Biden Ukrayna’ya Desteğin Kalıcı Olmasına Çalışıyor
Donald Trump’ın başkanlık seçimlerinden zaferle çıkmasının ardından Avrupalı devletler Rus işgaline karşı Ukrayna’ya desteğin akıbeti konusunda kaygılanıyor. Biden yönetimi görev süresi bitene kadar Ukrayna’ya verilen desteği pekiştirmeye ve kalıcı hale getirmeye çalışıyor. AB ve NATO yetkilileriyle Ukrayna’ya desteğin artırılması konusunda acil görüşmeler yapmak üzere Brüksel’e giden Dışişleri Bakanı Blinken, NATO’nun Ukrayna’ya desteğinin kritik bir dönüm noktasında olduğunu vurguladı. Blinken, müttefikler arasındaki dayanışmayı güçlendirmeye ve Avrupalı müttefiklerin endişelerini gidermeye çalıştı.
Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, Blinken’ın Brüksel’e yaptığı bir günlük ziyaretin NATO, Avrupa Birliği ve Ukraynalı üst düzey yetkililerle görüşmeleri içerdiğini ve kamuoyuna tam gelişmiş bir vizyon sunmaktan ziyade Amerikan seçimleri sonrası ortak bir strateji geliştirme çabası olarak tasarlandığını açıkladı. Biden yönetimi, Ukrayna konusunda Trump’ın iktidara geldiğinde kolayca geri dönmeyeceği stratejiler bulmaya çalışıyor.
Blinken’ın ziyareti, Avrupa liderlerinin Trump yönetiminin potansiyel etkisiyle ABD politikasında bir değişime karşı hazırlık yaptığı bir dönemde gerçekleşti. Trump, geçmişte NATO’nun değerine ve Ukrayna’ya sağlanan yardımlara karşı şüphelerini dile getirmişti. Bu belirsizlik, Biden yönetimi altında Kiev’e sağlanan büyük yardımların azaltılabileceği korkusunu beraberinde getiriyor ve Avrupa müttefiklerinin Rus saldırılarına karşı savunmasız kalabileceği endişesini artırıyor.
Blinken, AB’nin en üst düzey diplomatı Josep Borrell ve NATO Genel Sekreteri Mark Rutte ile ayrı ayrı görüşmeler gerçekleştirdi. Blinken, Biden’ın başkanlığının son haftalarında ABD’nin Ukrayna’ya askeri yardımı arttırmaya kararlı olduğu konusunda güvence verdi. Başkan Biden’ın görev süresinin bitmesine kısa bir süre kala Demokratlar, Senato’da hala çoğunluğu ellerinde tutarken önceliklerinin çoğunu hayata geçirmeye çalışıyor.
Blinken, Genel Sekreter Mark Rutte ile müttefik ülkelerle Ukrayna’nın desteklenmesi konusunu ele aldı. NATO’nun 2025 yılına kadar Ukrayna’ya etkili destek sağlamaya hazırlanması gerektiğini vurgulayan Blinken, Ukrayna’nın savunması için gerekli mali kaynakların, mühimmatların ve kuvvetlerin harekete geçirilmesinin önemine dikkat çekti. Biden yönetiminin sona ermesine az bir süre kaldığını hatırlatan Blinken, ek yardım sağlamak için mevcut fonların etkili bir şekilde kullanılmasının kritik olduğunu vurguladı. Rusya’nın doğudaki saldırıları ve sivil hedeflere yönelik tehditler, bu desteğin aciliyetini artırıyor. Ayrıca, Kuzey Kore kuvvetlerinin çatışmaya dahil olması Rusya’nın Ukrayna’ya karşı saldırganlığını daha da körüklüyor ve NATO müttefikleri arasında derin endişelere yol açmış durumda.
ABD’nin Ukrayna’ya yönelik taahhütlerine değinen Blinken, ABD’nin 20 Ocak’a kadar 8 milyar dolarlık güvenlik yardımı sağlayacağını belirtti. Hava savunma sistemleri, topçu ve zırhlı araçlar gibi ihtiyaçların karşılanması için çalışmaların sürdüğünü söyleyen Blinken, 50’den fazla ülkenin aktif olarak Ukrayna’yı desteklediğini kaydetti. ABD’nin Ukrayna’ya yaptığı yaklaşık 100 milyar dolarlık yardımın yanı sıra diğer müttefiklerin toplamda 150 milyar dolarlık katkısı olduğunu hatırlatan Blinken, uluslararası işbirliğinin devam etmesi gerektiğini savundu. Avrupa müttefiklerinden daha fazla destek beklediklerini vurgulayan Blinken, eğitim ve ekipman sağlama konusundaki katkıların artırılması gerektiği ifade etti.
