Blinken Amerika’nın Dış Politika Önceliklerini Açıkladı
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken Amerika’nın dış politika önceliklerini açıkladı. Görevinin Amerika’yı dünyada temsil etmek ve Amerikan çıkarları ve değerlerini korumak olduğunu söyleyen Blinken, “Amerikan halkı için bir dış politika” başlıklı konuşmasında dış politikanın Amerikalıların hayatını nasıl etkileyeceğini izah etmeye çalıştı. Bunun bakan olarak ilk önemli konuşması olduğunu söyleyen Blinken, Amerikan diplomasisinin başkanın stratejilerini nasıl uygulayacağını anlatacağını ifade etti.
Biden yönetiminin dış politika önceliklerini “Dış politikamız Amerikan halkı için ne anlam ifade edecek?” “Evde [içerde] daha güçlü olabilmek için dünyada neler yapmalıyız?” “Dünyada daha güçlü olmak için evde ne yapmalıyız?” gibi sorulara verilecek cevaplarla açıklayabileceğini belirten Blinken sorunların cevaplarının zamana ve şartlara göre değiştiğini ve her iyi stratejide olduğu gibi dış politikalarının da dönemin şartlarına uygun olarak belirleneceğini savundu.
Blinken, Biden yönetiminde bulunan kadroların çoğunun Obama döneminde de görev yapmış olmasına rağmen son dört yılı yaşanmamış sayarak kaldıkları yerden devam etmeyeceklerini ve dünyaya farklı bir gözle bakacaklarını ifade etti. Biden yönetiminin Obama döneminin devamı olmayacağına gönderme yapan Blinken, Başkan Biden’ın kendine özgü yönetim tarzı ve anlayışıyla farklı bir karakter sergileyeceği mesajını verdi.
Dışişleri Bakanı, zaman değişse de bazı prensiplerin geçerliliğini koruduğunu ve ABD’nin uluslararası meselelerde rol üstlenmesinin de bu unsurlar arasında olduğunun altını çizdi. Bu prensiplerden birinin “Amerikan liderliği” olduğunu savunan Blinken, Amerika’nın diplomasi arenasına geri dönmesinden dostlarının memnun olduğunu ifade etti. “Dünyanın kendi düzenini sağlayamadığını” söyleyen Blinken, “biz çekildiğimizde genellikle iki şeyden biri oluyor: ya başka bir ülke bizim çıkar ve değerlerimize katkıda bulunmayacak bir şekilde yerimizi almaya çalışıyor; ya da kimse harekete geçmiyor ve kaos oluşuyor” ifadelerini kullanarak “her iki seçeneğin de Amerika için kötü olduğunu” kaydetti.
Geçerliliğini koruyan diğer prensibin “ülkelerin işbirliği yapmalarına duyulan ihtiyaç” olduğunu söyleyen Blinken, “insanların hayatını etkileyen küresel sorunların hiçbirinin, Amerika kadar güçlü bile olsa, tek bir ülkenin tek başına çalışmasıyla çözülemeyeceğini” bu nedenle ülkelerin hiç olmadığı kadar işbirliği yapmalarının gerektiğini vurguladı. Blinken küresel çapta işbirliği sağlamanın Dışişleri Bakanlığı’nın görevleri arasında bulunduğunu ifade etti. Blinken, bugünün zorluklarıyla mücadelede en iyi yöntemin diplomasi olduğunu; ancak ABD’nin dünyanın en güçlü silahlı kuvvetlerine sahip olmaya devam etmesini sağlayacaklarını belirtti. Blinken, “Etkili diplomatlar olma yeteneğimiz büyük ölçüde ordumuzun gücüne bağlı” dedi.
Konuşmasında Çin’le ilişkilere ayrı bir yer ayıran Blinken, Çin’in “istikrarlı ve açık uluslararası sisteme meydan okuyacak ekonomik, diplomatik ve teknolojik güce sahip olan tek ülke” olduğunun altını çizdi. Çin’le ilişkilerin “gerektiğinde rekabetçi, zorunlu olduğunda hasmane, mümkün olduğunda da işbirliği içinde” yürütüleceğini belirtti. Bu kapsamda ABD’nin müttefikleri ve ortaklarıyla birlikte çalışması gerektiğini vurgulayan Blinken, “Geri çekildiğimiz alanlarda Çin yerimizi doldurdu. Şincan’da insan hakları istismar edilirken ya da Hong Kong’da demokrasi çiğnendiğinde değerlerimizi savunmamız gerekiyor. Çünkü bunu yapmazsak, Çin davranışının sonuçlarından çekinmeden hareket edecek” ifadelerini kullandı.
Blinken, Biden döneminde Amerikan dış politikasının önceliklerinde en önemli sekiz maddeyi şu şekilde sıraladı:
1- Koronavirüs salgınının kontrol altına alınması ve bir daha böyle bir krizin gerçekleşmesinin önlenmesi için pandemilerin öngörülebilmesi, engellenmesi, ve bilgilerin doğru şekilde ve zamanında paylaşılmasının sağlanması. Küresel aşılama çabalarının artırılması için ortak ülkelerle işbirliği yapılması.
2- Ekonomik krizin sona erdirilmesi ve daha istikrarlı ve kapsayıcı bir küresel ekonominin inşa edilmesi. Amerikalı çalışanların haklarının ve çıkarlarının korunması. ABD’nin fikri mülkiyet haklarının çalınmasının engellenmesi veya haksız bir avantaj elde etmek amacıyla para birimlerini manipüle etmelerinin önlenmesi.
3- Tehdit altında olan demokrasinin yenilenmesi. Diğer ülkelerin önemli reformları yapmaları, kötü yasaları ortadan kaldırmaları, yolsuzlukla mücadele etmeleri konusunda cesaretlendirilmesi ve demokratik davranışın teşvik edilmesi. Demokrasi teşvik edilirken askeri müdahalelerde bulunulmaması.
4- İnsani ve etkili bir göçmen sisteminin oluşturulması. Bu kapsamda diğer ülkelerle ve özellikle ABD’nin Orta Amerika’daki komşularıyla yakın şekilde çalışılarak insanları Amerika’ya göçe zorlayan şartların düzeltilmesi.
5- ABD’nin müttefikleri ve ortaklarıyla ilişkilerini yeniden canlandırması. Uluslararası bütün anlaşmalarda katılımcı olmaya çalışmak.
6- İklim değişikliğiyle mücadele edilmesi ve yeşil enerji devriminin yürütülmesi.
7- ABD’nin teknolojideki liderliğinin güvence altına alınması. ABD’nin teknoloji savunmasının güçlendirilmesi. Yeni teknolojilerin özel hayatın gizliliğini korumasının, dünyayı daha güvenli ve daha sağlıklı hale getirmesinin ve demokrasileri sağlamlaştırmasının sağlanması.
8- “21. yüzyılın en büyük jeopolitik sınavı” olan Çin’le ilişkilerin yönetilmesi.