Esad Sonrası ABD’nin Suriye Politikası
Biden yönetimi Esad rejiminin devrilmesinin ardından Suriye’deki siyasi geçiş sürecine yönelik güçlü bir destek sunduğunu açıklarken ABD’nin bölgede izlediği dış politikada önemli değişikliklere gidileceği belirtiliyor. İsyancı güçlerin Suriye’de kontrolü ele geçirmesinin ardından Beyaz Saray’da bir konuşma yapan Başkan Biden, ABD’nin dış politika yaklaşımının Ortadoğu’daki güç dengesini değiştirdiğini söyledi. İzledikleri politikayı müttefik ülkelere destek vermek, hasımlara yaptırım uygulamak, diplomatik çabaları artırmak ve gerektiğinde hedefe yönelik askeri güç kullanmak olarak özetleyen Biden, bu kombinasyon sayesinde, Suriye halkı ve tüm bölge için yeni fırsatların ortaya çıktığını söyledi.
Rejimin yıkılmasını “tarihi bir fırsat” olarak nitelendiren Biden, yıllarca süren otoriter yönetimin ardından Suriye halkı için yeni bir başlangıç umudu doğduğunu vurguladı. Geçiş döneminin karmaşıklık ve riskler barındırdığını hatırlatan Biden, bu belirsiz ortamda ABD desteğinin kritik olacağını kaydetti. Biden, bu durumun sadece Suriye için değil, tüm Ortadoğu için önemli sonuçlar doğurabileceğini belirtti.
Biden, Suriye’den herhangi bir tehdit gelmesi halinde Ürdün, Lübnan, Irak ve İsrail de dahil olmak üzere Suriye’nin komşularını destekleyeceklerini belirtti. Bölge liderleriyle görüşeceğini söyleyen Biden, üst düzey diplomatları da temaslarda bulunmak üzere bölge ülkelerine yollayacağını duyurdu. Nitekim, Dışişleri Bakanı Antony Blinken Perşembe günü Ürdün ve Türkiye’ye giderek Suriye’deki siyasi geçiş süreciyle ilgili konularda müttefikleriyle istişarelerde bulundu.
Suriye’nin doğusunda istikrarın sağlanmasına yardımcı olacaklarını ve ABD personelini her türlü tehdide karşı koruyacaklarını ifade eden Biden, IŞİD’e karşı yürütülen misyonun devam edeceğini söyledi. IŞİD’in herhangi bir güç boşluğundan faydalanarak yeniden güç toplamaya ve güvenli bir sığınak yaratmaya çalışacağını belirten Biden, bunun olmasına izin vermeyeceklerini kaydetti.
Biden, Suriye’deki yaklaşık 900 Amerikan askerinin IŞİD ile mücadele amacıyla ülkede kalmaya devam edeceğini belirtirken Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü John Kirby de Türkiye’nin terörle mücadele endişelerini meşru bulduklarını ancak Suriye’de IŞİD ile mücadelede SDG ile işbirliğine devam edeceklerini açıkladı. Kirby, Türk yetkililerle bu iki hedefin nasıl örtüşeceği konusunda gerekli görüşmelerin yapılacağını belirtti.
Biden yönetiminden üst düzey yetkililer, ABD politikasının Suriye’nin geleceği için bir plan dayatmayacağını, bunun yerine bağımsız ve egemen bir hükümetin kurulması için Suriyeli liderliğinde yürütülecek bir süreci destekleyeceğini belirtiyor. Bu yaklaşımın, iç savaşı sona erdirmek ve Suriye toplumunun tüm kesimlerinin temsilini sağlamak için siyasi bir çözüm çağrısında bulunan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararına paralel olduğu kaydediliyor.
Suriye’de yaşanan gelişmeler genel olarak olumlu olarak değerlendirilse de uzmanlar geçiş sürecinin zorluklarla dolu olduğunun altını çiziyor. Özellikle ABD yönetiminin insan hakları ihlalleri ve terör geçmişi olan çeşitli Suriye gruplarıyla etkileşimde bulunma konusunda temkinli davranacağı ve bu grupların gelecekteki eylemlerini dikkatle izleyeceği belirtiliyor. Bu grupların başında Esad sonrası dönemde önemli bir rol oynaması beklenen Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) geliyor.
