İsrail’in Refah Saldırısı Biden’ın ‘Kırmızı Çizgisini’ Aşmıyor
Biden yönetimi İsrail’in yüz binlerce Filistinlinin sığındığı Refah’ta “güvenli bölge” ilan ettiği bir çadır kampını bombalayarak 45 kişinin ölümüne neden olmasının Başkan’ın kırmızı çizgisini ihlal etmediğini söyledi. Tüm dünyadan tepki yükselirken, Biden yönetimi İsrail’e silah sevkiyatının durdurulmasına ilişkin kırmızı çizginin ihlal edilmediğini ve ABD politikasında herhangi bir değişiklik olmayacağını açıkladı. Yönetimin tavrı İsrail ordusunun bu tip saldırılarını zımnen onayladığı anlamına geliyor. Refah’a yönelik geniş çaplı kara harekâtına sıcak bakmayan Washington daha hassas ve orantılı bir operasyon planı geliştirilmesini istemiş ve İsrail yönetimi de Refah planlarında “iyileştirmeler” yaptığını duyurmuştu.
Ulusal Güvenlik İletişim Danışmanı John Kirby, İsrail’in Hamas’ı hedef alma hakkına sahip olduğunu belirtirken İsrail’in bu süreçte sivillere yönelik zararı en aza indirme yükümlülüğü olduğunu tekrarladı. Kirby, İsrail’in Refah’ta sivillerin öldürüldüğü saldırısını “trajik” olarak nitelerken, bu saldırının “nüfusun yoğun olduğu bölgelere kapsamlı saldırı” şeklindeki ABD’nin “kırmızı çizgisini” aşmadığını savundu. Refah’taki can kayıplarını “korkunç” olarak niteleyen Kirby, yaşananları görmezden gelmediklerini ve İsrail’le görüşmelerde bu konudaki kaygıları gündeme getirdiklerini söyledi.
Başkan Biden, İsrail’in savaştaki tutumunu etkilemenin bir yolu olarak İsrail’e verilen silahları kısıtlama yetkisini kullanması için kendi partisinin savunucularından gelen baskılarla karşı karşıya. Biden bu ay başlarında Refah’a askeri operasyon konusundaki uyarılarını dikkate almayan Netanyahu hükümetine cephane göndermeme gibi kısıtlamalar getirmeye başlamış ve silah sevkiyatını durdurma uyarısında bulunmuştu. Açıklama savaşın başından bu yana İsrail’e verilen desteğin “şarta bağlandığı” şeklinde yorumlanmıştı. Biden’ın kararı, ABD’nin müttefiki İsrail’in ihtiyaç duyduğu bir zamanda ona sırtını dönmekle suçlayan Cumhuriyetçilerin sert eleştirilerine yol açmıştı.
Biden’ın Refah’a kara harekâtı yapılması durumunda İsrail’e silah göndermeyeceğini duyurmasının ardından Temsilciler Meclisi devreye girerek kararını tersine çevirecek bir tasarıyı onaylamıştı. 224’e karşı 187 oyla onaylanan İsrail Güvenlik Yardım Destek Yasası yönetimin Gazze’deki savaşa yaklaşımına karşı resmi bir uyarı olarak telakki edilmişti. Senato’dan geçmeyen tasarı ABD’nin İsrail politikası konusundaki bölünmüşlüğünü göstermesi açısından önemli görülmüştü.
Biden’in silah sevkiyatını askıya almasından bir hafta sonra yönetim, savaşın başından bu yana İsrail’e yapılan en büyük potansiyel silah satışlarından biri olan 1 milyar dolarlık silah satışı için harekete geçmişti. Yetkililere göre ABD, 7 Ekim saldırılarından bu yana İsrail’e bomba ve hassas güdümlü mühimmat da dahil olmak üzere on binlerce silah gönderdi ve verdiği askeri desteğin boyutunu büyük ölçüde gizleyen prosedürler kullandı. Yetkililer, yönetimin İsrail’e 100’den fazla silah transferi gerçekleştirdiğini, ancak normalde milletvekillerinin incelemesine sunulan ve daha sonra kamuoyuna açıklanan dış silah satış süreci kapsamında yapılan yalnızca iki sevkiyatı Kongre’ye resmi olarak bildirdiğini söyledi. Her iki durumda da yönetim, inceleme sürecinden kaçınan bir acil durum kuralı kullandı.
ABD İsrail’in açık ara en büyük silah tedarikçisi konumunda ve bu durum Gazze’de ölü sayısı arttıkça Amerika’nın sorumluluğu konusunda soru işaretleri yaratıyor. Soykırımı desteklemekle suçlanan Biden’ın İsrail’e silah sevkiyatını askıya alması ve verilen desteği şarta bağlaması aynı zamanda Amerikan bombalarının Gazze’de sivilleri öldürmek için kullanıldığının kabul edilmesi ve ABD’nin savaştaki rolünün açık bir şekilde tanınması şeklinde yorumlanıyor.
New York Times’ın haberine göre görsel kanıtları inceleyen silah uzmanları onlarca Filistinlinin ölümüne neden olan İsrail saldırısında kullanılan bombaların ABD yapımı olduğunu tespit etmiş. Saldırının yapıldığı yerde görüntülenen mühimmat kalıntılarının ABD’de tasarlanıp üretilen bir bomba olan GBU-39’a ait olduğu belirtiliyor. ABD’li yetkililerin sivil kayıpları azaltabileceğini söyledikleri bu tür bombaları daha fazla kullanması için İsrail’e baskı yaptıkları ileri sürülüyor.
Biden yönetimi İsrail’in Refah’a yönelik bombalı saldırılarına kategorik olarak karşı çıkmıyor. Geniş çaplı bir kara operasyonu istemeyen Washington, Hamas liderlerini hedef alan hassas silahlarla düzenlenmiş nokta saldırılarını tercih ediyor. Amerikalı yetkililer operasyonun İsrail’in Refah’a daha hedefli ve hassas bir operasyonla girmesi yönündeki Washington’ın uyarılarını dikkate aldığını gösterdiğini kaydediyor. Batılı yardım görevlilerinin ve Filistinli sivillerin ölümüne neden olan çok sayıda vahim olaya rağmen ABD, İsrail’in Gazze genelinde Hamas’ı yenme hedefini destekliyor.
Saldırının Uluslararası Adalet Divanı’nın İsrail’e saldırıları durdurma çağrısından bir gün sonra yapılması Netanyahu hükümetinin uluslararası tepkileri dikkate almadığını gösteren son örnek oldu. Birleşmiş Milletler’in en üst düzey mahkemesi cuma günü İsrail’in Gazze’nin güneyindeki Refah kentine yönelik askeri saldırılarını durdurmasına hükmetmişti. İsrail’in karara uyma ihtimali düşük olarak görülse de uluslararası arenada giderek yalnızlaşan ülke üzerindeki baskının artması hedefleniyor.
İsrail’in son saldırısına Avrupa’dan da sert tepki geldi. İsrail’e saldırıları durdurma çağrısında bulunan Avrupa ülkeleri Uluslararası Adalet Divanı’nın kararlarının bağlayıcı olduğuna vurgu yaparak karara uyulmasının zorunlu olduğunu dile getirdi. İsrail saldırısının UAD kararının somut ihlali olarak değerlendiren Avrupalı yetkililer uluslararası hukuk herkes için geçerlidir, İsrail’in savaş politikaları için de geçerlidir” ifadelerini kullandı.