ABD ve İsrail, Husilere Odaklanıyor
Lübnan’daki Hizbullah ile ateşkese varılması ve Suriye’de Esad rejiminin yıkılmasının ardından kuzey cephesi nispeten rahatlayan İsrail ve en yakın müttefiki ABD, odağını güneye kaydırarak Yemen’deki Husilere karşı saldırılarını yoğunlaştırmaya başladı. ABD ordusu cumartesi günü Yemen’in başkenti Sana’da Husilerin kontrolündeki füze depolama ve komuta-kontrol tesislerine hava saldırıları düzenlerken İsrail ordusu da Yemen’in Husilerin elindeki bölgelerinde limanlara ve enerji altyapısına yönelik saldırılar başlattı.
ABD Merkez Komutanlığından yapılan açıklamada saldırıların amacının “Güney Kızıldeniz, Bab al-Mandeb ve Aden Körfezi’ndeki ABD Donanması savaş gemileri ve ticaret gemilerine yönelik saldırılar gibi Husi operasyonlarını bozmak ve etkisiz hale getirmek” olduğu söylendi. ABD ordusu ayrıca Kızıldeniz üzerinde Husilere ait çok sayıda tek yönlü insansız hava aracını ve bir gemi savar seyir füzesini vurduğunu açıkladı. Husiler, İsrail’e deniz ablukası uygulamak için bir yıldan uzun bir süredir Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırıyor ve İsrail’in Gazze’de devam eden savaşında Filistinlilerle dayanışma içinde hareket ettiklerini söylüyor.
ABD, Yemen’deki Husilere karşı son zamanlarda askeri müdahalelerini artırmaya başladı. ABD Hava Kuvvetleri, 19 Aralık’ta, Yemen’de Husilere ait hedeflere yönelik yeni hava saldırıları düzenledi. Operasyonlar, Husilerin Kızıldeniz’deki gemilere yönelik saldırılarını engellemeyi amaçlarken ABD Merkez Komutanlığı, saldırıların Husilerin askeri kapasitelerini hedef aldığını belirtti ve özellikle drone ve füze tehditlerine karşı savunma amaçlı hareket ettiklerine vurgu yaptı. Husilerin İsrail’e yönelik insansız hava araçları ve balistik füzelerle gerçekleştirdiği saldırıların ABD’nin müdahale kararı almasını etkileyen önemli faktörler arasında yer aldığı kaydediliyor.
İsrail de benzer bir şekilde Yemen’deki Husilere karşı hava saldırılarını artırmaya başladı. İsrail Ordusu, saldırıların Husilerin İsrail’e yönelik tehditlerini bertaraf etmek amacıyla yapıldığını belirtti. Özellikle Hudeyde ve Sana gibi stratejik noktalara yapılan saldırılar, Husilerin askeri altyapısını zayıflatmayı hedefliyor. İsrail’in eylemleri, Gazze’deki çatışmaların ardından bölgedeki güvenlik dinamiklerini değiştirmeyi amaçlıyor. Enerji altyapısına yönelik hedeflerin yanı sıra limanlara yapılan saldırılarla da Husilerin deniz trafiğini tehdit etme kapasitesinin azaltılması hedefleniyor.
Askeri uzmanlar Husileri, Hizbullah ya da Hamas gibi İran destekli diğer gruplardan daha az tehdit olarak görüyorlardı. Ancak geçen ay Hizbullah’la ateşkes anlaşmasına varan ve bir yılı aşkın süredir devam eden savaşta Hamas’ın Gazze’deki kabiliyetlerini büyük ölçüde zayıflatan İsrail’in, ulusal güvenliğini tehdit eden son büyük İran destekli grup olan Husilere daha fazla odaklanmaya başladığı görülüyor.
Husilerin son aylardaki saldırıları, ABD ve müttefiklerinin Kızıl Deniz’de yürüttüğü operasyonlara rağmen hız kesmiş değil. Bu saldırıların hem bölgesel ticaret ağlarına hem de bölge istikrarına ciddi bir tehdit oluşturduğu ileri sürülüyor. Özellikle ticari gemilere yönelik füze ve İHA saldırıları, küresel lojistik zincirini sekteye uğratmakta ve milyarlarca dolarlık zarar doğurduğu iddia ediliyor. Husiler, Gazze’deki çatışmalar durdurulana kadar saldırılarına son vermeyeceğini açıklamıştı.
Husilerin, İran tarafından desteklenen bir grup olarak uluslararası arenada daha fazla görünürlük kazandığı belirtiliyor. İran’ın bu gruba sağladığı askeri destek ve eğitim, Husilerin teknolojik olarak daha yetkin hale gelmesine yardımcı oldu. Son dönemde Husilerin daha sofistike füze ve drone teknolojilerine erişim sağladıkları düşünülüyor. Rusya’nın da Husilere hedef verileri sağladığı ve gemisavar füzeleri teslim etmeyi düşündüğü ifade ediliyor.