Suriye’de başkent Şam’ın HTŞ öncülüğündeki grupların kontrolüne geçmesinin ardından, ABD yönetiminin önemli bir politika değişikliğine giderek terör örgütü listesinde bulunan HTŞ ile temas kurmaya başladığı belirtiliyor. HTŞ’ye yeni bir hükümet oluşturulması sürecinde daha kapsayıcı bir tutum izlenmesi çağrısında bulunan Washington’ın grubu yabancı terör örgütü listesinden çıkarmayı değerlendirdiği öne sürülüyor. ABD, HTŞ lideri Ebu Muhammed el-Colani’yi 2013 yılında terörist listesine almıştı. ABD’li yetkililer, Colani’nin gelecekteki rolü ve ideolojik duruşunun değerlendirildiğini ifade ederken HTŞ’nin ABD’nin belirli taleplerini karşılaması durumunda yaptırımların kaldırılmasının mümkün olabileceği belirtiliyor.
Rejimin yıkılmasının ardından insani yardımlar ve Suriye’nin yeniden inşası konusu da gündeme alınmaya başlandı. Suriye’de halihazırda milyonlarca insan yerinden edilmiş ve yıllardır süren çatışmalar nedeniyle yardıma muhtaç duruma gelmişlerdi. Biden yönetimi, bu geçiş döneminde Suriyelilere destek sağlamak amacıyla önemli insani yardım taahhütlerinde bulundu. Ayrıca, istikrarlı bir hükümetin kurulmasının ardından uzun vadeli yeniden inşa yardımları hakkında görüşmelerin başladığı belirtiliyor.
Dışişleri Bakanı Blinken, geçişin “Suriye’nin kendi halkı tarafından yönlendirilen ve sahiplenilen” bir süreç olması gerektiğini vurguladı. Blinken, yeni yönetimin “güvenilir, kapsayıcı ve mezhepsel olmayan” bir yönetime dönüşmesi gerektiğini ve bunun uluslararası şeffaflık ve hesap verebilirlik standartlarına uygun olması gerektiğini belirtti. Tüm ülkeleri süreci desteklemeye ve dış müdahalelerden kaçınmaya çağıran Blinken, ABD’nin bu kapsayıcı süreç sonunda ortaya çıkacak herhangi bir Suriye hükümetini tanımaya ve desteklemeye hazır olduğunu ifade etti.
Blinken’ın açıklamalarına göre ABD’nin yeni kurulacak Suriye yönetiminden beklediği önemli konular arasında, azınlık haklarının korunması, insani yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması, Suriye’nin terörizm için bir üs haline gelmesinin önlenmesi ve kimyasal ya da biyolojik silah stoklarının güvenli bir şekilde imha edilmesi gibi hususlar yer alıyor.
Biden yönetimi Suriye’deki yeni hükümetin tüm toplulukları temsil etmesi gerektiğine vurgu yapıyor. ABD’nin önerdiği kapsayıcı yaklaşım, azınlık haklarına saygı göstermenin yanı sıra, farklı etnik ve dini grupların da siyasi süreçte yer almasını sağlamayı amaçlıyor. Suriye’nin geleceğinin Suriyeliler tarafından belirlenmesi gerektiğini belirten yönetim, tüm ülkelerin bu süreci desteklemesi ve dış müdahalelerden kaçınması gerektiğini kaydediyor.
ABD’nin Suriye politikası, terörizmin önlenmesine yönelik güvenlik endişelerini de kapsıyor. Bölgede istikrarın sağlanması ve komşu ülkelere yönelik tehditlerin azaltılması gerektiğine vurgu yapan Washington, Suriye’nin terörizm için bir sığınak haline gelmesinin önlenmesi gerektiğine dikkat çekiyor. ABD’nin bu konudaki kararlılığı, hem kendi ulusal güvenliğini koruma çabası hem de bölgesel müttefiklerle işbirliği yapma isteğiyle şekilleniyor.