ABD ve İran Nükleer Anlaşma İçin Dolaylı Görüşmelere Başladı
ABD ve İran heyetleri Kapsamlı Ortak Eylem Planı (JCPAO) olarak bilinen 2015 Nükleer Anlaşmasının yeniden canlandırılması için Avrupalı diplomatların arabuluculuğuyla Viyana’da gerçekleştirilen dolaylı görüşmelere katıldı. ABD Başkanı Joe Biden’ın görevi devraldığı günden beri üzerinde çalıştığı anlaşma meselesi iki ülkenin de ilk adımı karşıdan beklemesi ve muhtelif şartlar öne sürmesi nedeniyle sürüncemede kalmıştı. Fransa, İngiltere, Çin, Rusya ve Almanya ile İran’ın üst düzey diplomatlarının katılımıyla Avrupa Birliği Dış İlişkiler Servisi Genel Sekreter Yardımcısı Enrique Mora başkanlığında yürütülen müzakerelerde iki ülke arasında güven tesis edilmesi ve anlaşmayı çıkmaza sokan görüş ayrılıklarında orta yolun bulunması bekleniyor. Görüşmelerde ABD tarafını İran Özel Temsilcisi Robert Malley başkanlığındaki heyet temsil etti. Viyana’da bulunan ama görüşmeleri farklı bir salondan takip eden ABD’li diplomatlar doğrudan müzakerelere katılmasalar da mekik diplomasisi ile görüşmeler hakkında bilgilendirildiler.
6 Nisan Salı günü gerçekleştirilen müzakerelerin ilk turu hakkında değerlendirmelerde bulunan ABD ve İranlı yetkililer dolaylı görüşmeleri “yapıcı ve faydalı bir adım” olarak nitelendirdi. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price düzenlediği basın toplantısında Washington’un eski Başkan Trump döneminde tek taraflı olarak çekildiği nükleer anlaşmaya dönüş sürecine ilişkin açıklamalarda bulunarak İran nükleer anlaşmasına dönme ve anlaşmayla ilgisi olmayan yaptırımları kaldırmak için gerekli adımları atmaya hazır olduklarını söyledi. Viyana’da gerçekleştirilen görüşmeleri “yapıcı” olarak tanımlayan Price, müzakerelerde henüz tartışma aşamasında olduklarını ve tarafların karşılıklı olarak düşüncelerini daha iyi anlama fırsatı yakaladığını belirterek görüşmeleri “potansiyel faydalı bir adım” olarak değerlendirdi. Price, görüşmelerdeki ana konuların, İran’ın nükleer anlaşma koşullarına dönüşle ilgili atması gereken adımlar ve aynı şekilde ABD’nin İran’a yaptırımları hafifletmesine yönelik hamleler olduğunu söyledi. Görüşmelerin zorlu geçeceğini belirten Price, henüz yolun başında olduklarını ve önlerinde uzun bir sürecin bulunduğunu dile getirerek taraflar arasında güven olmaması nedeniyle sorunlar yaşanacağını kaydetti.
Müzakerelerle ilgili konuşan İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Abbas Arakçı, önceliklerinin ABD yaptırımlarının kaldırılması olduğunu belirterek, “Nükleer anlaşmanın yeniden canlandırılması ABD yaptırımlarının kaldırılmasına bağlı. Eğer ABD yaptırımları kaldırırsa biz de öncelikle bunu test eder ve ardından taahhütlerimize tekrar döneriz. Tahran olarak buna hazırız” ifadelerini kullandı. İran hükümet sözcüsü Ali Rabie de gazetecilere yaptığı açıklamada, “doğru yolda olduklarını ve önümüzdeki haftalarda anlaşmaya varacaklarına inandığını” dile getirdi. İran Cumhurbaşkanlığı Hasan Ruhani ve Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in görev sürelerinin 18 Haziran’da yapılacak seçimlerde tamamlanmasından dolayı anlaşma üzerinde bir zaman baskısı oluşuyor. Tahran görüşmelerde “ya hep ya hiç” stratejisi izleyerek Trump döneminde alınmış bütün yaptırımların kaldırılmasını talep ederken Washington yönetimi “adıma karşı adım” yaklaşımı sergiliyor. ABD’li yetkililer İran’ın nükleer programında kalıcı ve doğrulanabilir kısıtlamaların getirilmesi karşılığında nükleer programla bağlantılı yaptırımların kaldırılmasını değerlendireceklerini söylüyor. İranlı yetkililerse görüşmelerin yaptırımların kaldırılmasına odaklanmasını istiyor.
Chicago Council on Global Affairs’in İran Nükleer Anlaşması ile ilgili düzenlediği panelde görüşlerini belirten ABD’nin eski Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, Biden yönetiminin İran’la nükleer anlaşmayı yeniden canlandırmak istemekte haklı olduğunu ancak daha geniş kapsamlı bir İran politikasının henüz belli olmadığını ifade ederek Washington yönetiminin İran’la anlaşma sürecinde sadece nükleer silah konusunu değil diğer sorunları da ele alması gerektiğini savundu. Jeffrey’ye göre 2015 yılında nükleer anlaşma imzalanırken ABD tarafı İran’ın çok kısa sürede nükleer silah üretebilecek durumda olduğunu tahmin ediyordu ancak bugün İran’ın nükleer silah için gereken düzeyde zenginleştirilmiş uranyum miktarını 3 ila 6 ay zarfında üretebilecek durumda olduğu düşünülüyor. Dolayısıyla anlaşma için acele etmeye ve ödün vermeye gerek olmadığına vurgu yapan Jeffrey, nükleer anlaşmanın İran’ın balistik füze kapasitesini genişletmesi ve bölge ülkelerine yönelik zararlı faaliyetleri gibi diğer meseleleri kapsamamasının İran’a taviz vermek anlamına geleceğini belirtiyor. Başta İsrail olmak üzere Tahran yönetimi ile anlaşmaya varılmasını istemeyen ve İran’a yönelik yaptırımların ve baskı politikasının devam ettirilmesi gerektiğini düşünen gruplar, İran’ın nükleer silah üretme düzeyine uzak olduğunu ileri sürerek “anlaşmaya varmak için aceleye mahal yok” görüşünü savunuyor. İsrail kaynakları İran’ın nükleer silah üretmek için 1 veya 2 yıl kadar uzak olduğunu ileri sürmüştü.
Aynı panelde konuşan Eski CIA Başkanı John Brennan da İran’ın aradan geçen zaman zarfında uranyum zenginleştirme faaliyetlerini arttırmış olması endişeye verici olsa da, nükleer silaha erişme sürecinde kritik aşama olarak nitelenen noktaya henüz gelmediğini belirtti. İran’ın nükleer silah edinmesi halinde Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan gibi diğer bölge ülkelerinin de kendi nükleer programlarını başlatabileceklerinin altını çizen Brennan, İran’la yapılacak nükleer anlaşmanın bölgede nükleer silahlanma yarışının önünü kesebileceğini ve gerilimin tırmanmasını engelleyebileceğini savundu. Brennan İran ile ilgili diğer kaygı duyulan sorunların daha sonra ele alınarak müzakere edilebileceğini belirtti. 2015 yılında İran’la nükleer anlaşma görüşmeleri yapılırken, müzakerelere balistik füze kapasitesinin de dahil edilmesi düşünüldüğünü ancak İran’ın Körfez ülkelerinin füze kapasiteleri ve ABD’nin bu ülkelerdeki füzelerini gündeme getirerek anlaşmayı zora sokabileceği sebebiyle anlaşmanın nükleer programla sınırlı tutulduğunu hatırlattı.