağlantılı Husilere yönelik başlatılan saldırı kampanyası da benzer hedefler doğrultusunda yürütülüyor ancak yeterince caydırıcı olabilmiş değil.
Saldırı sonrası Başkan Biden’a İran’a karşı harekete geçmesi gerektiği yönünde baskı artarken özellikle Cumhuriyetçi milletvekili ve senatörler eleştirilerinin dozunu giderek artırıyor. Temsilciler Meclisi İstihbarat Komitesi Başkanı Mike Turner saldırıyı yönetimin önceki saldırılara yanıt verememesinin doğrudan bir sonucu olarak nitelendirdi. Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Michael McCaul da ABD askerlerine yönelik saldırılara atıfta bulunarak, Biden yönetiminin başarısız Ortadoğu politikasının bölgedeki düşmanlara karşı caydırıcılığımızı yok ettiğini ileri sürerek yönetimin politikasını büyük ölçüde yenilemesi gerektiğini savundu.
Senatör Tom Cotton ise “İran terör güçlerine yıkıcı bir askeri karşılık” verilmesi gerektiğini ve ölçülü bir yanıtın Biden’ın korkaklığının onaylanması anlamına geleceğini söyledi. Senato Azınlık Lideri Cumhuriyetçi Mitch McConnell, Biden’ın hareketsizliğinin Amerika’nın Ortadoğu’daki düşmanlarını cesaretlendirdiğini savunurken Senatör Rick Scott da Biden’ın ödün vermesi yüzünden İran’ın bariz şekilde Amerika’nın gücünü test ettiğini ileri sürdü. Senatör Dan Sullivan, İranlı teröristlerin kırmızı çizgiyi geçtiğini vurgularken Senatör Lindsey Graham da İran’ın hedef alınması gerektiğini kaydetti.
Bölgedeki Amerikan unsurlarına karşı düzenlenen saldırılar artarken Pentagon’un İran ve vekillerine karşı izlediği caydırıcılık politikasının işe yarayıp yaramadığı konusu uzun süredir Amerikan medyasında da sorgulanıyor. Üç askerin ölümüne neden olan saldırının aylardır süren gerilimi tırmandırmaktan kaçınma politikasının öngörülebilir bir sonucu olduğunu kaydeden Wall Street Journal (WSJ), Husiler ve İran destekli diğer vekillerin ABD’yi Ortadoğu’da tehlikeli bir stratejik konuma soktuğunu savunuyor.Pentagon, önceki olaylarda ABD güçlerine yönelik saldırıların çoğunun hedefi vuramadığını ve ara sıra altyapıya zarar verdiğini belirtirken, saldırıların yoğunluğuna dikkat çeken WSJ, Amerikan askerlerinin eninde sonunda zarar görmelerinin kaçınılmaz olduğuna dikkat çekmişti. Biden’ın seçim yılında daha büyük bir çatışmaya dahil olmaktan korktuğunu kaydeden gazete, saldırıların arkasında İran’ın olduğunu belirterek Tahran yönetiminin ABD’nin gerilimi tırmandırma korkusunu kendi çıkarları için kullandığını savunmuştu. ABD güçlerine yönelik saldırıların ciddiyetine vurgu yapan medya organları Başkan Biden’in en büyük önceliğinin İran ya da vekilleriyle gerilimi tırmandırmaktan kaçınmak olduğunu ileri sürmüştü.