Güçlü bir ittifakın önemine de değinen Blinken, son dört yıl içinde NATO’nun daha güçlü, daha büyük ve daha etkili hale geldiğini belirtti. “Birine yapılan saldırı hepimize yapılan saldırıdır” ilkesinin altını çizen Blinken, bu durumun potansiyel saldırganlara karşı en güçlü caydırıcı olduğunu ifade ederek NATO’ya yapılan yatırımların güvenliği sağlamak için kritik öneme sahip olduğunu vurguladı.
Blinken’ın açıklamaları Ukrayna’nın olası müzakereleri güçlü bir konumdan yapması gerektiğine dikkat çekiyor. Rusya ile yapılacak herhangi bir görüşmenin güçlü askeri desteğe bağlı olacağını öngörüyor. Biden yönetimi, Rusya’nın kontrol altında tuttuğu Ukrayna toprakları nedeniyle acil müzakerelere temkinli yaklaşıyordu ancak ABD’nin askeri desteğinin azalmasının bu dinamiği önemli ölçüde değiştirebileceği düşünülüyor. Blinken ayrıca Kuzey Kore’nin Rus güçleriyle birlikte yer almasının “son derece tehlikeli” olduğunu belirterek NATO’nun güçlü bir yanıt vermesi gerektiğini vurguladı.
Trump’ın başkanlık görevine yeniden dönecek olması, ABD’nin Ukrayna ve NATO’ya olan taahhütlerinde yeniden değerlendirme sürecinin başlamasını beraberinde getirebilir. Trump’ın geçmişteki açıklamaları, Amerika’nın NATO’daki rolünü ve üye devletler arasındaki kolektif savunma yükümlülüklerini sorguladığını gösteriyordu. Bu durum, Avrupa liderleri arasında kaygılara yol açarken ABD politikasındaki bir değişikliğin Rusya’yı cesaretlendireceği ve bölgeyi daha da istikrarsızlaştıracağı endişesini artırıyor.
Trump’ın Ukrayna’ya yapılan yardımı eleştirmesi ve Rusya’ya karşı daha yumuşak bir tutum sergilemesi endişelerin temelini oluşturuyor. Trump, Biden yönetimini Ukrayna’ya milyarlarca dolar yardım gönderdiği için eleştirmişti. Yardımın onay süreci bu yılın başlarında Kongre’ye takıldığında Cumhuriyetçilerin artan muhalefetiyle birlikte Trump, Kiev’in fonları geri ödemesini kapsayan bir kredi çerçevesi için bastırmıştı. Trump bir mitinginde göreve dönmesi halinde Ukrayna’ya yardımın kesileceğini de söylemişti.
Seçilmiş Başkan Yardımcısı JD Vance gibi bazı önemli isimler, Ukrayna’ya karşı daha ziyade Rusya’nın beklentilerini karşılar bir pozisyon sergiliyor. Vance, Ukrayna ve Rusya arasında askerden arındırılmış bir bölge oluşturulmasını ve bu bölgenin her iki tarafında özerk bölgeler kurulmasını öneriyor. Ukrayna’nın NATO dışında bırakılarak savaşın dondurulması fikrini savunan Vance, Kiev’in 1991 sınırlarına geri dönülmesi hedefinin gerçekçi olmadığını, Ukrayna’nın tarafsız ülke olması ve ‘’toprak anlaşmazlıklarının’’ dondurulması gerektiğini savunuyor.
Trump ve yakın ekibinin yaptığı açıklamalar yeni yönetimin Kiev’e desteği Biden yönetimi kadar güçlü bir şekilde öncelemeyeceğini gösteriyor. ABD’nin askeri yardımının önemli ölçüde azalmasının Ukrayna’yı Rusya ile müzakerelere zayıf bir konumda girmeye zorlayabileceği öngörülüyor. Trump ve Vance’in söylemleri, barış karşılığında Kırım ve Donbas bölgesinin bir kısmı gibi topraklardan vazgeçmek de dahil olmak üzere Ukrayna’ya taviz vermesi için baskı yapmaya istekli olduklarını gösteriyor. Bu formül, savaşın mevcut dinamikleri göz önüne alındığında bir çözümün gerekli olduğunu savunan bazı danışmanları tarafından ifade edilen önerilerle örtüşüyor. Ancak bu önerilerin hem ABD siyasi çevreleri hem de uluslararası müttefikler tarafından kabul edilmesinin zor olduğu belirtiliyor. Uzmanlar, Ukrayna’yı elverişsiz koşullara zorlamanın Rusya’yı cesaretlendirebileceğini ve gelecekteki çatışmalar için tehlikeli bir emsal oluşturabileceğini savunuyor.