Husilerin Ortadoğu’daki güç denkleminde giderek daha fazla önem kazandığını, özellikle İran’ın bölgedeki “direniş ekseni” içinde Husilerin yükselen bir aktör olarak görüldüğünü kaydeden askeri uzmanlar, İran’ın Hamas ve Hizbullah gibi diğer müttefiklerine nazaran daha az deneyimli olmasına rağmen Husilere artan düzeyde kaynak ve teknoloji aktarma olasılığından bahsediyor. Husilere sağlanan lojistik ve teknolojik desteğin büyük bir bölümünün İran ve Hizbullah tarafından koordine edildiği, hatta Rusya’nın da uydu verileriyle veya savunma teknolojisiyle Husilere yardımcı olduğu iddiaları kamuoyunda yer alıyor.
Husilerin Suudi Arabistan’ın yaklaşık 10 yıl süren askeri saldırılarına rağmen gücünü koruduğu, hatta “teknolojik kabiliyet” bakımından beklenenden çok daha hızlı bir gelişme gösterdiği öne sürülüyor. Bir dönem Yemen dağlarında izole bir grup olarak görülen Husilerin, günümüzde hem ABD donanmasına hem de İsrail’in stratejik noktalarına tehdit oluşturabilecek düzeye geldikleri ifade ediliyor. Savunma uzmanları, bu gelişmeyi Husilerin İran ve Hizbullah’tan aldıkları stratejik ve askeri eğitimin sonucuna bağlıyor.
Birleşmiş Milletler’in yayınladığı bir raporda, Husilere dış kaynaklardan sağlanan silah, finans ve eğitim desteğinin “eşi benzeri görülmemiş” boyutlarda olduğu öne çıkarılıyor. Ayrıca, bu desteğin sadece İran’la sınırlı kalmadığı, Rusya’nın da özellikle gemilere yönelik saldırılarda hedef istihbaratı paylaşarak Husilere katkıda bulunmuş olabileceği konuşuluyor.
Husilerin eylemleri, İran’ın bölgedeki etkisini artırma çabasıyla örtüşüyor. Uzmanlar, Husilerin artık yalnızca Yemen içindeki çatışmalara odaklanmadığını; aynı zamanda uluslararası güçlerle de mücadele etme arayışında olduklarını vurguluyor. Yemen’in en yoksul ülkelerden biri olmasına rağmen, Husi liderliği bu çatışmayı iç politikada bir güç gösterisi olarak kullanıyor. Özellikle İsrail ile olan çatışmaların iç popülaritelerini artırdığı düşünülüyor.
Husilerin, ticari gemilere yönelik saldırıları, 2023 Ekim ayından bu yana hız kazanmış durumda. Husi militanları, özellikle Kızıldeniz’de 130’dan fazla saldırı gerçekleştirdi. Bu saldırılar sonucunda birçok gemi zarar gördü ve bazıları batma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Husi liderliği, bu saldırıları İsrail’in Gazze’deki askeri operasyonlarına bir yanıt olarak tanımlıyor ve “İsrail bağlantılı” her gemiyi hedef alacaklarını belirtiyor. Ancak, çoğu geminin bu çatışmalarla doğrudan bir bağlantısı olmadığı ileri sürülüyor.
Husilerin, saldırıları, sadece bölgedeki güvenliği tehdit etmekle kalmıyor aynı zamanda küresel ticaretin akışını da engelliyor. Ulaşım yollarının güvenliğinin sağlanamaması nedeniyle birçok nakliye şirketi rotalarını değiştirmek zorunda kalıyor. Bu durum, dünya genelinde milyarlarca dolarlık kayıplara yol açmış durumda. ABD’li yetkililer, Husilerin gerçekleştirdiği saldırılara karşılık olarak yaklaşık 450 Husi dronunun imha edildiğini belirtiyor. Ancak bu önlemler, Kızıldeniz’deki ticaret yollarını tam anlamıyla güvence altına almakta yetersiz kalıyor.
Uzmanlar, Husilerin son dönemde sergilediği saldırgan tutumun çeşitli faktörlerden kaynaklandığına dikkat çekiyor. İlk olarak, İran’ın Ortadoğu’da “direniş ekseni” adı verilen geniş ittifak ağının içinde Hamas, Hizbullah ve Suriye rejimi gibi aktörlerin farklı nedenlerle sahada geri çekilmesi, Husilere ön plana çıkma fırsatı sundu. İkincisi, Yemen içindeki iç savaş, ekonomik gerilimler ve dış müdahaleler, Husilere, içerideki sorunlardan dikkatleri başka yöne çekme olanağı tanıyor. Son olarak, teknolojik olarak her geçen gün daha da ileri gitmesi ve özellikle uzun menzilli füzeler ile gelişmiş drone teknolojisi edinmesi, Husileri İran destekli milis gruplar arasında üst seviyeye taşıyor.
Husilerin Kızıldeniz’de ticari gemilere yönelik saldırılarının sürmesi, küresel deniz ticareti üzerinde doğrudan bir tehdit yaratıyor. Husilerin, İran’ın “direniş ekseni” içinde kendilerine biçtiği role uygun olarak, düşük kaynakla yüksek etki yaratan hibrit savaş taktiklerine yöneldiği ve bu nedenle de caydırmanın güçleştiği dile getiriliyor. Hem askeri hem diplomatik açıdan yeni önlemler alınmazsa, bölgede tırmanan gerginliğin orta vadede artabileceği ve bunun siyasi, ekonomik ve insani açıdan ağır sonuçlar doğurabileceği tahmin ediliyor.