Amerikan Kampüslerinde Filistin Gerilimi
İsrail’in Gazze saldırıları devam ederken, ABD şehir meydanlarında ve üniversite kampüslerinde fiziki sürtüşmelere varan gerilim ve tartışmalar yaşanıyor. İsrail’in Gazze savaşı konusunda Filistin’i ve İsrail’i destekleyen gruplar arasındaki gerginlikler, Gazze’de katliamlar devam ettikçe artıyor. Amerikan üniversite kampüslerinde durum oldukça hassas bir hal almış durumda. Uzun süredir artan gerilim bazı protestoların fiziksel kavgaya dönüşmesine neden oldu. Bununla birlikte gerek Müslüman gerekse Yahudi gruplar kendilerine karşı önyargı ve saldırılarda keskin bir artış olduğunu belirtiyor.
ABD’de birçok üniversite, öğrenci protestolarına verdikleri tepkiler nedeniyle ağır eleştiri alıyor. Kriz başladığından bu yana üniversite yöneticileri, öğrenciler, öğretim üyeleri ve mezunlar arasında karşılıklı sert açıklamalar yapıldı. Her açıklama karşıt bir açıklamayı tetiklerken, kampüslerdeki kutuplaşma derinleşiyor. Yaşanan gerilim ve çatışma ortamının aynı zamanda bir kuşak çatışmasının da yansıması olduğu söylenebilir. Yakın zamanda yapılan bir ankette, seçmenlere İsrail’in Hamas saldırısına verdiği tepkiyi onaylayıp onaylamadıkları sorulduğunda, 18 ila 34 yaş arasındaki seçmenin yarısından fazlası onaylamadığını belirtiyor. Katılımcıların yaşı arttıkça bu tablo İsrail lehine değişiyor. Genç nesil arasında İsrail’i eleştirmek artık bir tabu olarak görülmüyor. Gençlerin görüşlerinin üniversitelerinin tutumuna ve ülke siyasetine etkisinin sınırlı kalması protestoların sayısını ve şiddetini de artırıyor.
İsrail yanlısı gruplar ise antisemitik saldırılara maruz kaldıklarını ve rencide olduklarını söylüyorlar. Basına da yansıyan haberlere göre birçok Yahudi öğrenci, İsrail’e karşı kullanılan “soykırım” ya da “etnik temizlik” sloganlarından rahatsızlık duyduklarını belirtiyor. İlgili haberlerin sıkça başvurduğu bir yöntem ise öğrencilerin İsrail yanlısı tutumundan ziyade Yahudi kimliklerini vurgulayarak İsrail eleştirisine karşı antisemitizm kalkanını devreye sokmak oluyor. Rencide edici olmayan dilin ne olduğu konusunda ise ortada bir uzlaşı yok. Bu da tartışmanın neden sertleştiğini ve üniversite yetkililerinin neden yükselen öfkeyi yatıştırmakta zorlandığını açıklamaya yardımcı oluyor.
Filistin yanlısı öğrenciler, Gazze’de yaşayan ötekileştirilmiş ezilen bir halkın lehine konuştuklarını söylüyorlar. Bunun için de çeşitli protesto ve gösteriler düzenliyorlar. Örneğin, geçtiğimiz hafta Filistin yanlısı öğrenciler, George Washington Üniversitesi’ndeki bir kütüphanenin duvarına “Şehitlerimize Şan Olsun,” “Siyonist Soykırımı Bitirin” ve “Nehirden Denize Özgür Filistin” gibi sloganlar yansıttılar. Ancak ilgili faaliyet üniversite polisi tarafından dağıtıldı. Üniversite ise projeksiyonların üniversite politikasını ihlal ettiğini ve indirilmeleri için “yönetimin müdahale ettiğini” açıkladı. Üniversite, gösteriyi yapan öğrencilerin mensubu olduğu Filistin’de Adalet için Öğrenciler (SJP) üniversite örgütünün faaliyetlerini askıya aldı. Bu tür olaylar, Filistin taraftarı öğrencilerin üniversiteleri kurumsallaşmış İslamofobik önyargılara sahip olmak ve Filistinlilerin acılarını hiçe saymakla suçlamasına yol açıyor.
