ABD, Ukrayna’ya Silah Yardımını Askıya Aldı
Başkan Trump Ukrayna’ya gönderilmesi planlanan bazı hassas silah sistemleri sevkiyatının askıya alındığı duyuruldu. Pentagon’un cephane stoklarındaki azalmayı gerekçe gösterdiği bu karar, savaşın dördüncü yılına giren Ukrayna için kritik bir dönemde geldi. Patriot hava savunma sistemleri için önleyiciler, F-16 uçaklarından fırlatılan hassas güdümlü füzeler ve topçu mühimmatları gibi hayati silahları kapsayan bu karar hem cephedeki güç dengelerini hem de ABD’nin dış politikadaki önceliklerini yeniden gündeme taşıdı.
ABD’nin kararı, Başkan Trump’ın geçen hafta NATO zirvesi sırasında Zelenskiy ile yaptığı görüşmenin ardından geldi. Görüşmede Trump, Ukrayna’ya “daha fazla Patriot sistemi satmaya açık olduğunu” söylemişti. Ancak Pentagon kaynaklarına göre, bu açıklamaların yapıldığı sırada sevkiyatların askıya alınması kararı zaten planlanmıştı.
Beyaz Saray Sözcüsü Anna Kelly, söz konusu kararın “Amerika’nın çıkarlarını önceleyen” bir güvenlik değerlendirmesi sonucunda alındığını vurguladı. Kelly, ABD’nin küresel savunma yükümlülüklerinin yeniden gözden geçirildiğini ve bu kararın Amerikan ordusunun muharebe hazırlığını korumayı amaçladığını söyledi. Pentagon yetkilileri ise kararın aylar öncesinden başlayan bir değerlendirme sürecinin sonucu olduğunu belirtiyor.
Savunma Bakanlığı Politika Müsteşarı Elbridge Colby de yaptığı açıklamada, “Başkan’a, Ukrayna’ya yönelik yardımların sürdürülmesi için kapsamlı seçenekler sunulmaya devam ediliyor. Ancak bu yardımlar, diğer savunma önceliklerimizle dengeli bir biçimde yürütülmeli” ifadelerini kullandı. Açıklama ABD’nin Ukrayna’ya desteği sürdürme niyetini korurken, aynı zamanda ulusal güvenlik önceliklerini yeniden tanımlama ve kaynaklarını stratejik olarak dağıtma çabası olarak yorumlandı.
Savunma Bakanlığı’nın Çin’e odaklanmak ve Hint-Pasifik’teki olası bir çatışmaya hazırlık yapmak istediği, bu nedenle stok yönetimine daha temkinli yaklaştığı öne sürülüyor. ABD, Çin’in artan askeri varlığına ve Tayvan çevresindeki gerilimlere karşı hazırlık yapmak için silah stoklarını korumayı ve üretim kapasitesini artırmayı hedefliyor. Bu bağlamda, hassas güdümlü mühimmat ve hava savunma sistemleri gibi kritik malzemelerin stok seviyelerinin “tehlikeli seviyelere” düştüğü endişesi, Pentagon’u daha temkinli bir yaklaşıma yöneltiyor.
ABD’nin aldığı karar Kiev’de endişeyle karşılandı. Rus hava saldırılarının yoğunlaştığı bir dönemde bu kararı “anlaşılması güç” olarak nitelendiren Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, cuma günü Trump ile yapacağı telefon görüşmesinde bu konuyu doğrudan gündeme getireceğini ifade ederek, kararın Ukrayna’nın füze ve mühimmat ihtiyacını karşılamada ciddi bir engel oluşturduğunu savundu.
Ukrayna Dışişleri Bakanlığı da yaptığı açıklamada, başta 30 adet Patriot hava savunma füzesi olmak üzere yaklaşık 8.500 top mermisi, 250’den fazla GMLRS ve 142 Hellfire füzesi gibi hayati mühimmatların durdurulmasının, Ukrayna’nın savunma kapasitesini ciddi biçimde zayıflatacağı vurgulandı. Ukrayna Savunma Bakanlığı ise resmi bir bildirim almadıklarını, ancak konuya açıklık getirilmesi için Amerikalı muhataplarıyla iletişime geçtiklerini açıkladı. Bakanlık bu tür gecikme ya da tereddütlerin yalnızca Rusya’yı cesaretlendireceğini ve barış yerine savaşı uzatacağını belirtti.
