ABD’den İsrail’e İnsani Yardım Ültimatomu
Biden yönetimi, İsrail hükümetine bir mektup göndererek önümüzdeki 30 gün içinde Gazze’deki insani durumun iyileştirilmesi için harekete geçmediği takdirde ABD’nin yabancı askeri yardımları düzenleyen yasalarını ihlal etme riskiyle karşı karşıya kalacağını belirtti. ABD yasalarına ve Başkan Biden tarafından Şubat ayında imzalanan ulusal güvenlik memorandumuna göre, Amerikan askeri yardımı alan ve aktif bir askeri çatışma içinde olan ülkelerin insani yardımların kesintisiz olarak aktarılmasına izin vermeleri gerekiyor.
Dışişleri Bakanı Blinken ve Savunma Bakanı Austin tarafından kaleme alınan mektup, İsrail Savunma Bakanı Gallant ve Stratejik İşler Bakanı Dermer’e hitaben yazıldı. ABD’nin Gazze’deki durumdan derin kaygı duyduğunu belirten mektupta, gidişatın tersine çevrilmesi için Netanyahu hükümetinin bir ay içinde acil adımlar atması istendi. Biden yönetiminin Gazze’deki durumdan rahatsızlığını gösteren mektuba göre, İsrail Amerika’nın talepleri yerine getirmediği takdirde askeri yardımlarda kesinti riskiyle karşı karşıya kalacak.
Mektupta, Gazze’nin kuzeyinde insani yardımın neredeyse %90’ının İsrail tarafından engellendiği belirtiliyor. ABD, İsrail’in ticari ithalatı askıya alma ve insani yardımları engelleyen kısıtlamalar gibi önlemlerinden endişe duyuyor. Bu eylemler, milyonlarca insanın gıda, su ve tıbbi bakım gibi temel ihtiyaçlara erişiminde büyük zorluklar yaratıyor.
İsrail’in askeri operasyonları özellikle Gazze’nin kuzeyinde yoğunlaşmış durumda. Tahliye emirleri yaklaşık 1,7 milyon insanı kaynakların sınırlı olduğu bölgelere sığınmaya zorladı. ABD’nin gönderdiği mektup, bu koşulların aşırı kalabalık ve temel ihtiyaçların yokluğu nedeniyle salgın riski taşıdığını vurguluyor. Eylem çağrısı yalnızca diplomatik bir mesaj değil, insani yardımları engelleyen ülkelere askeri yardım yapılmasını yasaklayan ABD yasalarının getirdiği bir yükümlülüğü yansıtıyor.
Mektup, İsrail’in belirtilen süre içinde yerine getirmesi gereken bazı eylemleri de sıralıyor. Bunlar arasında günlük en az 350 yardım kamyonunun Gazze’ye girmesine izin verilmesi ve yardım teslimatını kolaylaştırmak için askeri operasyonlarda duraklamaların uygulanması bulunuyor. Bu taleplere uyulmaması durumunda, ABD-İsrail ilişkileri açısından önemli sonuçlar doğurabilecek potansiyel silah satış kısıtlamaları gündeme gelebilir.
ABD başkanlık seçimlerine sadece birkaç hafta kalmışken İsrail’e ültimatom verilmesi zamanlama açısından dikkat çekici. Demokrat stratejistler, Arap Amerikalı seçmenlerin ABD’nin İsrail’e desteğinden duyduğu memnuniyetsizliğin, Kamala Harris’in Michigan gibi kritik eyaletlerdeki kampanyasını etkileyebileceğinden endişe ediyor. Bu tür siyasi kaygıların, Biden yönetiminin Gazze’deki insani politikaların iyileştirilmesi için yaptığı taleplerde rolü olduğu ileri sürülüyor.
Uzmanlar, Biden’ın İsrail’e taleplerini yerine getirmesi için verdiği 30 günlük sürenin 5 Kasım’daki ABD seçimlerinden sonra dolacağına ve bunun da Netanyahu’ya seçim sonucuna göre bu taleplerin ne kadarını yerine getireceğine karar verme imkânı vereceğine dikkat çekiyor.
Öte yandan İsrail’e yönelik uluslararası tepkiler giderek sertleşmeye başladı. Birleşmiş Milletler, kuzey Gazze’deki “açlık politikası” olarak tanımladığı durumu kınayarak, bu tür eylemlerin uluslararası hukuka göre sonuçları olabileceği konusunda uyarıda bulundu. BM verilerine göre, Gazze’de yaşayan nüfusun neredeyse yarısı yoksul durumda ve insani yardım ihtiyacı her geçen gün artıyor.
Gazze’nin kuzeyindeki hastaneler, yakıt ve ilaç eksikliği nedeniyle çalışamaz hale gelirken, BM Dünya Gıda Programı da bölgedeki gıda güvenliğinin ciddi şekilde tehdit altında olduğunu belirtiyor. Gazze’nin kuzeyine giden ana geçişlerin kapatılmasıyla birlikte, 1 Ekim’den bu yana bölgeye hiçbir gıda yardımının girmediği bildiriliyor. Bu durum, sivil halkın yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamasını imkansız kılıyor.
