Trump Kabinesi: Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Atamaları
ABD’nin 47. Başkanı olarak seçilen Donald Trump, bu hafta kabinesinde yer alması planlanan isimleri sosyal medya hesabından duyurmaya başladı. Trump’ın hem iç hem de dış politika alanında etkili olacak bazı isimleri açıklaması, Demokratlar ve bazı Cumhuriyetçiler tarafından çeşitli eleştirilerle karşılandı. Dışişleri ve Savunma Bakanları gibi kritik pozisyonların yanı sıra, Ulusal Güvenlik Danışmanı, Birleşmiş Milletler Büyükelçisi, İsrail Büyükelçisi ve Ortadoğu Özel Temsilcisi gibi dış politika açısından stratejik görevler için düşündüğü isimler, Trump’ın ikinci döneminde nasıl bir politika izleyeceğine dair ipuçları verdi.
Açıklanan isimlerin liyakat ve tarafsızlık noktasında yeterli olup olmadığına dair tartışmalar dikkat çekerken, Trump’ın yeni kabinesinin ilk dönemine kıyasla kendisine daha sadık isimlerden oluşması da öne çıkan bir unsur oldu. Bu atamaların kesinleşmesi için Senato onayı gerekeceği için atama sürecinin henüz başındayız. Cumhuriyetçilerin Senato’da çoğunluğu ele geçirmiş olması, Trump için avantaj sağlasa da bazı adayların Cumhuriyetçi senatörlerden bile onay alamama riski bulunuyor.
Trump’ın Dışişleri Bakanı olarak atayacağını açıkladığı Florida Senatörü Marco Rubio, dış politikada şahin bir çizgi izleyen ve Trump’ın “Önce Amerika” yaklaşımını benimseyen bir figür olarak dikkat çekiyor. Rubio, özellikle Çin, İran ve Venezuela’ya karşı sert duruşuyla bilinirken, İsrail’e yönelik koşulsuz desteği ve Filistinlilere yönelik eleştirileri insan hakları grupları ve uluslararası hukuk çevrelerinde tepki toplamıştı. 2016 başkanlık seçimleri ön seçim sürecinde Cumhuriyetçi Parti’nin adayı olabilmek için Trump ile yarışan Rubio, seçim sonrası Trump ile daha yakın bir çizgiye gelmişti.
Trump’ın Savunma Bakanı ataması ise en dikkat çeken atamalardan biri olarak ön plana çıktı. Trump’ın Savunma Bakanı olarak Pete Hegseth’i atama kararı, Pentagon’da önemli bir dönüşüm sinyali olarak değerlendirilebilir. Irak ve Afganistan savaşlarının gazisi olan ve Fox News’deki muhafazakâr söylemleriyle tanınan Hegseth, Trump’ın “Önce Amerika” politikasının güçlü bir savunucusu olarak dikkat çekiyor. Hegseth, orduda kadınların savaşçı rolü almasını eleştirirken çeşitlilik sağlanması kapsamında yapılan atamaların askeriyenin gücüne zarar verdiği iddialarıyla tartışma yaratan bir figür. Hegseth, ABD’nin Ukrayna’ya yaptığı askeri yardımı da aşırı bulması ile dikkat çekiyor. Hegseth’in atanmasına sadece Demokratlar değil aynı zamanda bazı Cumhuriyetçiler de tepki gösterirken Savunma Bakanlığı gibi kritik bir pozisyonun daha yetkin bir kişiye emanet edilmesi gerektiğine yönelik eleştiriler dikkat çekti.
Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak atadığı Mike Waltz, deneyimi ve Trump yönetimiyle olan güçlü bağları nedeniyle dikkat çekiyor. Afganistan ve Afrika’daki görevleri sırasında dört Bronz Yıldız madalyası alan Waltz, aynı zamanda Savunma Bakanları Donald Rumsfeld ve Robert Gates ile Başkan Yardımcısı Dick Cheney’ye danışmanlık yapmış bir isim olmasıyla da ön plana çıkıyor. Kongre üyeliği boyunca ulusal güvenlik konularında sert ve müdahaleci bir tutum benimseyen Waltz, özellikle Çin ve İran gibi ABD’nin en büyük tehdit olarak gördüğü ülkelere karşı daha sert bir strateji izlenmesini savunuyor. Trump’ın Süleymani’nin öldürülmesi kararını açıkça destekleyen ve bu süreçte Beyaz Saray brifinglerine dahil edilen Waltz’ın kariyeri itibariyle Senato oylamasında sıkıntı yaşanması beklenmiyor.