Washington’ın bu hamlesi, yalnızca Kiev’in savaşma kapasitesini sınırlamakla kalmayıp aynı zamanda müzakere sürecindeki dengeleri de değiştirme potansiyeli taşıyor. ABD’nin yardım akışını kontrol altında tutması, Moskova’ya “diplomasi yolunun açık olduğu” sinyali verirken, Kiev’i daha savunmacı bir pozisyona itebileceği öngörülüyor. Birçok uzman dikkatle yönetilmediği takdirde bu stratejinin Ukrayna’nın direnç kapasitesini kırabileceği ve çatışmayı Rusya lehine kalıcı şekilde dönüştürebileceğine dikkat çekiyor.
Karar, iç siyasette de ciddi tartışmalara yol açtı. Demokratlar genel olarak kararı, ABD’nin müttefiklerine olan taahhütlerini zayıflatan bir adım olarak görürken, özellikle Senato Dış İlişkiler Komitesi’nde etkili isimler, bu hamlenin Ukrayna’daki savaşın gidişatını olumsuz etkileyeceğini savundu. Senato Dış İlişkiler Komitesi üyesi Senatör Jeanne Shaheen, bu kararın Ukraynalıların hayatını riske attığını, ABD’nin güvenilirliğini zedelediğini ve savaşı sona erdirmeyi zorlaştırdığını belirtti.
Cumhuriyetçilerden ise farklı tepkiler geldi. Trump’a yakın bazı Cumhuriyetçiler, Pentagon’un kararını destekleyerek, ABD’nin kendi stoklarını koruma önceliğini doğru bulduklarını ifade ederken diğer Cumhuriyetçiler, kararın ani ve koordine edilmemiş olmasından rahatsızlık duyduklarını belirtti. Bazı Kongre üyeleri, Pentagon’un Dışişleri Bakanlığı ve ABD’nin Kiev Büyükelçiliği’ni bilgilendirmeden böyle bir adım atmasının, Trump yönetiminin dış politika tutarlılığını sorgulattığını dile getirdi. Ayrıca, ABD Genelkurmay Başkanlığı’ndan bazı yetkililerin de karara karşı çıktığı, bu durumun ordunun stratejik planlamasında çatlaklara işaret ettiği bildirildi.
ABD’nin desteğinde yaşanan bu kırılma, Avrupa ülkelerini daha fazla sorumluluk almaya zorluyor. Kiel Enstitüsü’nün verilerine göre, Nisan 2025 itibarıyla Avrupa Birliği ülkeleri, toplam 84,9 milyar dolarlık askeri yardımla ABD’yi geride bıraktı. Almanya, Fransa ve İngiltere gibi ülkeler, Leopard tankları, Caesar obüsleri ve Storm Shadow füzeleriyle Kiev’e destek olmaya çalışsa da ABD’nin sağladığı hacim ve teknolojiyle yarışmaları hâlâ zor görünüyor.
Trump yönetiminin adımları Kremlin tarafından da dikkatle izleniyor. Rusya’nın, ABD’nin silah sevkiyatındaki isteksizliğini Batı ittifakında kararsızlık ve yorgunluk işareti olarak değerlendireceği belirtiliyor. Kremlin Sözcüsü Peskov, ABD’nin bu kararını memnuniyetle karşılayarak “ne kadar az silah tedarik edilirse, operasyon o kadar hızlı biter” ifadelerini kullandı. Uzmanlar açıklamayı, Moskova’nın savaşı sonlandırmak için değil, Batı desteğinin zayıflamasını fırsata çevirecek stratejik hesaplar içinde olduğu şeklinde yorumlarken bu tür gelişmelerin Rusya’nın müzakere masasına daha güçlü oturma hedefini desteklediğine dikkat çekiyor.
Trump yönetiminin Ukrayna’ya yönelik bazı silah sevkiyatlarını askıya alma kararı, yalnızca askeri bir düzenleme olarak değil jeopolitik etkiler doğuran stratejik bir tercih olarak değerlendirilmeli. Karar, ABD’nin küresel savunma sorumluluklarını yeniden tanımlama çabasının bir parçası olarak sunulsa da savaşın kritik bir aşamasında Ukrayna’nın savunma kapasitesini zayıflatması ve Avrupa’daki müttefikleri arasında güvensizlik yaratması bakımından ciddi sonuçlar doğurabilir. ABD’nin güvenilirliğine darbe vuran bu karar Avrupa içinde koordinasyon sorunlarına ve stratejik farklılıklara yol açarken Rusya’yı daha agresif bir tutum sergilemeye teşvik edebilir.