Birleşmiş Milletler Gazze’deki insani durumu “dehşet verici” olarak nitelendiriyor. BM İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Griffiths, bölgedeki sivil kayıpların trajik olduğunu ve olayların soruşturulması gerektiğini ifade etti. BM Genel Sekreteri Guterres de IPC‘nin yayınladığı rapora dikkat çekerek Gazze halkının felaket boyutlarında bir açlıkla karşı karşıya olduğunu duyurarak insani ateşkes çağrısında bulundu.
Gazze’deki insani krizi görüşmek üzere bir araya gelen BM Güvenlik Konseyi üyeleri, İsrail’e Gazze’nin kuzeyine sürekli olarak yardım girmesine izin vermesi ve bölgenin geri kalanına yönelik yardımları büyük ölçüde arttırması çağrısında bulundu. BMGK üyeleri İsrail’in Pazartesi günü bir hastane kompleksine düzenlediği saldırıyı kınadı ve yangınların hastanenin yanındaki yerinden edilmiş insanların barındığı bir çadıra sıçradığını ve insanların diri diri yandığını söyledi.
İsrail’e eleştirilerden biri de savaşın ilk sekiz ayında ateşkes çabalarını engelleyen üç kararı veto eden ve nihayetinde Haziran ayında kabul edilen bir kararda çekimser kalan ABD’den geldi. ABD’nin BM Büyükelçisi Thomas-Greenfield insani yardımı kolaylaştırma taahhütleri doğrultusunda İsrail’in eylemlerini yakından izleyeceklerini belirtti. Thomas-Greenfield, “İsrail’in sivil kayıpları önlemek için mümkün olan her şeyi yapma sorumluluğu vardır. Bunu İsrail’e açıkça ifade ettik” şeklinde konuştu. Thomas-Greenfield ayrıca Gazze’nin kuzeyinde bir “aç bırakma politikasının” “korkunç ve kabul edilemez” olacağını ve bunun uluslararası hukuk ve ABD hukuku kapsamında sonuçları olacağını söyledi.
AB Dış Politika Şefi Borrell ise Gazze’deki insani durumun iyileştirilmesi için İsrail’e bir ay süre veren ABD’yi eleştirdi. Durumu bir felaket olarak nitelendiren Borrell, AB liderler zirvesi öncesinde gazetecilere yaptığı açıklamada, Gazze’de her gün çok sayıda insanın öldüğünü hatırlatarak tanınan bir aylık sürenin çok uzun olduğunu ve bu sürede çok sayıda insanın ölebileceğine dikkat çekti. Borrell, 27 AB ülkesinin liderlerinin konuyu ciddiye alacaklarını ve İsrail’in saldırılarını kınayacaklarını umduğunu ifade etti.
Bölgede istikrarı sağlamak ve sivil halkın acılarını hafifletmek amacı taşıdıklarını belirten Biden yönetimi, insani yardımların sürdürülmesinin sadece etik bir zorunluluk değil aynı zamanda stratejik bir gereklilik olduğu vurguladı. Ancak İsrail hükümeti, güvenlik endişeleri nedeniyle bazı yardımları sınırlama hakkı olduğunu savunuyor ve ABD de dahil uluslararası baskılara rağmen bu tutumundan vazgeçmiyor. İlkbahardan bu yana Gazze’ye ulaştırılan yardım miktarının %50’den fazla düştüğü ve Eylül ayında ulaştırılan miktarın “geçtiğimiz yıl içinde herhangi bir ayda ulaşılan en düşük miktar olduğu” belirtiliyor.
ABD’nin baskıları karşısında İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun durumu ele almak üzere acil bir toplantı düzenlediği duyuruldu. İsrailli yetkililer, Biden yönetiminin verdiği ültimatomun ardından Gazze’deki insani durumu iyileştirmek için hızla harekete geçeceği konusunda güvence verdiklerini kaydetti. Toplantının detayları belirsizliğini korusa da yetkililer İsrail’in ABD’nin endişelerini ciddiye aldığını belirtiyor. Ancak bazı İsrailli yetkililer hala askeri operasyonlarının Hamas militanlarını hedef almaya odaklandığını ve insani yardımları engellemediğini savunuyor.
Tüm uluslararası baskılara rağmen, İsrail’in izlediği politikaları önemli ölçüde değiştireceğine dair şüpheler devam ediyor. Washington, güvenlik endişeleri nedeniyle İsrail’i Filistin topraklarıyla ilgili politikalarını değiştirmeye zorlamakta zorluk yaşıyor. Biden yönetiminin daha önce diplomatik kanallar aracılığıyla insani yardımı artırma çabaları bu yıl bazı olumlu sonuçlar vermişti ancak İsrail insani yardımı silah haline getirme politikasına devam ediyor. Konunun yaklaşan başkanlık seçimlerine yansımasından endişe ettiği anlaşılan Biden yönetimi ise, kamuoyuna bu konuda elinden geleni yaptığı mesajını vermeye çalışıyor.