Cumhuriyetçiler Mayorkas’ı Görevden Alamadı
Yaklaşan başkanlık seçimi öncesinde sınır güvenliği tartışmaları giderek alevleniyor. Biden yönetiminin sınır güvenliğinde ciddi zaafiyetler gösterdiği ve yasadışı yollarla ABD’ye giriş yapmaya çalışan göçmenleri etkili bir şekilde engelleyemediği yönünde eleştirilerini sürdüren Cumhuriyetçiler, Biden yönetimini hedef almaya devam ediyor. Texas’taki sınır geriliminin ardından, özellikle sınır noktalarındaki güvenlik zaafiyetleri nedeniyle İç Güvenlik Bakanı Alejandro Mayorkas, Cumhuriyetçilerin eleştirilerinin odağında yer aldı.
Temsilciler Meclisi’nde Cumhuriyetçilerin etkisiyle, Mayorkas’ın yasadışı göçe müdahalede yetersiz kaldığı, ulusal güvenliği tehlikeye atarak göçmenlik yasalarını ihlal ettiği ve Kongre ile yeterli işbirliği yapmadığı gerekçeleriyle bakanın görevden alınması için bir azil oylaması düzenledi. Oylamada Cumhuriyetçiler istedikleri sonucu alamamış olsalar da, azil sürecinin tekrar gündeme getirilmesi üzerinde duruyorlar. Kongre’nin gündemindeki bir diğer kritik konu, Biden yönetiminin önerdiği, Ukrayna ve İsrail’e destek paketlerini de kapsayan yeni sınır güvenliği tasarısı oldu. Ancak bu tasarı, Senato’da Cumhuriyetçilerin karşı oylarıyla reddedildi.
Cumhuriyetçiler, Biden yönetiminin sınır güvenliği politikalarını eleştirirken İç Güvenlik Bakanı Alejandro Mayorkas’ın görevden alınması için Temsilciler Meclisi’nde bu hafta bir oylama düzenlenmesine öncülük etti. Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu az bir farkla elinde tutan Cumhuriyetçiler, yapılan oylamada istedikleri sonucu alamadı ve Mayorkas görevine devam etti. Oylama sırasında, bazı Cumhuriyetçi üyelerin Demokratlar ile birlikte hareket etmesi neticesinde 214’e karşı 216 oyla, Mayorkas’a yönelik azil kararı çıkmadı.
ABD tarihinde sadece bir kez, 1876 yılında bir bakanın yolsuzluk suçlamasıyla görevden alındığı göz önüne alındığında bu oylamanın Amerikan iç siyasetinde sınır güvenliği meselesinin ulaştığı kritik noktayı açıkça ortaya koydu. Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson, oylama öncesi salı günü yaptığı açıklamada, “Kongre’nin başvurabileceği başka bir yol kalmadı. Bu, aşırı bir adımdır ancak olağanüstü zamanlar, olağanüstü tedbirleri gerektirir,” diyerek Cumhuriyetçilerin duruşunu vurguladı.
Cumhuriyetçilerin Mayorkas’ı görevden alma girişimlerine karşın, Demokratlar bu sürecin tamamen siyasi nedenlerle ilerlediğini ve Mayorkas’ın görevden alınmayı gerektirecek herhangi bir suç işlemediğini savunuyor. Amerika’nın karşılaştığı göçmen krizinin sorumluluğunu tek bir bakanın üzerine yüklemenin adil olmadığını belirten Demokratlar, küresel gelişmelerin göç dalgasını tetiklediğini ve bu durumun daha geniş çaplı bir sorun olduğunu vurguluyor. Ayrıca, azil sürecinin hukuki bir temelden yoksun olduğunu, Cumhuriyetçilerin siyasi amaçlarla hareket ettiğini iddia ediyorlar.
Oylamada Demokratlar ile aynı görüşü paylaşarak olumsuz oy kullanan Cumhuriyetçi temsilciler ise partililerinden eleştiri aldı. Cumhuriyetçi Wisconsin Temsilcisi Mike Gallagher, Mayorkas’a yönelik azil oylamasında neden “hayır” oyu verdiğini açıklamak amacıyla Wall Street Journal’a bir mektup gönderdi. Mektubunda, Mayorkas’ın başarısızlıklarına rağmen, bu durumun azil için yeterli bir suç teşkil etmediğini belirtti. Gallagher, azil sürecinin, asıl sorumlu olarak görülen Başkan Biden’ın konumunu güçlendireceğine ve ileride olumsuz bir örnek teşkil edeceğine işaret ederek, bu nedenlerle oylamada ret oyu kullandığını dile getirdi.
Cumhuriyetçi temsilciler, oylama sonucundan duydukları hayal kırıklığını dile getirirken, tekrar bir azil oylaması yapılmasının mümkün olduğunu belirttiler. Eğer tekrarlanacak bir azil oylaması sonrasında Mayorkas’ın görevden alınması yönünde karar çıkarsa, bu durum Temsilciler Meclisi’ni geçerek Senato’nun gündemine taşınacak. Ancak Senato’nun 51’e 49’luk Demokrat çoğunluğu ve azil için gereken üçte iki gibi yüksek bir çoğunluk aranması göz önünde bulundurulduğunda, Mayorkas’ın görevden alınması pek olası görünmüyor.
