ABD: “Hizbullah’a Saldırıda Dahlimiz Yok”
Lübnan’da Hizbullah üyelerine ait çağrı cihazı ve telsizlerin patlatılması en az 37 kişinin ölümüne ve binlerce sivilin yaralanmasına neden olurken savaşın bölgeye yayılmasından endişe duyan Biden yönetimi diplomatik temaslara ağırlık vermeye başladı. Dışişleri Bakanı Blinken, akamete uğrayan ve belirsiz bir durumda bekleyen Gazze’de ateşkes sürecini yeniden canlandırmak ve güncel durumu değerlendirmek üzere Mısır’ın başkenti Kahire’ye gitti. 7 Ekim’den bu yana onuncu kez bölgeye giden Blinken İsrail’e uğramadı.
Kahire’de Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile görüşen Blinken, Hizbullah’ın kullandığı çağrı cihazları patlatılarak gerçekleştirilen saldırıdan ABD’nin önceden haberdar olduğuna ilişkin iddiaları reddetti. Blinken, “ABD’nin bu olaydan ne haberi vardı ne de bu olaylara dahil oldu. Hala bilgi topluyor, gerçekleri öğrenmeye çalışıyoruz. Genel anlamda tüm tarafların Gazze’de çözmeye çalıştığı çatışmayı tırmandıracak adımlardan kaçınmasının önemi noktasında çok netiz” ifadelerini kullandı.
Blinken, Gazze’de ateşkes ve esirlerin serbest bırakılması anlaşmasının Ortadoğu genelinde şiddeti kontrol altına almak için en iyi yol olduğunu ifade ederek, son 1.5 ay içinde müzakerelerde bazı ilerlemeler kaydedildiğini söyledi. Blinken, “Ateşkesin Gazze’deki insani krizi sona erdirmek için ve bölgesel istikrara yönelik riskleri ele almak için en iyi şans olduğunu biliyoruz. Anlaşmanın 18 maddesinden 15’inde mutabık kalındı, geri kalan konuların ise çözülmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.
Mısır Dışişleri Bakanı Abdulati ise, Philadelphi Koridoru ve Refah Sınır Kapısı’nın Filistin tarafından işletilmesi de dâhil olmak üzere Gazze sınırındaki güvenlikle ilgili 7 Ekim öncesi kurallarda herhangi bir değişiklik yapılmasını kabul etmeyeceklerini söyledi. Aynı zamanda Mısır’ın siber saldırı ile sarsılan Lübnan ile dayanışma içinde olduğunu kaydeden Bakan, bu olayı Lübnan’ın egemenliğine karşı bir “saldırı” olarak gördüğünü belirtti. Abdulati, ayrıca İsrail’in Gazze saldırganlığının ateşkes yoluyla sona erdirilmesinin bölgedeki tansiyonun düşürülmesi için çok önemli olduğunu kaydetti.
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Sözcüsü John Kirby de, ABD’nin Salı ve Çarşamba günleri Hizbullah’a ait iletişim cihazlarının patlatılarak iki düzineden fazla kişinin ölümüne ve yüzlerce kişinin yaralanmasına neden olan gizli operasyonlara “hiçbir şekilde” dâhil olmadığını söyledi. Saldırılar Hizbullah ile İsrail arasındaki çatışmayı tırmandırdı ancak Kirby ABD’nin İsrail’in Gazze’de Hamas’a karşı yürüttüğü savaşı sona erdirmek için “diplomatik bir yol olduğuna” inandığını ve Amerikalı yetkililerin İsrail-Lübnan sınırında yeni bir cephe açılmasını önlemek için “yoğun bir diplomasi” yürüttüğünü söyledi.
Hizbullah, patlayıcı maddelerin kablosuz cihazlara yerleştirildiği ve uzaktan patlatıldığı saldırılardan İsrail’i sorumlu tutarken Tel-Aviv yönetimi sorumluluğu üstlenmedi. Salı günü Hizbullah’ın üyeleri için satın aldığı çağrı cihazlarının patlaması sonucu en az 12 kişi hayatını kaybetmiş, binlerce kişi de yaralanmıştı. Lübnan Sağlık Bakanlığı’na göre, Çarşamba günü grubun satın aldığı telsizlerin patladığı ikinci bir saldırıda da en az 14 kişi öldü. Saldırı Hizbullah’ı hedef alan bir operasyon gibi görünse de patlamalar üyelerin çağrı cihazlarının bulunduğu evler, arabalar, marketler ve kafeler gibi sivillerin bulunduğu yerlerde meydana geldiği için çok sayıda sivil kayıp rapor edildi.
