ABD ve Japonya’dan Çin’e Karşı Yeni Füze Planı
ABD ile Japonya’nın, Çin’in Tayvan’a olası bir saldırısına karşı yeni bir füze planı üzerinde çalıştığı duyuruldu. ABD’nin Tayvan’a yakın Japon adalarına gelişmiş füzeler yerleştirme planı hem Çin’in hem de yakın müttefiki Rusya’nın tepkisini çekerken bu gelişmenin, özellikle Asya-Pasifik bölgesindeki güvenlik dengelerini yeniden şekillendirme potansiyeline sahip olduğu ifade edildi. ABD ve Japonya’nın bu stratejik hamle ile hem kendi güvenliklerini sağlama almayı hem de müttefikleriyle olan ilişkilerini güçlendirmeyi hedeflediği düşünülüyor.
Biden yönetimi, Japonya’nın güneybatısındaki Nansei Adaları ile Filipinler’de füze sistemleri konuşlandırma planlarını açıklarken planın, Çin’in Tayvan üzerindeki askeri baskısını artırmasıyla birlikte, bölgedeki güvenlik endişelerini de derinleştirdiği ifade ediliyor. Uzmanlar, bu tür bir askeri yığınaklamanın, Çin’in Tayvan’a yönelik olası bir işgal girişimini caydırmayı amaçladığını belirtiyor.
Füze sistemlerinin konuşlandırılmasının birkaç temel stratejik hedefi bulunduğu aktarılıyor. Bunların arasında, Çin’in askeri eylemlerine karşı güçlü bir caydırıcılık oluşturmanın en önemli amaç olduğu vurgulanıyor. Özellikle HIMARS (Yüksek Hareketlilikli Topçu Roket Sistemleri) gibi gelişmiş sistemlerin kullanımının, bölgedeki askeri dengeleri değiştirebileceği ifade ediliyor.
Planı değerlendiren askeri uzmanlar füze sistemlerinin Tayvan’ı olası bir saldırıya karşı koruma işlevi göreceği ve özellikle deniz yollarını koruma ve olası bir ablukayı kırma konusundaki önemine dikkat çekerken ABD ve Japonya arasındaki bu işbirliğinin, iki ülkenin güvenlik stratejilerini uyumlu hale getirmesi açısından kritik öneme sahip olduğunu kaydediyor. Japonya’nın kendi savunma kabiliyetlerini artırmasının, bölgedeki güvenlik ortamını güçlendireceği düşünülüyor.
Çin hükümeti, ABD ve Japonya’nın bölgeye füze yerleştirme planlarını sert bir dille eleştirdi. Pekin yönetiminin, bu tür adımların bölgedeki gerginlikleri artıracağını ve barışa zarar vereceğini savunduğu belirtiliyor. ABD ve Japonya’nın Tayvan sorununu bölgedeki askeri varlığını güçlendirmek ve gerilimi tırmandırmak için bir bahane olarak kullandıklarını öne süren Çin Dışişleri Bakanlığı, bunun “saldırgan” bir tutum olduğunu belirterek Çin’in kendi ulusal güvenliğini sağlamak için gerekli önlemleri alacağına dair uyarılarda bulundu. Pekin yönetimi, Tayvan’ın Çin topraklarının devredilemez bir parçası olduğunu ve Tayvan sorununun Çin’in iç meselesi olduğunu savunuyor.
