Trump’ın Muhtemel Ukrayna Politikası
Seçimlerden zaferle çıkan ve ocak ayında görevi devralacak olan Seçilmiş Başkan Donald Trump’ın yaklaşık 3 yıldır devam eden Rusya-Ukrayna savaşını nasıl sonlandıracağı belirsizliğini koruyor. Trump kampanya boyunca çatışmayı hızlı bir şekilde çözme sözü vermiş ve bunu 24 saat içinde yapabileceğini iddia etmişti. Kiev’in zafere ulaşmasına yardım etme yönündeki Amerikan taahhüdünü geri çeken Trump, 20 Ocak’taki yemin töreninden önce Ukrayna’daki savaşı çözüme kavuşturacağını söyledi.
Seçilmiş Başkan iddialı sözlerini nasıl yerine getireceğine dair ayrıntılı bir plan sunmazken öngörülemezliği ile tanınan Trump’ın neler yapabileceği ile tartışmalar gündemin ilk sıralarına oturmuş durumda. Trump’ın seçilmesi ABD’nin Ukrayna’yı terk edeceği ya da toprak bırakmaya zorlayacağı yönündeki kaygıları artırırken bazı gruplar yeni bir yaklaşımın Kiev’e yardımcı olabileceğini umuyor.
Trump’ın Ukrayna’ya yapılan yardımı eleştirmesi ve Rusya’ya karşı daha yumuşak bir tutum sergilemesi endişelerin temelini oluşturuyor. Trump, Biden yönetimini Ukrayna’ya milyarlarca dolar yardım gönderdiği için eleştirmişti. Yardımın onay süreci bu yılın başlarında Kongre’ye takıldığında Cumhuriyetçilerin artan muhalefetiyle birlikte Trump, Kiev’in fonları geri ödemesini kapsayan bir kredi çerçevesi için bastırmıştı. Trump bir mitinginde göreve dönmesi halinde Ukrayna’ya yardımın kesileceğini de söylemişti.
Trump planının Rusya Devlet Başkanı Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski ile konuşmak ve “onları bir araya getirmek” olduğunu söylerken, Seçilmiş Başkan Yardımcısı JD Vance de eylül ayında katıldığı bir mülakatta barış vizyonunu dile getirmiş ve olası bir ateşkes anlaşmasının ana hatlarını çizmişti. Vance, Ukrayna ve Rusya arasında askerden arındırılmış bir bölge oluşturulmasını ve bu bölgenin her iki tarafında özerk bölgeler kurulmasını savunuyor. Plan Ukrayna’nın NATO dışında bırakılarak savaşın dondurulması fikrini de içeriyor. Vance, Kiev’in 1991 sınırlarına geri dönülmesi hedefinin gerçekçi olmadığını, Ukrayna’nın tarafsız ülke olması ve toprak anlaşmazlıklarının dondurulması gerektiğini savunuyor.
Trump ve Vance’in söylemleri, barış karşılığında Kırım ve Donbas bölgesinin bir kısmı gibi topraklardan vazgeçmek de dahil olmak üzere Ukrayna’ya taviz vermesi için baskı yapmaya istekli olduklarını gösteriyor. Bu formül, savaşın mevcut dinamikleri göz önüne alındığında bir çözümün gerekli olduğunu savunan bazı danışmanları tarafından ifade edilen önerilerle örtüşüyor. Ancak bu önerilerin hem ABD siyasi çevreleri hem de uluslararası müttefikler tarafından kabul edilmesinin zor olduğu belirtiliyor. Uzmanlar, Ukrayna’yı elverişsiz koşullara zorlamanın Rusya’yı cesaretlendirebileceğini ve gelecekteki çatışmalar için tehlikeli bir emsal oluşturabileceğini savunuyor.
Biden yönetimi barış müzakerelerinin zamanlamasını Ukrayna’nın belirlemesi gerektiğini vurguluyordu. Trump’ın dış politika danışmanlarının bu yaklaşımdan vazgeçerek farklı stratejiler sundukları belirtiliyor. Danışmanlar mevcut cephe hatlarının “dondurulmasını” öneriyor ki bu Rus güçlerinin Ukrayna’nın yaklaşık yüzde 20’si üzerindeki kontrolünün etkin bir şekilde sağlamlaştırılması anlamına geliyor. Öneri Ukrayna’nın ABD’den askeri destek almaya devam etmesini ancak NATO üyeliği hedefini uzun süre askıya almasını içeriyor.
Bu plana göre gelecekteki Rus saldırganlığını caydırmak için devam eden ABD askeri yardımı karşılığında Ukrayna’nın en az 20 yıl boyunca NATO’ya katılmamayı kabul etmesi gerekiyor. Plan aynı zamanda mevcut cephe hatları boyunca 1200 km’lik askerden arındırılmış bir bölge kurulmasını da içeriyor, ancak bu bölgeyi kimin savunacağına dair ayrıntılar belirsizliğini koruyor. Danışmanlar Amerikan askerlerinin bu işe dahil olmayacağını, bunun yerine Polonya ve Almanya gibi Avrupa ülkelerinin bu sorumluluğu üstlenebileceğini belirtiyor.
