ABD’de Enflasyon Artıyor
ABD Çalışma Bakanlığı, Haziran ayına ilişkin tüketici enflasyonunun bir önceki aya kıyasla %0,3 oranında arttığını açıkladı. Yıllık bazda %2,7 olarak ölçülen enflasyon, piyasa beklentilerinin üzerinde gerçekleşti. FED’in enflasyonu %2 seviyesine çekme hedefi, başkanlık seçimleri öncesinde bir süreliğine umut verse de, Trump yönetiminin göreve gelmesiyle bu hedeften uzaklaşılmaya başlandı. Özellikle Trump’ın gümrük vergileri yoluyla sürdürdüğü ticaret savaşı, fiyatlar üzerinde yukarı yönlü baskı oluştururken FED Başkanı Jerome Powell ile Trump arasındaki gerilim de faiz oranları ve izlenecek mali politikalar açısından belirleyici bir faktör haline geliyor. Öte yandan, Trump’ın Powell’ı görevden alma yönünde adım atabileceği iddiaları da gündemdeki yerini koruyor. Ekonomi politikalarında iddialı vaatlerle göreve gelen Trump yönetimi açısından, önümüzdeki dönemde atılacak adımlar kritik önem taşıyor.
Trump yönetimi, tüketici fiyatlarındaki artışa rağmen enflasyonun kontrol altında olduğunu savunmaya devam ediyor. Ancak veriler, özellikle iç talebi doğrudan etkileyen ürün gruplarında dikkat çekici artışlar olduğunu ortaya koyuyor. Çalışma Bakanlığı’na göre, barınma maliyetleri Haziran’da aylık %0,2 artarak genel artışta başlıca etken oldu. Barınma endeksi yıllık bazda %3,8 yükselirken, aynı dönemde gıda fiyatları aylık %0,3 ve yıllık %3 oranında arttı. Enerji maliyetleri ise Haziran’da aylık %0,9 artarken, yıllık bazda %0,8 düşüş gösterdi.
Haziran ayı enflasyon verileri, fiyat artışlarının hızlandığını göstererek Trump’ın yeni gümrük tarifesi tehditlerinin ciddi ekonomik sonuçlar doğurabileceğine de işaret ediyor. Özellikle beyaz eşyalar, giyim ve mobilya kalemlerindeki artışlar, Kanada, Çin ve Avrupa Birliği gibi ticaret ortaklarına uygulanan tarifelerin tüketiciler üzerindeki doğrudan etkilerini gözler önüne seriyor. Ancak mevcut tablo, 1 Ağustos’ta yürürlüğe girmesi beklenen yeni ve daha sert tarifelerle birlikte daha yüksek enflasyonun habercisi olabilir.
Tüm bu gelişmelere rağmen Trump, sosyal medya üzerinden “fiyatlar düşük” söylemini sürdürerek kamuoyunu ikna etmeye çalıştı ve Fed’den faiz indirimi talep etti. Ancak enflasyonun yeniden yükselmesi, Fed’in temkinli duruşunu koruyacağına işaret ediyor. Trump’ın Fed Başkanı Jerome Powell’a yönelik eleştirileri ve görevden alma sinyalleri ise, merkez bankası bağımsızlığına dair tartışmaları daha da alevlendiriyor.
Fed, uzun süredir “bekle-gör” politikasını sürdürürken, Trump ise faizlerin üç puan birden indirilmesini talep ederek Fed üzerindeki baskısını artırıyor. Ancak Fed yetkilileri, enflasyonun %2’lik hedefin üzerinde seyretmeye devam etmesi halinde faiz indirimi için yeterli gerekçenin oluşmadığını vurguluyor. Özellikle iş gücü piyasasında belirgin bir zayıflama yaşanmadığı sürece, Fed’in politika değişikliğine gitmesi beklenmiyor. Trump’ın yalnızca tarifelerle değil aynı zamanda göç karşıtı politikalar, vergi indirimleri ve deregülasyon adımlarıyla şekillenen ekonomi politikası da ekonomik belirsizlikleri daha da derinleştiriyor. Federal Rezerv’in bir sonraki faiz kararı 30 Temmuz’da açıklanacak. Şu anki tabloda ekonomistler herhangi bir faiz indiriminin yapılmasını öngörmüyor.
