ABD’de Enflasyon Beklentilerin Üstünde Çıktı

ABD ekonomisinde Ocak 2025 enflasyon verileri, tüketici fiyat endeksinin bir önceki yıla göre %3 artışla yükselişe geçtiğini ortaya koydu. Özellikle gıda, enerji ve ikinci el otomobil fiyatlarındaki artışın tetiklediği bu yükseliş, 2024 başkanlık seçimleri öncesinde var olan ekonomi politikalarına dair tartışmaları alevlendirdi. Enflasyonun Eylül 2023’te %2,4 ile 3,5 yılın en düşük seviyesine gerilemesinin ardından yaşanan bu sıçrama, FED’in %2 hedefinden uzaklaşıldığını gösterirken, Trump yönetiminin seçim vaatleriyle uyumlu adımlar atmak için önümüzdeki günlerde uygulayacağı politikalar belirleyici bir etkiye sahip olabilir. Trump’ın gümrük vergileri de artan enflasyonu tetikleyebilecek bir unsur olarak dikkat çekerken, FED’in bu süreçte uygulayacağı faiz politikası da Amerikan ekonomisi için kritik öneme sahip.
Uzun süredir düzelen ekonomi verilerinin ardından gelen beklenmedik enflasyon artışının arkasında birçok sebep var. Özellikle gıda fiyatları, enerji maliyetleri ve konaklama sektöründeki hızlı artışlar, enflasyonu tetikleyen ana faktörler arasında yer aldı. Enflasyondaki artışın arkasında, kuş gribi nedeniyle yumurta fiyatlarının bir yılda %53 yükselmesi gibi dönemsel şokların yanı sıra, konaklama ve barınma maliyetlerindeki kronik yükseliş gibi yapısal faktörler de yer alıyor. Enerji fiyatlarındaki dalgalanma ve tedarik zincirindeki baskılar bu tabloyu besliyor. FED’in 2023’te üç kez faiz indirimine gitmesi de artan enflasyonun nedenleri arasında gösteriliyor. Trump FED’in başkanlık seçimleri öncesinde peş peşe aldığı faiz indirimi kararlarını eleştirmiş ve bu adımların Demokratların seçim kampanyasına koz vermek için atıldığını iddia etmişti.
FED, Ocak verileri sonrasında faiz indirimi beklentilerine karşılık “bekle-gör” politikasını sürdüreceğinin sinyallerini verdi. FED Başkanı Jerome Powell’ın Senato’daki açıklamaları, enflasyon hedefine ulaşmak için acele etmeyeceklerini ve faiz indirimlerinin öncelikli olmadığını vurguluyor. Bu durum, FED’in ekonomiyi soğutma refleksiyle Trump’ın ekonomik büyümeyi canlandırma hedefi arasında gerilim yaratıyor.
Trump’ın başkanlığının ilk gününden itibaren gündeminde yer alan “gümrük vergileri” politikasının, enflasyon üzerindeki baskıyı daha artırması bekleniyor. Kanada, Meksika ve Çin’e yönelik ek vergiler (metal ithalatında %25, Çin mallarında %10) ve 1,3 trilyon dolarlık ithalatı etkileyecek potansiyel yeni vergiler, tüketici fiyatları üzerinde kısa ve uzun vadeli olarak enflasyon artışını tetikleyebilecek bir etken olarak yorumlanıyor. Ekonomistler, bu politikaların üretim maliyetlerini artırarak zincirleme fiyat artışlarına yol açabileceği konusunda uyarıda bulunurken, Trump yönetimi ise gümrük vergilerinin “iç yatırımları artırdığını” savunuyor.
Gümrük vergilerinin enflasyon üzerindeki etkisi, Trump’ın seçmen nezdindeki popülaritesini riske atabilecek bir dinamik olarak dikkat çekiyor. Kamuoyu araştırmaları, Amerikalıların Trump’ın ekonomi politikalarına yönelik iyimserliğinin yüksek olduğunu gösterirken fiyat artışları bu algıyı hızla tersine çevirebilir. Gallup tarafından enflasyon verileri açıklanmadan önce yapılan kamuoyu araştırmasına göre Amerikalıların %53’ü Trump’ın ekonomi politikalarından umutlu olduklarını ifade ediyor. Önümüzdeki süreçte enflasyonun sürdürülebilir şekilde kontrol altına alınmaması, hem tüketici güvenini hem de küresel yatırımcı algısını bozabilir. Trump’ın gümrük vergileri ile korumacılık ve üretimi yerelleştirme stratejisi, kısa vadede siyasi kazanım sağlasa da, uzun vadede tedarik zincirlerindeki problemleri derinleştirerek enflasyonu kronik hale getirebilir.
Trump’ın düşük faiz talebi ile FED’in enflasyon hedefi arasındaki uyumsuzluk, ekonomi politikalarının en belirgin çatışma alanı olarak dikkat çekiyor. Trump’ın son açıklanan enflasyon verilerinin ardından sosyal medyadan yaptığı “faiz indirimi” çağrıları da, ekonomistler tarafından eleştiriliyor. Muhafazakarlara yakın ekonomistler de Trump’ın yüksek enflasyonla mücadele için faiz indirme talebinin kalıcı etkileri olabileceğini ve toparlanmanın daha uzun sürebileceğini ifade ediyorlar.
Trump tarafından atanan Hazine Bakanı Scott Bessent, Trump yönetiminin yüksek faiz oranlarıyla mücadelede farklı bir yaklaşım izlemeyi planladığını açıklamıştı. Bessent, FED’in kısa vadeli faiz oranlarını değil, uzun vadeli faiz oranlarını hedef alacaklarını söyledi. 10 yıllık Hazine tahvili getirilerinin düşürülmesi gerektiğini vurgulayan Bessent, bu hedefe ulaşmak için vergi yasaları ve düzenlemelerde yapılacak değişikliklerin önemine dikkat çekti. Hazine Bakanı’nın bu açıklamaları, Trump yönetiminin FED ile paralel çalışmak yerine kendi stratejisini uygulamayı planladığını gösteriyor. Ancak, bu yaklaşım geleneksel bir ekonomide alışılmadık bir yöntem olarak değerlendiriliyor. Uzun vadeli faiz oranlarının düşük tutulması, Amerikan tüketicilerinin borçlanma maliyetlerini düşürebilir ve ekonomik büyümeyi teşvik edebilir. Ancak, bu tür bir stratejinin başarısı, küresel piyasa dinamikleri ve jeopolitik gelişmeler ile de bağlantılı olacaktır.
Enflasyonun yüksek olması, Trump’ın ekonomide atacağı adımların etkilerini daha da karmaşıklaştırabilir. Hem düşük faiz oranları hem de yüksek gümrük vergileri, fiyat artışlarını teşvik ederken, FED’in sıkı para politikaları ekonomik durgunluk riskini de artırabilir. Bu iki zıt güç arasındaki çatışma, Amerikan ekonomisini daha pahalı bir yaşam ve daha yüksek faiz oranları ile karşı karşıya bırakabilir. Sonuç olarak, Trump’ın ekonomi politikaları ve FED’in faiz oranları üzerine yaptığı açıklamalar, kısa vadede ekonomik büyümeyi teşvik etse de, uzun vadede enflasyon ve ekonomik dengesizliklere yol açabilir.