Rusya’nın da bu gelişmelere kayıtsız kalmadığı belirtilirken Rus yetkililer de ABD’nin Asya-Pasifik bölgesinde gerçekleştirdiği askeri konuşlanmanın kendi güvenliklerini tehdit ettiğini ileri sürüyor. Rusya Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada ülkesinin savunma kabiliyetlerini güçlendirmek için “gerekli ve orantılı adımlarla” konuşlandırmaya karşılık verileceği kaydedildi. Bakanlık, Japonya yönetimi ABD füzelerini konuşlandırmaması hususunda daha önce uyardıklarını belirterek böyle bir gelişmenin Rusya için tehdit unsuru olarak görüleceğini belirtti. Moskova, ABD’nin konuşlandırmasına karşılık olarak Asya’ya kısa ve orta menzilli füzeler yerleştirmeyi göz ardı etmeyeceği uyarısında bulundu
Çin ve Rusya’nın ABD’nin planına benzer tepkiler vermesi iki ülke arasındaki stratejik işbirliğinin daha da derinleşmesine yol açabileceğini işaret ediyor. Her iki ülkenin de ABD’nin askeri varlığını bir tehdit olarak gördüğü ve buna karşı ortak stratejiler geliştirmeye çalıştığı belirtiliyor. Çin ve Rusya liderleri, ABD’nin demokrasiyi teşvik etme ve otoriter iç siyasi sistemlerinin istikrarını zayıflatmak için ekonomik baskı kullanma politikası nedeniyle ABD’yi istikrar ve güvenlikleri için bir tehdit olarak görüyor. Rusya ve Çin arasında resmi bir askeri anlaşma bulunmasa da Putin ve Çin lideri Jinping “sınırsız” bir ortaklıktan söz ediyor.
ABD ve Japonya’nın yeni füze planının, sadece iki ülkenin savunma işbirliğini değil, aynı zamanda diğer bölgesel müttefiklerle olan ilişkilerini de etkileyeceği ifade ediliyor. Filipinler gibi ülkelerle yapılan ortak tatbikatlar ve savunma anlaşmalarının, bölgedeki güvenlik işbirliğini güçlendirdiği belirtiliyor. Bu çerçevede, Japonya’nın kendi askeri altyapısını ve savunma diplomasisini güçlendirmeye başlamasının da önemli bir unsur olarak öne çıktığı vurgulanıyor. Son yıllarda Japonya’nın, savunma bütçesini artırarak daha modern silah sistemlerine yatırım yaptığı aktarılıyor. Bu süreçte ABD ile yapılan ortaklıkların, Japonya’nın askeri kapasitesini artırdığı ve bölgedeki güvenlik dengesini sağladığı ifade ediliyor.
Bölgedeki bu gelişmeler ışığında birkaç olası senaryo ortaya çıktığı belirtiliyor. Eğer Çin, Tayvan’a yönelik saldırganlıkta bulunursa, ABD ve müttefiklerinin yanıt verme ihtimalinin yüksek olduğu düşünülüyor. Bu durumun, büyük ölçekli bir askeri çatışmaya yol açabileceği ifade ediliyor. Ayrıca, Çin’in tepkileri doğrultusunda diplomatik ilişkilerde gerginlikler yaşanabileceği ve özellikle Asya-Pasifik ülkeleri arasında yeni ittifakların oluşmasının söz konusu olabileceği belirtiliyor. Bölgedeki askeri gerilimlerin artmasının, ekonomik ilişkileri de etkileyebileceği ve ticaret yollarının güvenliği konusunda endişelerin ortaya çıkabileceği ifade ediliyor.
ABD ve Japonya’nın Çin’in Tayvan’a olası işgaline karşı geliştirdiği yeni füze planının, Doğu Asya’daki güvenlik dinamiklerini köklü şekilde değiştirme potansiyeline sahip olduğu belirtilirken bu stratejinin yalnızca iki ülkenin değil, aynı zamanda tüm bölgenin güvenliğini etkileyecek önemli sonuçlar doğurabileceği ifade ediliyor. Bölgesel müttefiklerle olan işbirliğinin güçlenmesi ve askeri hazırlıkların artırılmasının, gelecekteki olası çatışmaların önlenmesi açısından kritik öneme sahip olduğu vurgulanıyor. Gelecek dönemde bu gelişmelerin nasıl şekilleneceğinin belirsizliğini korurken tüm tarafların dikkatli adımlar atması gerektiği açıkça görülüyor. Özellikle diplomasi kanallarının açık tutulması ve diyalog yoluyla sorunların çözülmesi yönündeki çabaların önem kazandığı belirtiliyor.