Demokrat Senatörlerden İsrail’e Silah Sevkini Durdurma Çabası
Vermont Senatörü Bernie Sanders’ın İsrail’e silah sevkiyatını durdurmak için Senato’ya sunduğu yasa tasarısı, ABD’nin İsrail’e desteğine karşı en somut adım olarak öne çıktı. İsrail’e askeri desteğin 2024 başkanlık seçimlerinde Demokrat Parti için belirleyici bir unsur olması ve özellikle salıncak eyaletlerde Müslüman seçmenlerden alınan desteğin azalmasına neden olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu yasa tasarısı hem Demokrat Parti içerisinde hem de kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Sanders’ın tasarısı, Senato’da 18 olumlu oya karşı 79 oyla reddedilirken, tasarıya 18 senatörün destek vermesi, Demokratların seçim sonuçlarından bazı dersler çıkardığını düşünenler için umut verici bir gelişme olarak değerlendirildi.
Buna karşın Biden yönetiminin tasarıya açıkça karşı çıkması ve Demokrat senatörlere tasarının reddedilmesi yönünde baskı yapması, yönetimin İsrail politikasına yönelik eleştirileri artırdı. Biden’ın ayrıca Uluslararası Ceza Mahkemes’nin Netanyahu’nun tutuklanmasına ilişkin kararını eleştirmesi, yönetimin İsrail’e verdiği koşulsuz destek anlayışından vazgeçmediğini gösteren bir gelişme olarak öne çıktı. Her ne kadar Demokrat parti içerisinde İsrail’e destek verme noktasında bir çoğunluk olsa da parti içerisinde artan eleştiriler önümüzdeki dönemde parti içi dinamiklerde ayrıştırıcı etki yaratabilir.
Vermont Senatörü Bernie Sanders tarafından Eylül ayında Senato’ya sunulan ve İsrail’e toplam 20 milyar dolarlık silah satışını engellemeyi hedefleyen yasa tasarısı, ABD tarihinde ilk kez İsrail’e silah satışını kısıtlamayı amaçlayan bir girişim olarak kayıtlara geçti. Çarşamba günü gerçekleştirilen oylamada, tasarı reddedildi. Her iki partinin de uzun süredir devam eden İsrail’e koşulsuz destek yaklaşımı, bu oylama ile birlikte yeniden sorgulanmaya başlandı. Bu gelişme, önümüzdeki yıllarda kamuoyunda İsrail’e karşı artan tepkilerin Amerikan siyasetine yansımalarının daha belirgin bir hale geleceğini gösteriyor.
Sanders, tasarının yalnızca ahlaki bir gereklilik değil, aynı zamanda ABD yasalarına uyum açısından da zorunlu olduğunu vurguladı. Senato’daki konuşmasında, “Dünyadaki insan hakları ihlallerini kınayanlar, ABD’nin İsrail’e yaptığı bu yardımları görmezden gelerek kendilerini gülünç duruma düşürüyor” ifadelerini kullanan Sanders, bu tür yardımların uluslararası hukuka ve ABD’nin kendi ilkelerine aykırı olduğunu savundu. Ayrıca, oylama öncesi yaptığı açıklamada, tasarının ABD’nin “çocukları aç bırakan ve savaş suçlarına ortak olan” politikalarını sonlandırmak için önemli bir fırsat sunduğunu ifade etti.
Sanders ile birlikte hareket eden Demokrat senatörler, tasarıyı İsrail’in saldırılarına karşı ABD’nin tutumunda bir değişiklik yapılması gerektiği savıyla destekledi. Özellikle Demokratların ana akım kanadından Virginia Senatörü Tim Kaine’in tasarıya destek vermesi dikkat çekti. Kaine, “Savunma amaçlı silah yardımlarını destekliyorum ancak saldırgan amaçlarla yapılan silah tedariği bölgedeki istikrarsızlığı artıracaktır” ifadeleriyle bu tür yardımların mevcut krizi daha da derinleştireceğini vurguladı. Her ne kadar tasarı reddedilmiş olsa da, oylama ABD’nin İsrail’e sağladığı askeri yardımların yeniden tartışmaya açılmasına neden oldu.