Trump’ın CIA direktörlüğü için seçtiği John Ratcliffe, Trump yönetimindeki dış politika ve istihbarat stratejilerinin kilit isimlerinden biri olarak öne çıkıyor. Trump’ın ilk döneminde Ulusal İstihbarat Direktörü olarak görev yapan Ratcliffe, Çin, Rusya ve İran gibi ülkeler karşısında daha sert bir strateji savunmuş ve Trump’a olan sadakatiyle dikkat çekmişti. Ancak istihbarat deneyiminin sınırlı olması ve önceki görev süresinde siyasi tartışmalara yol açan hamleleri, atanmasına yönelik eleştirileri beraberinde getirdi. Bu atama, Trump yönetiminin istihbarat kurumları üzerindeki etkisini daha da artırmaya çalışacağı anlamına gelebilir.
Trump’ın Ulusal İstihbarat Direktörü olarak Tulsi Gabbard’ı atama kararı, hem istihbarat deneyiminin olmaması hem de tartışmalı dış politika görüşleri nedeniyle geniş çapta eleştiri aldı. Eski bir Demokrat kongre üyesi olan ve 2022’de Cumhuriyetçi Parti’ye katılan Gabbard, Suriye iç savaşı sırasında Beşar Esad ile görüşmesi, Rusya’nın Ukrayna işgaline yönelik ifadeleri ve ABD’nin Ukrayna kurduğunu iddia ettiği biyoloji laboratuvarlarıyla ilgili iddialarıyla tepki çekmişti. ABD Kongresi’ne seçilen ilk Hindu temsilci olan Gabbard’ın Hindistan Başbakanı Modi’yle ilişkisi de tartışma yaratan bir diğer konu oldu. Modi’nin lideri olduğu Bharatiya Janata adlı siyasi partiyle iltisaklı 100’den fazla kişinin Gabbard’ın 2019 seçim kampanyasına bağışta bulunduğu ortaya çıkmıştı. Gabbard’ın yurtdışı ilişkileri Senato tarafından onaylanmasına engel çıkarabilir.
Trump’ın Birleşmiş Milletler, İsrail Büyükelçiliği ve Ortadoğu Temsilcisi gibi atamaları da yeni dönemde İsrail’e tam destek vereceği bir dış politikanın sinyallerini veriyor. Trump’ın Birleşmiş Milletler Büyükelçisi olarak atadığı Elise Stefanik, özellikle Gazze’deki insanlık dramına yönelik eleştirilere karşı İsrail’i güçlü bir şekilde savunmuş ve ABD üniversitelerinde İsrail karşıtı protestolara sert tavrıyla dikkat çekmişti. Bu süreçte Pennsylvania ve Harvard gibi üniversitelerin rektörlerini eleştirerek görevden alınma süreçlerinde aktif bir rol oynamıştı. 2022 yılında Trump’ın yeniden başkan adaylığını destekleyen ilk Kongre üyesi olan Stefanik, Trump’a sadık bir figür olarak dikkat çekiyor.
Trump’ın Ortadoğu Özel Temsilcisi olarak Steven Witkoff’u ve İsrail Büyükelçisi olarak Mike Huckabee’yi ataması da yeni dönemde İsrail yönetimine vereceği desteği gösteren önemli atamalar olarak dikkat çekiyor. Trump’ın yakın dostu olan ve kampanyasına büyük bağışlar toplayan Witkoff, özellikle Yahudi seçmenler arasında Trump’a destek sağlama konusunda önemli bir rol oynadı. Huckabee ise Evanjelik tabanı temsil eden, iki devletli çözümü reddeden, Batı Şeria’nın İsrail’e ait olduğunu savunan ve Filistinlilere yönelik tartışmalı açıklamalarıyla dikkat çeken bir isim.
Trump, ilk döneminde görev verdiği ve gerektiğinde bağımsız tavır sergileyebilecek yüksek profilli isimler yerine, bu kez kendisine sadık kişilerle çalışmayı tercih ediyor. Trump’ın 2024 seçimlerinde parti içindeki rakibi Nikki Haley’ye ve önceki dönemde Dışişleri Bakanı olarak görev yapan Mike Pompeo’ya herhangi bir görev vermeyeceğini açıklaması da bu stratejinin bir yansıması olarak değerlendirilebilir. Cumhuriyetçilerin Senato’da çoğunluğu elde etmiş olması bir avantaj sağlasa da, Trump’ın bazı atamalarının onay sürecinde zorluk yaşama ihtimali bulunuyor.