Temsilciler Meclisi’nde olduğu gibi, Senato’da da bazı Cumhuriyetçi üyelerin azil oylamasına karşı olduklarını ifade etmeleri de bu sürecin azille neticelenmesinin mümkün olmadığını gösteriyor. Sonuç olarak, Mayorkas’ın azledilmesi pek muhtemel olmasa da İç Güvenlik Bakanlığı üzerinden yürütülen sınır güvenliği tartışmaları, 2024 başkanlık seçim kampanyasının merkezinde yer almaya devam ediyor.
Kongre’de Mayorkas’a yönelik azil oylamasının yanı sıra, sınır güvenliği politikalarını etkileyebilecek tartışmalı partilerüstü yasa tasarısı da gündeme geldi. Cumhuriyetçi senatörler, Biden yönetiminin Ukrayna, İsrail, göçmenlik kontrolü ve diğer ulusal güvenlik ihtiyaçları için istediği 110 milyar dolarlık acil fon talebine sınır politikası değişikliklerinin de dahil edilmesinde ısrar etmişti. Tasarı, sığınma talebinde bulunan göçmenler için daha sert standartlar getirirken, göçmen sayısının yönetilemez seviyelere ulaşması durumunda sınırda sığınma başvurularının reddedilmesini öngörüyordu.
Muhafazakarlar, önlemlerin yasadışı göçü sınırlamak için yeterince kapsamlı olmadığını iddia ederek, uzlaşmaya karşı çıktı. Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson, sınır ve göç politikası konusunda bir uzlaşmanın mümkün olmadığını belirterek sürecin başarısızlıkla sonuçlanacağını ifade etti. Donald Trump’ın Kongre’yi anlaşmayı reddetmeye teşvik etmesi, uzlaşma çabalarına bir darbe daha vurdu. Trump’ın Cumhuriyetçi senatörlere yasa tasarısının geçmesi halinde Biden’ın seçim öncesi önemli bir zafer kazanabileceğini belirterek, tasarıya karşı çıkılması gerektiğini vurguladığı iddia edildi.
Senato’da Çarşamba günü gerçekleştirilen oylamada, Ukrayna ve İsrail’e yardımı içeren sınır güvenliği yasa tasarısı 49 evet oyuna karşı 50 hayır oyu ile reddedildi. Tasarıya destek veren Cumhuriyetçi senatörler arasında Susan Collins, Lisa Murkowski, James Lankford ve Mitt Romney yer alırken, Demokrat senatörler Ed Markey, Bob Menendez, Alex Padilla ve Elizabeth Warren ile Bernie Sanders tasarıya karşı oy kullandı. Sanders, hayır oyunun gerekçesini, “İsrail’e sağlanan Amerikan yardımlarının Gazze’de binlerce sivilin hayatına mal olması” şeklinde ifade etti. Tasarıya karşı oy kullanan Cumhuriyetçiler, Demokratların sunduğu maddeleri yeterli bulmayarak bu konuda daha güçlü adımlar atılmasını talep etti.
Sınır anlaşması konusundaki tartışmalarda, Biden yönetimi ile birlikte Cumhuriyetçi Parti’nin ılımlı kanadı ana kaybeden olarak görülüyor. Ukrayna ve İsrail’e yapılacak yardımlarla ilgili olarak Demokratlarla müzakereler sırasında yeni ve kapsamlı bir sınır güvenliği yasası getirmeye çalışan Cumhuriyetçi senatörler, Trump’ın açıklamalarının ardından fikir değiştiren muhafazakar Cumhuriyetçiler nedeniyle çabalarının boşa çıktığını gördü. Müzakerelerde ılımlı bir yaklaşım sergileyerek partiler arası bir uzlaşıya varılmasını hedefleyen azınlık lideri Mitch McConnell ve benzer düşüncedeki Cumhuriyetçi senatörler, partinin daha muhafazakar kesimlerinin baskısıyla karşılaştı.
Yasa tasarısının kabul edilmemesi sonrası Senato Çoğunluk Lideri Demokrat Chuck Schumer, sınır güvenliği maddesi içermeyen ve yalnızca Ukrayna ile İsrail’e yardımları kapsayan yeni bir yasa tasarısını “B planı” olarak sunmayı düşündüğünü açıkladı. Benzer bir yasa tasarısı 2023 Aralık ayında gündeme gelmiş ancak Senato’daki Cumhuriyetçilerin sınır güvenliği konusunda atılacak adımların da yasa tasarısına eklenmesi isteği üzerine reddedilmişti. Salı günü Temsilciler Meclisi’nde sadece İsrail’e yardım paketini öngören bir tasarı da Demokratların oylarıyla reddedildi. Gelinen noktada Schumer’in önerisinin karşılık bulması düşük bir ihtimal olarak gözüküyor.
2024 seçimlerine doğru Amerikan Kongresi’nde sınır güvenliği konusu daha fazla önem kazanıyor. İç Güvenlik Bakanı Mayorkas’ın görevden alınmasıyla ilgili oylama sonuçsuz kalırken, Biden yönetiminin Ukrayna ve İsrail’e yardım paketlerini de içeren yeni sınır güvenliği yasası Kongre’de istenilen desteği bulamadı. Kongre’nin odak noktasında bulunan sınır güvenliği tartışmaları, Başkan Biden için zorlayıcı bir dönemi işaret ediyor. Bu tartışmalar, seçim kampanyasının merkezinde sınır güvenliği meselesinin yer alacağını gösteriyor. Ukrayna ve İsrail’e yönelik yardımlar konusunda Kongre’den gerekli desteği alamayan Biden yönetiminin nasıl bir yol izleyeceği belirsizliğini koruyor.