Trump’ın kuracağı yönetim ekibinde Mike Pompeo ve Richard Grenell gibi etkili isimlerin yer alacağı düşünülüyor. Bu kişilerin Ukrayna ile ilgili nasıl ilerleyecekleri konusunda farklı görüşleri bulundukları biliniyor. Pompeo’nun Rusya’ya büyük bir ödül vermeyen bir anlaşma için baskı yapacağı tahmin edilirken Grenell’in ise savaşın en kısa sürede sona ermesini öncelikli hedef olarak belirlemesi bekleniyor.
Hem Ukrayna hem de Rusya’nın çatışmada çok farklı hedeflere sahip olduğu ve uzlaşmaya çok sıcak bakmadıkları biliniyor. Ukrayna’daki askeri operasyonlarına devam eden Moskova yönetimi müzakere çağrılarını gerçekçi bulmuyor. Rus yetkililer, savaş alanındaki gerilemelere rağmen askeri hedeflerine ulaşma konusundaki kararlı olduklarını sıklıkla tekrar ediyor. Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri Sergei Shoigu, Trump’ın seçilmesinden bir gün sonra yaptığı açıklamada, Batı’nın Rusya’nın Ukrayna savaşını kazandığını kabul etmesi ve savaşı sona erdirmek için müzakere etmesi gerektiğini söyledi.
Trump tarafından önerilen herhangi bir barış girişiminin Rus saldırganlığını doğrudan bir tehdit olarak gören NATO müttefiklerinin direnişiyle karşılaşacağı tahmin ediliyor. Finlandiya Dışişleri Bakanı Elina Valtonen müzakerelerin ancak Ukrayna’nın rızası ve kendi şartlarıyla gerçekleşmesi gerektiğini vurguladı. Zelenski de Trump’ın hızlı bir şekilde olumlu bir sonuç elde etme kabiliyeti konusunda şüphelerini dile getirdi ve aceleye getirilecek herhangi bir anlaşmanın Ukrayna’nın uzun vadeli güvenliğine zarar verecek bölgesel tavizlerle sonuçlanabileceğinden korktuğunu söyledi.
Trump’ın dış politika pozisyonlarındaki öngörülemezliği de ABD’nin Ukrayna’ya verdiği desteğin tutarlılığı ve güvenilirliği konusunda endişelere yol açıyor. Trump önceki söylemlerinde Putin’i defalarca överken geçmişte karmaşık bir ilişkisi olan Zelenski’yi ise sert şekilde eleştirmişti. Trump, 2020 seçimlerinde makamının yetkilerini ve ABD’nin Ukrayna’ya yaptığı askeri yardımları kullanarak Zelenski’yi Biden hakkında soruşturma başlatması için zorlamış ve bu konu Trump’ın geçirdiği azil soruşturmasının odak noktası olmuştu. Trump’ın Zelenski’ye yönelik “en büyük satıcı” şeklindeki önceki eleştirilerinin de ileriye dönük diplomatik çabaları zorlaştırabileceği düşünülüyor.
Zelenski geçen eylül ayında Trump’la New York’ta bir araya gelerek Ukrayna’nın hazırladığı zafer planının kendisine sunmuş, Trump ise “İkimiz de adil bir anlaşma yapıldığını görmek istiyoruz. Bu savaş sona ermeli“ şeklinde konuşmuştu. Zelenski, Ukrayna’nın NATO ve Avrupa Birliği içinde kalmasını ve Rusya’nın tüm Ukrayna topraklarından sürülmesini istiyor, ancak ikinci hedefe diplomatik yollarla ulaşılabileceğini belirtiyor. Putin ise barış görüşmelerinin, ancak Kiev’in doğu ve güney Ukrayna’nın büyük bölümünü Rusya’ya terk etmesi ve NATO üyeliği planından vazgeçmesi halinde başlayabileceğini söylüyor ki Trump’ın barış planı Rusya’nın önerilerine çok daha yakın görünüyor.
Trump’ın, 2022’de Ukrayna’yı işgal ettikten sonra “dahi” dediği ve Ocak 2021’de görevden ayrılmasından bu yana yedi kez aradığı bildirilen Putin’e yakınlığı konusunda da artan endişeler var. Trump, Putin ile görüştüğüne dair haberleri doğrulamadı, ancak görüşmüş olmasının ABD için “akıllıca bir şey” olacağını söyledi.
Trump ve Vance’in söylemleri Rusya-Ukrayna savaşıyla ilgili algılara değiştirmeye ve ABD’yi tarafsız bir pozisyona sokmaya yönelik bir çabayı gösteriyor. Trump soruna hızlı bir çözüm sözü vermiş olsa da yerleşik pozisyonlar ve devam eden düşmanlıkların ortasında barış müzakerelerini başlatmanın birçok engelle karşılaşacağı öngörülüyor. Trump’ın planlarının işleyebilmesi için yönetim ekibi içinde mutabakatı sağlayabilmesi, bölgesel istikrar konusunda endişeli NATO müttefiklerinin beklentilerini karşılaması ve hem Ukrayna hem de Rusya’nın kabul edebileceği şartlar sunabilmesi gerekiyor ki bu oldukça zor görünüyor.