Enflasyon ve faiz indirimi kamuoyu gündeminde yer alırken Trump ve Fed Başkanı Powell arasındaki gerilim de mevcut durumu daha karmaşık hale getiriyor. Trump’ın, bazı Cumhuriyetçi kongre üyelerine Powell’ı görevden alacağını söylediği iddia edildi. Trump yönetimi bu iddiaları kısa bir süre içinde yalanlamış olsa da uzun bir süredir Powell’a karşı göstermiş olduğu tutum iddialara önemli bir zemin sunuyor. Powell’ın görevden alınması noktasında Cumhuriyetçiler içerisinde de net biri tavır yok. Muhafazakar Cumhuriyetçiler Powell’ın görev süresinin 2026 Mayıs’ta sona ermesini beklemenin daha doğru olacağını savunurken, Trump yönetimine yakın isimler mevcut duruma müdahale etmek adına daha sert adımlar atılmasını öneriyor. Ancak Washington’da genel kanı daha önce hiçbir Fed başkanının görevden alınmadığı da ele göz önünde bulundurarak daha yıkıcı ekonomik sonuçlar doğurabileceği yönünde.
Trump’ın tepkisinin temelinde, Powell’ın faiz indirimi konusundaki temkinli tutumu yer alıyor. Başkan, özellikle kendi uyguladığı gümrük vergilerinin yarattığı enflasyonist baskılarla mücadele etmekte zorlanırken, Fed’in faiz indirimine yanaşmaması nedeniyle Powell’ı defalarca hedef aldı. Son olarak, Fed’in halen devam eden ve maliyeti 2,5 milyar doları aşan merkez binası yenileme projesine atıfla, Powell’a dolaylı biçimde yolsuzluk imasında bulundu. Powell’a yönelik bu eleştiriler Trump cephesinde yeni değil. İlk döneminde atadığı Powell’ın faiz artırma politikalarına açıkça karşı çıkmış, sonrasında ise enflasyonla mücadelede geç kalmakla suçlamıştı. 2024 yılında başlayan faiz indirimlerinin Kamala Harris’in seçim şansını artırmak amacıyla yapıldığı yönündeki iddialar da Trump çevresinde sıkça dile getirilmişti. Ancak Powell, Trump’ın yeni faiz indirimi taleplerine karşı direnç gösterirken, Başkan’ın uyguladığı gümrük tarifelerinin enflasyonu artırıcı etkilerine de dikkat çekiyor.
Powell’ı görevden almak hukuki açıdan da oldukça güç. Fed yasasına göre, Merkez Bankası Başkanı yalnızca “görevi kötüye kullanma” gibi ciddi nedenlerle görevden alınabiliyor. Üstelik Anayasa Mahkemesi’nin Mayıs ayında aldığı karar, bağımsız kurum başkanlarının görevden alınmasını daha da zorlaştırdı. Dolayısıyla Trump’ın böyle bir adımı, yalnızca siyasi değil, aynı zamanda hukuki bir krize de yol açabilir. Şu ana kadar piyasalar bu iddialara ve tehditlere karşı ciddi bir tepki vermedi. Yatırımcılar, Trump’ın bu tür çıkışlarını genellikle pazarlık aracı olarak yorumlamaya alışkın.
Yüzde 2’lik enflasyon hedefinden uzaklaşan mevcut tabloya, Ağustos ayında yürürlüğe girmesi beklenen yeni gümrük vergileri de eklendiğinde Trump yönetiminin ekonomi politikaları daha zorlu bir sınavla karşı karşıya kalabilir. Bu süreçte Trump, yükselen enflasyona yönelik kamuoyu tepkisini Fed’e yönlendirmeye çalışırken, Powell’ı görevden alma iması Cumhuriyetçiler arasında dahi geniş bir destek bulmuş görünmüyor. Gelinen noktada, büyük ekonomik vaatlerle iktidara gelen Trump’ın ekonomi politikalarına duyulan güven seçmen nezdinde zayıflamaya başladı. Son kamuoyu araştırmalarına göre Amerikalıların yalnızca %42’si Trump’ın ekonomi politikalarını onaylarken, %55’lik bir kesim bu politikalara destek vermediğini ifade ediyor. Özellikle 1 Ağustos itibarıyla yürürlüğe girmesi beklenen yeni gümrük vergilerinin günlük tüketim harcamaları üzerindeki doğrudan etkisi, bu memnuniyetsizliğin daha da artmasına yol açabilir.