Kurumsal İslamofobi ve Filistin karşıtlığı ise üniversitelere özgü değil. İfade özgürlüğü savunucuları ülke çapında Filistin yanlısı grupların susturulmaya çalışıldığına dikkat çekiyor. Örneğin, Florida eyaleti SJP’nin terörist gruplara maddi destek verdiğini iddia ederek eyalet üniversitelerine SJP üniversite teşkilatlarını yasaklama talimatı verdi. Cumhuriyetçi başkan adaylarından Vali Ron DeSantis ise konunun bir ifade özgürlüğü meselesinden ziyade terör ile ilintili olduğunu iddia ediyor. Ne var ki Florida’nın en büyük iki üniversitesi, DeSantis’in SJP’yi yasaklama emrini uygulamayı yasal kaygılar nedeniyle reddetti. Ancak Cumhuriyetçi temsilciler Florida’daki üniversite öğrencilerinin Hamas’ı savunanlarının burslarının kesilmesini istiyor.
Filistin yanlıları ise İsrail ve Siyonizm’e yönelik her türlü eleştirinin antisemitizm bağlamında tartışılmasını eleştiriyorlar. Antisemitizm çığlıklarının, ifade hürriyetini engelleme ve dikkatleri İsrail’in 16 yıldır Gazze’ye uyguladığı ve Filistinlilerin hayatını mahveden ablukadan başka yöne çekme çabası olduğunu söylüyorlar. Buna göre Gazze kitlesel cezalandırma maksadıyla İsrail tarafından açık hava hapishanesine çevrildi. İlgili gruplar, 11,000’den fazla insanın ölümüne neden olan İsrail’in Gazze saldırısının bitmesini istiyorlar. Duruşlarının antisemitik değil fakat anti-Siyonist olduğunu söylüyorlar. Grupların birçoğunun teorik altyapısı ise direniş hareketlerine atıfla antikolonyalizme dayandırılıyor. Bu da ilgili gruplara arkasında birçok tarihsel mücadeleyi barındıran bir geleneğe yaslanma imkanı veriyor. Bu gruplara Güney Afrika’daki kurumsallaşmış ırkçılığa atıfla İsrail’i bir “apartheid rejimi” olarak tanımlıyor.
İsrail’i eleştirmeyi antisemitizm olarak görmeyenler Filistin davasını destekleyen Yahudi gruplarını da işaret ediyorlar. Bunların en önde gelen ikisi “Barış için Yahudi Sesi” ve “Şimdi Değilse Ne Zaman” isimli oluşumlar olarak öne çıkıyor. 1996’da kurulan Barış için Yahudi Sesi kendisini dünyanın en büyük Siyonizm karşıtı Yahudi örgütü olarak tanımlıyor. Grubun Columbia Üniversitesi’ndeki teşkilatı, kampüs etkinlikleri düzenlemeye ilişkin üniversite politikalarını ihlal ettiği iddiasıyla askıya alındı. Şimdi Değilse Ne Zaman ise 2,000’den fazla Filistinlinin öldürüldüğü 2014 İsrail-Hamas savaşı sırasında kuruldu. Grup mevcut İsrail-Hamas savaşının ilk günlerinde her iki taraftan sivillerin öldürülmesini kınarken İsrail politikasına yönelik sert eleştirilerini tekrarladı.
Üniversitelerdeki bu kavgayı kimin kazanacağı belirsizken ABD Eğitim Bakanlığı aralarında Cornell Üniversitesi, Columbia Üniversitesi ve Pennsylvania Üniversitesi’nin de bulunduğu yedi okul hakkında antisemitizm ve İslamofobi iddialarıyla ilgili şikayetler üzerine soruşturma başlattı. Soruşturmaların beşi antisemitizm ikisi ise İslamofobi üzerine. Soruşturmalar sonucunda Eğitim Bakanlığı okullara tavsiye niteliğinde uyarılarda bulunacak. Okulların bu tavsiyelere uymamaları halinde ise federal fonları kaybetme riskiyle karşı karşıya kalacakları bildiriliyor. Bakanlığın tarafsız bir takınıp takınmayacağı ise merak konusu.