Zuckerberg’den Stratejik Seçim Hamlesi
Sosyal medya şirketlerinin seçimlere etkisi ve özellikle Meta’nın 2020 başkanlık seçimleri sürecinde oynadığı rol, Amerikan kamuoyunun gündeminde yer almaya devam ediyor. Başkanlık yarışında kampanyasına devam eden Trump, önümüzdeki hafta yayınlanacak olan “Save America” (Amerika’yı Kurtarın) kitabında, Meta CEO’su Mark Zuckerberg’in 2020 seçimleri sırasında kendisine karşı komplo kurduğunu iddia etmesi sosyal medya şirketleri özerlinde devam eden tartışmaları yeniden gündeme getirdi. Trump, kitabında, Zuckerberg’in 2020 seçimlerindeki gibi kendisine karşı komplo kurması halinde “hayatının geri kalanını hapiste geçireceğini” belirtirken Zuckerberg ise hafta başında Temsilciler Meclisi’ne gönderdiği bir mektupla Biden yönetimini eleştirerek, Trump’ın iddialarına ve tehditlerine karşı stratejik bir adım atmış oldu.
Başkanlık döneminde dünya liderleriyle gerçekleştirdiği görüşmelere, imza attığı anlaşmalara ve Amerikan siyasetinin geleceğine yönelik düşüncelerine yer veren Trump, kendi döneminde attığı adımları da açıklayarak kitabını seçim kampanyasını bir parçası olarak ön plana çıkarmaya çalışıyor. Kitapta, başkanlığı döneminde Meta CEO’su Mark Zuckerberg ile yaptığı görüşmelere değinen Trump, Zuckerberg’in her zaman farklı bir ajandası olduğunu iddia etmesi dikkat çeken başlıklardan birini oluşturdu. Trump, daha önce de Zuckerberg’i 2020 başkanlık seçimlerine müdahale etmekle suçlamıştı. Temmuz ayında Truth Social’da yaptığı bir paylaşımda, yeniden seçilmesi halinde “seçim hileleri yapanları eşi benzeri görülmemiş şekilde takip edeceğini ve uzun süreli hapis cezaları alacaklarını” belirtmişti. Trump, bu paylaşımda ayrıca “Biz sizin kim olduğunuzu zaten biliyoruz. Zuckerbucks, dikkatli ol!” ifadelerini kullanarak Zuckerberg’i hedef almıştı.
2020 başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçilerin hedefinde olan Meta, özellikle Başkan Joe Biden’a zarar verebilecek içerikleri sansürlemekle suçlanmıştı. Meta, o dönemde Biden’ın oğlu Hunter Biden hakkındaki iddiaların yer aldığı haberleri dolaşımdan kaldırmıştı. Bu durum, Cumhuriyetçiler tarafından ciddi eleştiriler alırken, FBI, söz konusu haberlerin Rusya’nın seçimleri etkilemeye yönelik çabalarının bir parçası olabileceği yorumunu yapmıştı.
İddiaların yeniden gündeme gelmesiyle Zuckerberg, Pazartesi günü Temsilciler Meclisi Yargı Komitesi’ne bir mektup göndererek, 2020 seçimleri sırasında Hunter Biden ile ilgili haberlerin gizlenmesinin bir hata olduğunu kabul etti. Zuckerberg, söz konusu haberlerin Rus dezenformasyonu olmadığının sonradan netleştiğini ve FBI tarafından yapılan uyarıların gerçeği yansıtmadığını belirtti. Mektubunda dikkat çeken bir diğer unsur ise Biden yönetimine yönelik eleştirilerdi. Zuckerberg, “2021 yılında, Beyaz Saray da dahil olmak üzere Biden Yönetimi’nden üst düzey yetkililer, mizah ve hiciv içeren içerikler de dahil olmak üzere belirli COVID-19 içeriklerini sansürlemek için ekiplerimize sürekli baskı yaptı. Bu talepleri kabul etmediğimizde ise ekiplerimize karşı büyük bir hayal kırıklığı dile getirildi,” ifadelerini kullandı.
