ABD’nin İklim Konusunda Küresel Liderlik İddiası
ABD Başkanı Joe Biden’ın çağrısıyla düzenlenen ve aralarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da bulunduğu 40 dünya liderinin katılımıyla çevrimiçi olarak gerçekleştirilen iki günlük iklim zirvesi tamamlandı. Zirvede, iklim değişikliğiyle mücadelede uluslararası işbirliğinin önemi; gelecek 10 yıl içinde karbon emisyonunun azaltılması ve “karbon nötr” hedefine en kısa sürede ulaşılması; mali gücü zayıf olan ülkelere yenilenebilir enerji altyapısı kurulmasında finansal destek sağlanması; iklim faaliyetlerinin ekonomik faydaları; dönüşüm teknolojilerinin önemi ve sermayenin iklim dostu yatırımlara yönlendirilmesi gibi konular ön plana çıktı. İlk icraatlarından biri ABD’yi Paris İklim Anlaşmasına geri döndürmek olan Başkan Biden iklim değişikliği ile mücadele hedeflerini ikiye katlayarak ülkesinin bu konuda küresel lider olmasını hedefliyor.
Başkan Joe Biden yaptığı açılış konuşmasında Dünyadaki hiçbir ülkenin iklim değişikliği sorununu tek başına çözemeyeceğine vurgu yaparak işbirliği yapmak ve beraber hareket etmekten başka seçeneğin olmadığını söyledi. “Küresel ısınmayı sınırlandırmak için en önemli on yılın içindeyiz” diyerek sorunun aciliyetini hatırlatan Biden ABD’nin 2050’ye kadar sıfır karbon emisyonu seviyesine ulaşmayı hedeflediğini belirterek güçlü ekonomilere sahip ülkelere benzer adımlar atma çağrısında bulundu.
Başkan Biden hazırladığı yeni altyapı planında iklim değişikliğiyle mücadele bağlamında temiz teknolojiye önem vereceklerini belirterek bu hamleyi “hem bugüne hem de yarına yatırım yapmak” olarak nitelendirdi. İklim değişikliği konusunda bilimin ve yeni teknolojilerin kullanılması gerektiğini vurgulayan Biden, altyapı paketi kapsamında ülke geneline elektrikli araç şarj istasyonları kurulması, eski madenlerdeki gaz sızıntılarının önlenmesi, karbon ve sera gazı salınımları ile ilgili gerekli düzenlemelerin yapılmasını önerdiklerini ifade etti. Ülkedeki tüm sektörlere iklim değişikliğiyle mücadelede önemli görevler düştüğünün altını çizen Biden, “ABD, 2030’a kadar sera gazı salınımını yarı yarıya düşürmeyi planlıyor. Sadece daha müreffeh yaşamak için değil, daha sağlıklı, adil ve temiz bir gezegen için de ekonomik adımlar atarsak, bunu gerçekleştirebiliriz” şeklinde konuştu.
Biden, hazırladıkları Uluslararası İklim Finansmanı Planı’ndan bahsederek planın küresel iklim mücadelesini koordineli şekilde finanse etme vizyonunu temsil ettiğini dile getirdi. Tüm ülkelerin temiz enerji adına cesur adımlar atması gerektiğini kaydeden Biden, “varoluşsal kriz” olarak nitelendirdiği iklim değişimiyle mücadele ve sürdürülebilir bir gelecek için yarışma çağrısında bulundu. Düzenlenen bu zirvenin kasım ayında Glasgow’da yapılacak iklim zirvesi için de önemli bir adım olduğuna işaret eden Biden, tüm katılımcılara teşekkür etti. Açıklanan “uluslararası iklim finansmanı” planına göre ABD yönetimi gelişmekte olan ülkelere yönelik yıllık kamu iklimi finansmanını 2024 yılına kadar iki kat artırmayı planlıyor.
Başkan Biden’ın 27 Ocak’ta imzaladığı iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik kararname doğrultusunda hazırlanan planda gelişmekte olan ülkelerin sera gazı emisyonlarını azaltmalarına ve iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlamalarına yardımcı olmak için mali kaynak sağlanmasının amaçlandığını söyledi. Planda, ABD’nin 2024’e kadar gelişmekte olan ülkelere sağlanacak yıllık finansmanın, 2013-2016 mali yıllarına oranla iki kat artırılmasının hedeflendiği yer aldı. Bu hedefin bir parçası olarak ABD’nin iklim uyum finansmanının 2024’e kadar 3 katına çıkarılmasının istendiği belirtilen planda, Biden yönetiminin bu hedeflere ulaşmak için Kongre ile yakın çalışacağı vurgulandı. Planda, kamu yatırımlarında iklime öncelik verileceği, uyum ile dayanıklılık yatırımlarının artırılacağı ifade edildi. Ayrıca karbon yoğun fosil yakıta dayalı enerjiye yönelik kamu yatırımlarının ölçeğinin azaltılması ve sermayenin ‘iklim dostu’ yatırımlara yönlendirilmesi gerektiği vurgulandı.
