ABD’den Ürdün Saldırısına Misilleme
ABD, İran destekli milislerin Ürdün’deki Amerikan üssüne düzenlendiği ve üç Amerikan askerinin ölümüne neden olan saldırıya misilleme olarak Irak ve Suriye’de yedi farklı bölgede İran Devrim Muhafızları ile bağlantılı 85 hedefe hava saldırısı düzenledi. Saldırılarda yaklaşık 40 kişinin öldüğü bildirildi. İran destekli milislerin Ortadoğu’daki Amerikan güçlerine yönelik aylardır devam eden saldırılarında Amerikan ordusu ilk kez kayıp vermişti. Saldırı sonrası Başkan Biden’a İran’a karşı harekete geçmesi gerektiği yönünde baskı artarken, Beyaz Saray’dan “kendi seçtiğimiz zamanda karşılık vereceğiz” açıklaması gelmişti. Biden cuma günü gerçekleştirilen saldırı dalgasını “ABD’nin vereceği yanıtın başlangıcı” olarak nitelendirerek saldırıların devam edeceği mesajını verdi.
Bu saldırılara paralel olarak ABD öncülüğündeki koalisyonun Kızıldeniz’deki nakliye yollarını koruma çabasının bir parçası olarak Yemen’deki Husi hedeflerine üçüncü büyük saldırısını gerçekleştirdiği duyuruldu. Pentagon, ABD ve Birleşik Krallık güçlerinin cumartesi günü Yemen’de 13 noktada 36 hedefi vurduğunu ve “Husilerin derine gömülü silah depolama tesisleri, füze sistemleri ve fırlatıcıları, hava savunma sistemleri ve radarlarıyla ilişkili yerleri hedef aldığını” açıkladı. Pentagon amaçlarının “Husilerin küresel ticareti ve masum denizcilerin hayatlarını tehdit etmek için kullandıkları kabiliyetleri bozmak ve azaltmak” olduğunu söyledi.
Pentagon, bu saldırıların haricinde çarşamba günü Bağdat’ta düzenlediği bir insansız hava aracı saldırısında da İran destekli silahlı grup Kataib Hizbullah komutanlarından birinin öldürüldüğünü duyurdu. Öldürülen komutanın Ebu Bekir el-Saadi olduğunu belirtilirken Pentagon kendisinin bölgedeki Amerikan güçlerine yönelik saldırıları yönetmekten sorumlu olduğunu kaydetti.
Gazze’de devam eden İsrail-Hamas savaşı nedeniyle gerilimin iyice tırmandığı bölgede İran’la geniş çaplı bir çatışmanın patlak vermesini istemeyen Biden yönetimi, saldırılara sert yanıt vermekten kaçınıyordu. İsrail-Hamas savaşının başladığı Ekim ayından bu yana bölgedeki Amerikan güçlerine yönelik 165 civarında saldırı gerçekleştirilmiş ancak herhangi bir can kaybı yaşanmamıştı. Saldırılara nispeten ölçülü biçimde karşılık vermeyi tercih eden Pentagon, İran’ın Irak ve Suriye’deki uzantılarına karşı daha önce dört defa misilleme saldırısı düzenlemişti. Yemen’deki İran bağlantılı Husilere yönelik başlatılan saldırı kampanyası da benzer hedefler doğrultusunda yürütülüyor ancak orada da caydırıcılık sağlanabilmiş değil.
Biden yönetimi, Amerikan güçlerini korumayı amaçlayan saldırıların günlerce sürebileceğini ve ABD’yi İran’la doğrudan çatışmaya itmeden ekonomik yaptırımlar ve diplomasiyle birleştirileceğini belirtiyor. Savunma Bakanı Lloyd Austin, Başkan Biden’ın Devrim Muhafızları’na ve bağlantılı gruplara karşı ek eylem talimatı verdiğini belirterek, “Bu, vereceğimiz yanıtın başlangıcıdır” şeklinde konuştu. Ortadoğu’da ya da başka bir yerde çatışma istemediklerine vurgu yapan Austin, Amerikan güçlerine yönelik saldırılara müsamaha göstermeyeceklerini ifade etti. ABD operasyonlarının yoğunluk ve şiddetinin artması ile saldırıların devam edeceği yönündeki açıklamalar taraflar arasında bugüne kadar karşılıklı saldırılar şeklinde yürüyen çatışmaların kesintisiz ve daha şiddetli bir bölgesel savaşa dönüşebileceği sinyalini veriyor.
Pentagon, Bağdat’ta gerçekleştirdiği saldırıda öldürülen Kataib Hizbullah’ın komutanının bölgedeki Amerikan güçlerine yönelik saldırıları planlamak ve bunlara katılmaktan sorumlu olduğunu öne sürüyor. Grup bir süre önce Irak ve İran hükümetlerinin isteği üzerine Amerikan güçlerine yönelik saldırıları durduracağını açıklamıştı. ABD’li yetkililer, Başkan Biden’ın geçen hafta başında komutana yönelik saldırıyı onayladığını belirtirken suikast saldırısı, bölgede bulunan Amerikan güçlerine yönelik saldırılardan sorumlu olan İran’a bağlı grupların liderlerine karşı başlatılan daha agresif bir yaklaşımın parçası olarak değerlendiriliyor.
Ürdün’deki saldırı, militan grupları destekleyen İran’a karşı sert bir karşılık verilmesi çağrılarına yol açmıştı. Başkan Biden’a İran’a karşı harekete geçmesi gerektiği yönünde baskı artarken özellikle Cumhuriyetçiler ağır eleştirilerde bulunmaya başlamıştı. ABD’nin yeter kadar sert yanıt vermediği için saldırıların arttığını belirten siyasetçiler, “İran’a daha fazla ödün verilmemesi” ve İran’ın doğrudan hedef alınması gerektiğini savunmaya başlamıştı. Washington yönetiminin İran destekli milislerin düzenlediği saldırıya karşılık vermek için İran’a doğrudan saldırı, rejimin yurtdışındaki vekil gruplarını ya da personelini vurmak ve İran ekonomisi üzerindeki mali baskıyı arttırmak gibi seçenekler üzerinde durduğu belirtiliyor.
ABD’nin son hava saldırıları Ortadoğu’nun kırılgan dengesinde, kuvvetli bir mesajın yanı sıra stratejik bir yaklaşımı gösteriyor. Biden yönetimi Ortadoğu’daki askeri unsurlarına yönelik saldırılara güçlü bir karşılık vermek ile çatışmanın bölgeye yayılmasını önlemek arasında bir denge kurmaya çalışıyor. ABD’nin geleneksel askeri avantajları ve caydırıcılığı milis gruplara karşı etkili olmazken kısır döngü haline gelen “saldırı ve misilleme” tekrarları mevcut gerilimi tırmandırıyor. Bölgedeki ABD üslerine yapılan saldırılar ve Kızıldeniz’deki eylemler, Biden yönetimi üzerinde siyasi, askeri hatta ekonomik baskı yaratıyor. Washington, İsrail’e koşulsuz destekten vazgeçme gibi gerilimi düşürebilecek bir alternatif varken, Filistin, Yemen, Irak ve Suriye’deki gruplarla tek tek mücadele etme yolunu seçiyor. Biden yönetimi, askeri tepkileri ölçülü bir şekilde sürdürme ve bu tepkileri diplomatik yollarla dengeleme niyetinde görünse de tırmanan gerilim bölgesel savaş riskini her geçen gün daha da artırıyor.