Sosyal medya platformlarında yayılan dezenformasyonla mücadele konusunda Amerikan kamuoyunda uzun süredir tartışmalar devam ediyor. Özellikle seçimlere müdahale etmek isteyen yabancı devletlerin sosyal medya platformlarını kullanabileceği endişesi, büyük şirket yöneticilerinin çeşitli suçlamalarla karşı karşıya kalmasına yol açmıştı. Daha önce büyük sosyal medya şirketlerinin yöneticileri, Kongre önünde savunma yapmak zorunda kalmışlardı. Ayrıca, Amerikalıların en çok kullandığı uygulamalardan biri olan TikTok‘un, Çin’in Amerika’ya müdahalesi için bir araç olarak kullanılabileceği kaygısı nedeniyle, platformun Amerika sınırları içinde kullanımı yasaklanmıştı.
Anayasa Mahkemesi de , dezenformasyonla mücadele kapsamında Biden yönetiminin sosyal medya şirketlerine yönelik attığı adımları destekleyen kararlar aldı. Biden yönetiminin, sosyal medya platformlarındaki dezenformasyonla mücadele amacıyla sosyal medya yöneticileriyle kurduğu temas, Cumhuriyetçilerin tepkisini çekmiş ve bu durum Anayasa Mahkemesi’ne taşınmıştı. Geçtiğimiz aylarda dava ile ilgili kararını açıklayan Anayasa Mahkemesi, Biden yönetiminin sosyal medyada yer alan dezenformasyon içeriklerinin kaldırılmasını talep etme yetkisini onayladı. Cumhuriyetçi başkanlar tarafından atanan hakimlerin çoğunlukta olduğu Mahkeme’den çıkan bu karar, Biden yönetiminin dezenformasyonla mücadele çabalarına önemli bir destek niteliğinde oldu.
Seçim kampanyasında sosyal medya şirketlerinin bağışları da her iki parti tarafından eleştiriliyor. Zuckerberg, 2020 başkanlık seçimlerinde yüz yüze oy kullanma işlemlerinin daha sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilmesi için çalışan, kar amacı gütmeyen Center for Tech and Civic Life ve Center for Election Innovation & Research’e yaptığı toplam 419 milyon dolarlık bağışlarla gündeme gelmişti. Zuckerberg, bu bağışı herhangi bir parti kampanyası için yapmadığını belirtmesine rağmen, Cumhuriyetçiler tarafından Biden’a destek vermek amacıyla yaptığı iddialarıyla eleştirildi. Zuckerberg, bu hafta Temsilciler Meclisi’ne gönderdiği mektupta, “Bazı insanların bu çalışmanın bir partiye diğerinden daha fazla fayda sağladığına inandığını biliyorum” diye yazdı. “Amacım tarafsız olmak ve herhangi bir şekilde bir rol oynamamak. Dolayısıyla yaklaşan seçim sürecinde benzer bir bağışta bulunmayı planlamıyorum.” ifadelerini kullandı. 2024 seçimleri için Cumhuriyetçi Parti adayını destekleyeceğini açıklayan ve Trump’a açıkça destek verdiğini belirten X platformunun sahibi Elon Musk da Demokratlar tarafından yoğun eleştirilere maruz kalmıştı. Sosyal medya platformları üzerinden seçimlere etki edebilecek stratejilerin uygulanma ihtimali, 2024 seçimleri öncesinde de gündemde kalmaya devam ediyor.
Zuckerberg, geçtiğimiz haftalarda Bloomberg’e verdiği röportajda, “Donald Trump’ın vurulduktan sonra ayağa kalkıp Amerikan bayrağıyla yumruğunu havaya kaldırmasını hayatımda gördüğüm en etkileyici şeylerden biri olarak görüyorum,” ifadelerini kullanmıştı. Zuckerberg’in mektubu, uzun süredir sosyal medya platformlarının muhafazakarları sansürlemek için liberal hükümet yetkilileriyle işbirliği yaptığına inanan Cumhuriyetçilere güçlü bir koz sağladı. Cumhuriyetçilerin kontrolündeki Temsilciler Meclisi’ne gönderilen mektubun sosyal medya platformlarında paylaşılması, Cumhuriyetçiler ve Trump kampanyasının 2020 seçimlerinin çalındığına dair iddialarını yeniden gündeme getirdi. Zuckerberg’in son günlerde art arda yaptığı ve Demokrat Parti’nin elini zayıflatacak, Trump kampanyasına destek verecek açıklamaları, bazı analistler tarafından bir “zeytin dalı” olarak yorumlanırken, bu adımlar 2024 seçimlerinde olası bir Trump zaferi durumunda Meta üzerindeki baskıyı hafifletmeye yönelik bir strateji olarak değerlendirilebilir.