İklim Zirvesi’nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan da iklim değişikliğinin tüm insanlığı etkilediğini söyledi ve bu küresel sorunla mücadelenin ahlaki yönüne vurgu yaparak “dünyanın gelecek nesillere daha yaşanabilir bir halde bırakılmanın herkesin “ahlaki ve vicdani görevi” olduğunu hatırlattı. Erdoğan, küresel bir mücadele olan iklim değişikliğinde ülkelerin maalesef eşit konuma sahip bulunmadığına dikkat çekerek, “gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında yük paylaşımının adil bir şekilde yapılması, iklim değişikliğiyle mücadeleyi güçlendirecektir. 2030’a giden süreçte, ‘ortak, fakat farklılaştırılmış sorumluluklar ve göreceli kabiliyetler’ ilkesi temelinde adil bir çerçeve sağlanması zaruridir” değerlendirmesini yaptı. “Sera gazı emisyonlarında tarihsel sorumluluğu neredeyse bulunmayan Türkiye, küresel iklim rejiminde adil bir konumda değerlendirilmelidir” diyen Erdoğan, bu kapsamda, benzer ekonomik seviyedeki ülkelerle eşit şartlarda olmak kaydıyla, Türkiye’nin küresel iklim eylemine katkı sunmaya devam edeceğini söyledi. Erdoğan Türkiye’nin 2015 yılında sunduğu Ulusal Katkı Beyanına uygun olarak 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarını yüzde 21 oranında düşüreceğini ifade etti.
Sanal iklim konferansı öncesinde bazı ülkeler iklim değişikliğiyle mücadelede önlerine koyduğu hedefleri yükselttiğini açıklamıştı. Avrupa Birliği üyesi ülkeler ve Avrupa Parlamentosu yeni karbon emisyon hedeflerini belirledi. Üye devletler ve Avrupa Parlamentosu tarafından onaylanması gereken geçici anlaşma AB’nin sera gazı emisyonlarının 1990 düzeyine göre 2030 yılına kadar yüzde 55 oranında azaltılmasını öngörüyor. Daha önceki hedef yüzde 30 düzeyindeydi. Japonya ve Kanada da yeni iklim hedeflerini duyurdu. Japonya yeni hedeflerinin yüzde 46 olduğunu belirtirken Kanada Başbakanı Justin Trudeau da Kanada‘nın 2030 yılına kadar sera gazı salımlarını yüzde 40 ile 45 oranında azaltmayı hedeflediklerini açıkladı. İngiltere Başbakan Boris Johnson bu hafta ülkesinin yeni iklim hedeflerini 2035 yılına kadar yüzde 78 olarak duyurdu. Paris İklim Anlaşması kapsamında, küresel sıcaklıklardaki artışı 1,5 °C’nin altında tutmak hedefleniyor. Bu bağlamda, her beş yılda bir hedeflerin gözden geçirilmesi ve sıkılaştırılması planlanıyor. Yeni hedeflerin Kasım ayında belirlenmesi öngörülüyor. Bütün bu gelişmelere rağmen NABU ve BUND gibi çevre koruma kuruluşları ülkelerin yapması gereken hamleleri yetersiz bularak iklim değişimiyle mücadelede yapılması gerekenin çok gerisinde olunduğunu savunuyor.
Diğer yandan küresel karbon emisyonunda ilk sıraları paylaşan Çin ve ABD, iklim değişikliğiyle mücadelede işbirliği yapacaklarına dair ortak bir açıklama yaptı. Açıklama ABD ve Çin’in iklim değişikliyle mücadele özel temsilcileri John Kerry ile Xie Zhenhua’nın Çin’in Şangay kentinde gerçekleştirdikleri görüşmelerinin ardından geldi. Yapılan ortak açıklamada, ABD ile Çin’in iklim değişikliğiyle mücadelede daha aktif iş birliği yapması gerektiğine vurgu yapıldı. Açıklamada, Paris İklim Anlaşması koşullarının uygulanmasının iklim değişikliğiyle mücadelede vazgeçilmez bir husus olduğu ve her iki ülkenin de bu konuda hassas olacağı belirtildi.
Son yıllarda ABD ve Çin ilişkileri oldukça gerilmiş durumda ticaret savaşlarının yanı sıra Çin’in Hong Kong ve Doğu Türkistan’da uyguladığı baskıcı politikalar ve Hindistan, Tibet ve Tayvan gibi komşu ülkelerle yaşadığı ihtilaf ve gerginlikler Amerika için kaygı verici konular olarak öne çıkıyordu. Birçok farklı alanda rekabet ve çatışma halinde olan iki ülke, iklim değişikliği gibi ortak ve küresel bir sorunla mücadelede iş birliği yapacağını açıkladı. Yapılan ortak açıklamada, her iki ülkenin de küresel karbon emisyonunun azaltılmasında kendi paylarına düşen yükümlülükleri yerine getirmesi gerektiği belirtildi. Açıklamada Paris İklim Anlaşması’nın hedefleri doğrultusunda emisyonları azaltmak için somut eylem planları üretilmesi ve iklim kriziyle mücadele etmeye odaklı bir iş birliği geliştirilmesi hususlarında görüş birliğine varıldığı belirtildi. Çin, geçen yıl karbon emisyonlarını 2030’dan önce zirveye çıkartacağını ardından düşürmeye başlayarak 2060’tan önce karbon nötrlüğünü sağlamayı hedeflediğini açıklamıştı.