ABD’den Yeni Yapay Zeka Planı
Yapay zekâ alanında son dönemde atılan kritik adımlar, ABD kamuoyunda geniş yankı uyandırıyor. Geçtiğimiz aylarda büyük teknoloji şirketlerinin önünü açacak bir dizi karara imza atan Trump’ın hamleleri, ulusal güvenlik ve uluslararası rekabet bağlamında değerlendirilmişti. Trump yönetimi, yapay zekâ alanındaki küresel liderlik iddiasını pekiştirmek amacıyla üç kapsamlı başkanlık kararnamesi yayımladı. “Amerika’nın Yapay Zekâ Eylem Planı” başlığı altında imzalanan bu kararnamelerle, yapay zekânın liberal ideolojik saiklerle ilerlemesinin önüne geçilmesi, ülke genelinde yüksek kapasiteli veri merkezlerinin inşasının hızlandırılması ve ABD merkezli yapay zekâ teknolojilerinin müttefik ülkelere ihraç edilerek küresel liderliğin pekiştirilmesi hedefleniyor.
Trump yönetiminin açıkladığı plan, yalnızca teknoloji yatırımlarını artırma hedefiyle değil, aynı zamanda Amerikan yapay zekâ altyapısını küresel bir standart haline getirme amacıyla öne çıkıyor. Bu kapsamda, ABD’li teknoloji şirketleriyle iş birliği içinde “tam entegre yapay zekâ ihracat paketleri” hazırlanarak müttefik ülkelere sunulması hedefleniyor. Yönetim, bu paketlerle hem ABD’nin teknolojik liderliğini güçlendirmeyi hem de Çin’in küresel etkisini dengelemeyi amaçlıyor. Beyaz Saray Yapay Zekâ Danışmanı David Sacks, yeni planı tanıtırken “Yapay zekâ, hem ekonomi hem de ulusal güvenlik açısından dönüştürücü bir teknoloji. Bu yüzden ABD’nin bu yarışta lider kalması kritik,” ifadelerini kullanarak yeni plana meşru bir zemin sunmaya çalıştı.
Bu doğrultuda, büyük teknoloji şirketlerinin yeni araştırma merkezleri kurması ve yatırımlar yapması da teşvik ediliyor. Beyaz Saray, planın yapay zeka alanında “bürokratik engelleri” azaltarak yeniliği hızlandıracağını savunsa da, vatandaşın kişisel güvenliğini koruma noktasında daha büyük zafiyetlere sebep olabilir. Bu bağlamda, yeni aksiyon planı büyük teknoloji şirketlerinin çıkarlarını önceleyen düzenlemeler içerdiği için eleştiriliyor. Özellikle teknoloji firmalarına önemli kısıtlamalar koyan Biden döneminde getirilen güvenlik ve etik denetim mekanizmalarının kaldırılması, yapay zekânın daha da kontrolsüz şekilde yayılmasına zemin hazırlayabilir.
Çevresel etkiler açısından da yoğun tartışmalara yol açan plan, yapay zekâ veri merkezlerinin inşasında çevresel denetim ve izin süreçlerini hafifletmeyi hedefliyor. Trump’ın yeni yapay zeka planı bu vechesiyle de çevreci aktivistlerin tepkisini çekiyor. Google’ın 2024 Sürdürülebilirlik Raporu’na göre, yapay zekâ kullanımına bağlı enerji tüketimi 2019’dan bu yana %48 oranında artmış durumda. Bu alanda yeni planla birlikte artacak yatırımlar ve açılacak yeni tesisler önümüzdeki yıllarda enerji tüketimini daha da artırabilir. Plan, istihdam açısından da olumlu etkiler yaratacağı iddiasını taşırken yeni veri merkezleri ve teknolojik yatırımlar yoluyla istihdam yaratmayı vaat ediyor. Ancak son veriler, bazı sektörlerde yapay zekâ teknolojilerinin etkisiyle işten çıkarmaların arttığını gösteriyor. Özellikle teknoloji sektöründeki büyük şirketler, son aylarda “istihdam fazlası” gerekçesiyle iş gücünü önemli ölçüde daraltmış durumda.