Hizbullah lideri Hasan Nasrallah da, İsrail’in çağrı cihazı ve telsiz saldırılarının “savaş ilanı” anlamına geldiğini belirterek bunun Lübnan’a karşı işlenmiş bir soykırım ve savaş suçu olduğunu söyledi. Saldırıların ‘katliam’ olduğunu söyleyen Hizbullah lideri, patlatılan çağrı cihazlarından sadece 4 bin tane dağıtıldığını ve Hizbullah’ın üst kademesindeki isimlerin bu modeli kullanmadığını belirtti. Lübnan’ın büyük bir darbe aldığını kabul eden Nasrallah, İsrail’in kırmızı çizgiyi geçtiğini belirterek Gazze’ye destek vermeye devam edeceklerini ve Gazze’deki savaş sonlanana kadar Lübnan cephesinin kapanmayacağını kaydetti.
Lübnan’da kablosuz cihazların toplu olarak patlatılması, son yıllarda İsrail’in yurt dışındaki düşmanlarına karşı gerçekleştirdiği saldırılarla benzerlik arz ediyor. İran’ın nükleer programına yönelik bir dizi saldırı da dahil olmak üzere bu saldırılar İsrail’in askeri teknolojiyi ne kadar farklı şekillerde kullanabileceğini ortaya koyuyor. Son saldırının sıklıkla bireyleri hedef alan daha önceki saldırılardan farklı olarak çok daha geniş bir ağı hedef aldığı görülüyor. İsrail bu haftaki saldırıların ya da kendisine atfedilen diğer pek çok saldırının sorumluluğunu üstlenmiş değil. Ancak, ABD’li yetkililer saldırının arkasında İsrail’in olduğunu kabul etti. İki yetkili, İsraillilerin saldırı gerçekleşmeden önce ABD’yi ayrıntılar hakkında bilgilendirmediğini ancak daha sonra istihbarat kanalları aracılığıyla Washington’a bilgi verdiklerini söyledi.
İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, Lübnan’da gerçekleşen patlamaların ardından yaptığı açıklamada savaşın “yeni bir aşamasına” geçildiğini söyledi. Gallant, İsrail ordusu ve istihbarat teşkilatlarının sorumlu tutulduğu Lübnan’daki patlamalara doğrudan değinmese de İsrail ordusu ve güvenlik teşkilatlarının çalışmalarını överek “sonuçların çok etkileyici” olduğunu belirtti. Gallant, “Savaşın ağırlık merkezi kuzeye kayıyor. Kuvvetleri ve kaynakları yönlendiriyoruz’’ şeklinde konuştu. Gallant hafta başında ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin’le yaptığı görüşmede, Lübnan’ın güneyindeki Hizbullah hareketiyle yaşanan anlaşmazlığa diplomatik bir çözüm bulunması için pencerenin kapanmakta olduğunu söyleyerek Hizbullah’a yönelik askeri bir operasyon sinyali de vermişti.
Saldırının zamanlaması hakkında değerlendirmelerde bulunan uzmanlar, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun iç desteği artırmak istediğini öne sürüyor. Zira, bir süredir İsrail’in kuzey bölgesinden yetkililer ve bölge sakinleri, saldırılar nedeniyle tahliye edildikten sonra evlerine dönme ihtiyacı konusunda giderek daha fazla seslerini yükseltiyor ve Hizbullah’ın güney Lübnan’dan attığı roket tehdidine karşı harekete geçmesi için hükümet üzerinde baskı oluşturuyordu. Nitekim, Netanyahu patlamaların ardından yaptığı açıklamada, Lübnan sınırına yakın kuzey bölgelerinden tahliye edilen İsraillileri evlerine geri döndürme sözü verdi. İsrail’in son dönemlerde kuzey sakinlerini sınıra yakın evlerine geri döndürmeyi yeni bir savaş hedefi haline getirdiği belirtiliyor.
İsrail’in gerçekleştirdiği saldırılar, bölgesel gerginliği tırmandıran kritik bir gelişme oldu. Saldırılar sonucu onlarca kişinin hayatını kaybetmesi ve binlerce kişinin yaralanması, İsrail-Hizbullah çatışmasının yeni bir aşamaya geçtiğini gösteriyor. İsrail’in Hizbullah’ın kullandığı kablosuz iletişim cihazlarını hedef alarak gerçekleştirdiği saldırılar da yeni bir savaş stratejisinin habercisi olarak değerlendiriliyor. Uzmanlar, İsrail’in bu yöntemi kullanarak düşmanlarına hiçbir yerin güvenli olmadığını hissettirmeyi amaçladığını belirtiyor. Ayrıca, saldırıların zamanlaması İsrail’in iç siyasi hesaplarla hareket ettiği yönündeki iddiaları güçlendiriyor. Blinken’ın Kahire ziyareti ve Gazze’de ateşkes çabaları, insani krize çözüm bulunması açısından önemli olsa da İsrail-Hizbullah cephesindeki gerginliği azaltmakta yetersiz kalıyor.