Yasa tasarısına destek veren senatörlerin yanı sıra, tasarıya şiddetle karşı çıkanlar da dikkat çekti. Cumhuriyetçi senatörler, İsrail’in güvenliğinin korunması gerektiğini belirterek tasarıya sert bir şekilde itiraz ederken, Demokratlar arasında İsrail’e daha yakın bir çizgide duran isimler de tasarıya karşı çıktı. Senato’daki Demokrat lider Chuck Schumer, silah transferlerinin gelecekteki tehditlere karşı İsrail’i koruma noktasında kritik olduğunu vurgulayarak, “Bu tür engellemeler, ABD’nin müttefikine olan desteğini sorgulatır” ifadelerini kullandı. Demokrat senatörlerden Jacky Rosen da yardımların İsrail’in “meşru savunma hakkı” için vazgeçilmez olduğunu savunarak bu yardımların sınırlandırılmasının İran ve müttefiklerini güçlendireceğini ileri sürdü.
Biden yönetiminin senatörlerin yasa tasarısını desteklememesi için lobi yaptığına dair iddialar, hem kamuoyunda hem de Demokrat Parti içinde tepkilere yol açtı. Özellikle 7 Ekim’den bu yana İsrail’e yoğun destek veren Biden yönetiminin bu tutumu, birçok Demokrat tarafından da eleştiriliyor. Amerikan-İslam İlişkileri Konseyi (CAIR), Biden yönetiminin politikalarına yönelik sert eleştirilerde bulunarak, “Beyaz Saray, Amerikan vergileriyle finanse edilen silahların Netanyahu’nun kontrolsüz hükümetine verilmesi için kirli bir kampanya yürütüyor” açıklamasını yaptı.
Biden yönetiminin İsrail politikası noktasındaki yaklaşımını gösteren bir başka gelişme ise Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında tutuklama emri çıkarmasına verdiği tepki oldu. UCM, her iki ismin de savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar konusunda “cezai sorumluluk” taşıdığına dair “makul gerekçeler” olduğunu belirtti. Kararın ardından Beyaz Saray’dan Biden adına yapılan açıklamada, UCM’nin tutuklama kararı “çok çirkin” olarak nitelendirdi. Açıklamada, “UCM ne ima ederse etsin, İsrail ile Hamas arasında hiçbir denklik yoktur. Güvenliğine yönelik tehditlere karşı her zaman İsrail’in yanında yer alacağız” ifadeleriyle İsrail’e destek yeniden teyit edildi.
Biden yönetiminin özellikle son süreçte İsrail yanlısı bir tutum benimsemesine rağmen Amerikan kamuoyunda İsrail’e yönelik politikaların giderek daha fazla sorgulanmaya başladığı bir döneme girildiği görülüyor. Geçtiğimiz yıl yapılan anketlerde, Amerikalıların yarısından fazlasının ve Demokratların yüzde 75’inin İsrail’in Filistinlilere yönelik askeri operasyonlarını ve saldırılarını desteklemediği görülüyor. Toplumsal olarak yaşanan bu değişimde sosyal medyada paylaşılan çarpıcı görüntülerin etkisinin kiritk olduğu düşünülüyor. Ancak Biden yönetimi, bu tepkilere rağmen İsrail’e yönelik yaptırım uygulamaktan kaçındı ve ateşkes çağrıları dışında somut bir politika değişikliğine gitmedi.
2024 seçimlerinde Demokratların yaşadığı kayıpta, Biden yönetiminin İsrail politikası önemli bir rol oynadı. Uzun yıllar Demokratlara destek veren Müslüman seçmenlerin Biden ve Harris yönetiminin İsrail’e yönelik duyarsız politikalarına tepki olarak sandığa gitmemesi veya Trump’a oy vermesi, özellikle salıncak eyaletlerde kritik bir etki yarattı. Bernie Sanders’ın girişimine destek veren senatörler, Demokrat Parti içinde bu konuda bir kırılma yaşanabileceğini işaret etse de, Biden yönetiminin İsrail’e karşı somut bir adım atmaktan kaçınan tutumları, Müslüman seçmen ile Demokrat Parti arasındaki krizi daha da derinleştiriyor. Sanders’ın öncülük ettiği tasarı, reddedilmiş olsa da ABD’nin İsrail’e yönelik koşulsuz yardımlarını tartışmaya açan önemli bir girişim olarak değerlendiriliyor.