Planın en çok tartışılan yönlerinden birini, yapay zekâda kullanılan dil modellerinin “ideolojik önyargılardan arındırılması” şartı oluşturuyor. Bu kapsamda Trump yönetimi, çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık (DEI) gibi liberal değerleri önceleyen yapay zekâ sistemlerini hedef alıyor ve bu kriterlere uymayan şirketlerle federal sözleşme yapılmamasını teşvik ediyor. Ancak, “tarafsız dil modeli” geliştirmenin teknik olarak mümkün olmadığı hesaba katıldığında, bu tür denetimler yatırımları yavaşlatabilir ve inovasyonu engelleyebilir. Beyaz Saray Yapay Zekâ Danışmanı David Sacks, ABD’nin “bir yapay zekâ yarışında” olduğunu ve bu yarışı kazanmanın artık ulusal öncelik hâline geldiğini söylese de, açıklanan plan yalnızca teknolojik değil, aynı zamanda ideolojik yönelimler taşıyor. Bu durum, “tarafsızlık” söylemi altında muhafazakâr değerlerin merkezî hâle getirilmeye çalışıldığı eleştirilerini beraberinde getiriyor.
Trump’ın imzaladığı kararnameler ve getirilen düzenlemeler ulusal güvenlik ve Çin ile rekabet bağlamında da ele alınıyor. Trump yönetimi, yapay zekâ altyapısına yapılacak yatırımların Amerika’yı Çin karşısında stratejik bir avantaja taşıyacağını savunuyor. Ancak kısa süre önce Nvidia’nın Çin’e yönelik yapay zekâ çipi satış yasağının kaldırılması gibi çelişkili adımlar, bu dış politika yöneliminin tutarlılığına dair soru işaretleri doğuruyor. Trump’ın son kararnameleri açıklarken kullandığı dil de yapay zekayı ABD’nin ulusal bir güvenlik meselesi olarak değerlendirdiği söylenebilir. Bu milliyetçi teknoloji söylemi, yalnızca Çin’e değil, aynı zamanda Biden döneminde getirilen yapay zekâ regülasyonlarına da bir meydan okuma içeriyor. Trump, Biden yönetiminin güvenlik odaklı düzenlemelerini “bürokratik saçmalıklar” olarak nitelendirerek, bu engelleri kaldırmayı planın merkezine yerleştiriyor.
Trump yönetiminin açıkladığı yeni yapay zekâ stratejisi, Silikon Vadisi’nde uzun süredir beklenen karşılığı bulmuş gibi görünüyor. Trump’ın kararnameleri imzalarken yaptığı açıklamada Nvidia CEO’su Jensen Huang, yapay zeka yatırımcısı Chamath Palihapitiya gibi teknoloji dünyasının önemli aktörleri yer alması da dikkat çekti. Yeni stratejinin açıklanmasının ardından Nvidia gibi çip üreticilerinin borsadaki değeri de artış gösterdi. Nvidia hisseleri, Çarşamba günü %2,3, Perşembe sabahı ise %1,3 artış göstererek 172,92 dolara yükseldi.
Trump yönetiminin açıkladığı yapay zekâ eylem planı, sadece teknolojik rekabeti hızlandırmaya değil, aynı zamanda siyasi ve ideolojik bir dönüşümü beraberinde getirmeye yönelik kapsamlı bir strateji sunuyor. Veri merkezlerinden dil modellerine, ihracat politikalarından çevre düzenlemelerine kadar geniş bir yelpazeyi kapsayan bu plan, ABD’nin küresel liderlik iddiasını yeniden tanımlarken, beraberinde ciddi etik, çevresel ve politik tartışmalar da doğuruyor. Özellikle muhafazakâr değerlerin merkeze alınması ve yapay zeka alanındaki kısıtlamaların gevşetilmesi, bu vizyonun yalnızca teknoloji değil, aynı zamanda kültürel hegemonya aracı olarak da kurgulandığını gösteriyor.