ABD Basını: Türkiye’deki Seçimler 2023’ün En Önemlisi
ABD basını Türkiye’de birleşik bir muhalefetin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gibi güçlü bir lideri yerinden etmeyi başarıp başaramayacağını yakından izliyor. Başta Amerikalılar olmak üzere birçok medya kuruluşu, siyaset bilimci ve uzman 2023 yılında yapılacak uluslararası öneme sahip genel seçimler arasında en önemlisinin 14 Mayıs Türkiye Cumhurbaşkanlığı seçimi olduğu konusunda hemfikir görünüyor. Uzmanlar seçim sonuçlarının diğer demokratik ülkeler için emsal teşkil edeceğine vurgu yaparken Washington ve Moskova’nın yanı sıra Avrupa, Orta Doğu, Orta Asya ve Afrika’daki başkentlerde jeopolitik ve ekonomik hesapları şekillendireceği görüşünde.
Türkiye’deki seçimlerin Avrupa ve Orta Doğu’da güvenlik açısından büyük önem taşıdığına vurgu yapılırken seçilecek kişinin Türkiye’nin NATO ittifakındaki rolü, ABD, AB ve Rusya ile ilişkileri, göç politikası, Ankara’nın Ukrayna’daki savaştaki etkinliği ve Doğu Akdeniz’deki gerilimleri nasıl ele alacağı gibi konularda belirleyici olacağına dikkat çekiliyor. Ülkenin dış politikasında olası değişikliklere yol açma ihtimali bulunan seçimlerin, özellikle Türkiye’nin Rusya, Çin ve Batı’nın dahil olduğu güç rekabetindeki konumu göz önüne alındığında, demokrasi ve otoriterlik arasındaki küresel yarışı etkilemesi açısından da önem taşıdığının altı çiziliyor. 14 Mayıs seçimlerini, 2002’deki büyük zaferinden bu yana Erdoğan’ın karşılaştığı en ciddi siyasi meydan okuma olarak değerlendiren Amerikan medyası Erdoğan’ın tabanı arasında hala oldukça popüler olduğuna dikkat çekiyor. Erdoğan yönetimine sert eleştiriler yönelten medya organları yayınlarında ağırlıklı olarak muhalefetin vaatlerini ön plana çıkartıyor.
“2023’ün En Önemli Seçimi” başlığını kapağına taşıyan The Economist dergisi ise Erdoğan’ın kaybetmesini sadece bir dönemin sonu olmayacağını, Türkiye’de büyük bir çalkantı başlatarak bölgede ve dünyada büyük yankılar uyandıracağını öngörüyor. Hayat pahalılığından arındırıldığında Türkiye’nin, Kanada, İtalya ve Güney Kore’nin önünde dünyanın en büyük 11. ekonomisi olduğunu hatırlatan dergi Türkiye’nin Avrupa ile Orta Doğu’nun kaosu arasında durduğuna, AB’ye mülteci akışının ılımlı hale getirilmesinde önemli bir rol oynadığına dikkat çekiyor. Türkiye’nin Müslüman dünyasındaki az sayıdaki gerçek demokrasiden biri olduğunu belirten dergi önemli bir NATO üyesi olan Türkiye’nin, Erdoğan yönetiminde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin rejimiyle rahatsız edici derecede samimi ilişkiler yürüttüğünü kaydediyor.
Washington Post’ta 2023 başında yayınlanan bir yazıda “Batılı liderlerin Erdoğan’ın kaybedişini görmekten memnun olacakları” değerlendirmesi yapılmıştı. Yazıda, Rusya’dan füze savunma sistemleri alınarak NATO güvenliğinin baltalandığı; İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğinin engellenerek ittifakın hayal kırıklığına uğratıldığı; Avrupa’nın mültecilerle doldurulmakla tehdit edildiği; Yunanistan’a karşı giderek daha kavgacı bir söylem kullanıldığı gibi noktalar ön plana çıkarılarak memnuniyetsizliğin gerekçeleri sıralanıyor ve üst düzey Türk yetkililerin ABD’yi rutin olarak Erdoğan’a karşı bir darbeyi desteklemekle ve terörist gruplarla suç ortaklığı yapmakla suçlayarak Ankara-Washington ilişkilerini gerdiği hatırlatılıyor. Yazıda, her ne kadar Rusya ile Tahıl Koridoru anlaşmasının imzalanmasında katkısı olsa da Erdoğan’ın “dostum” olarak tanımladığı Putin üzerinde yeterince kısıtlayıcı etkisi olmadığının altı çizilerek ABD ve Avrupa’nın özellikle Rusya ile tansiyonun yükseldiği şu günlerde Erdoğan’ın güçten düşmesini tercih edeceği öngörülüyor.
Seçim sürecini de yakından takip eden Batı medyası Türkiye’de yapılan kamuoyu yoklamalarının bir tarafta Erdoğan’ın Cumhur İttifakı, diğer tarafta ise “Altılı Masa” olarak adlandırılan karşı blok olmak üzere iki ana blok arasında başa baş bir yarış içinde olduğunu gösterdiğini ifade ediyor. Kılıçdaroğlu’nun, modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü bile geride bırakarak Türkiye’nin en uzun süre görev yapan lideri olan Erdoğan’ı devirebileceğine dair şüphelerin devam ettiğine dikkat çeken medya organları 69 yaşındaki Erdoğan’ın seçim kampanyasında kendini iyi hissettiğini ve seçimin son aşamalarında mitinglerin hızını artırdığını kaydediyor.
Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’nun siyasi kariyerini ve liderlik vasıflarını karşılaştıran WSJ yazısında Erdoğan’ın İstanbul Belediye Başkanlığından Cumhurbaşkanlığına yükselişindeki siyasi kariyerinde bir askeri darbe girişimi dahil pek çok badireyi başarıyla atlattığı ve büyük bir siyasi yetenek sergileyerek rakiplerini yenmeyi başardığı hatırlatılırken Kılıçdaroğlu ise CHP lideri olarak Türk muhalefetini bir dizi yenilgiye uğrattığı ama görevine sadık kaldığı kaydediliyor. Kılıçdaroğlu’nun adaylığındaki temel zayıflıklardan biri olarak görülen karizma ve siyasi kurnazlıktan yoksun olduğu yönündeki yaygın algının üstesinden gelmeye çalıştığı belirtilen yazıda mitinglerine büyük kalabalıklar toplayan ve mart ayında koalisyonunun parçalandığı bir krizi hızla sona erdiren liderin kampanyasının canlılığıyla bazılarını şaşırttığı ifade ediliyor.
Bazı analistler Kılıçdaroğlu’nu Trump dönemini sona erdirmek için kampanya yürüten Başkan Biden’a benzer bir figür olarak görüyor. Muhalefetin seçimleri kazanmasının önemli sonuçları olabileceğini belirten uzmanlar ekonomi politikasında büyük bir değişim yaşanabileceğini kaydederken uluslararası ilişkilerde Türkiye ile Batı arasında daha sağlıklı bir ilişki kurulmasına, Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğine koyduğu blokajın çözülmesine ve Türkiye’nin Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşa ilişkin tutumunun NATO çizgisine yaklaşmasına yol açabileceğine vurgu yapıyor.
Kılıçdaroğlu’nun seçimleri kazanması durumunda zafer coşkusunun uzun sürmeyeceği yönünde görüş belirten uzmanlar “Her ne kadar muhalefet partileri bu seçim öncesinde aralarındaki farklılıkları bir kenara bırakmayı başarmış olsalar da Kılıçdaroğlu’nun kazanması onu milliyetçiler, İslamcılar, laikler ve liberallerden oluşan şemsiye ittifakı içindeki rakip çıkarlarla mücadele etmek zorunda bırakacaktır” ifadelerini kullanıyor. Koalisyonun tutmayabileceği ya da işlevsiz kalabileceğine dikkat çeken uzmanlar bu durumda Erdoğan’ın seçimler yoluyla başbakan olarak geri dönme ihtimalinin kuvvetli olduğunu öngörüyor.