Amerikan Üniversitelerinde Protesto Dalgası
Geçtiğimiz hafta Columbia Üniversitesi’nde Filistin’e destek amacıyla düzenlenen protestolar, yüzlerce öğrencinin tutuklanması ile birlikte birçok üniversiteye yayıldı. Öğrenciler, kampüslerde çadır kurarak eylemlerini sürdürürken, üniversite yönetimlerinin sert tepkisiyle karşılaştı. Çağrılara rağmen protestolara devam eden öğrencilere yönelik tutuklamalar ve destek açıklamasında bulunan akademisyenlere yönelik ayrımcılık ve nefret suçlamalarıyla disiplin süreçleri başlatıldı. İsrail lobisi ve üniversitelerin büyük bağışçıları, antisemitizm iddiaları altında bu protestocuları hedef alırken, üniversite yönetimleri ulusal bir boyut kazanan krizi yönetmekte zorlanıyor.
Protestolara katılan öğrenciler, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının durdurulmasını talep etti. Ayrıca, üniversite yönetiminden, İsrail’e silah sağlayan şirketler de dahil olmak üzere İsrail ile ilişkili kurumlarla ve bağışçılarla olan bağlantılarını kesmelerini talep ediyor. Gazze’de yaşanan trajediye sessiz kalan ve İsrail tarafından üniversitelere sağlanan araştırma fonları gibi desteklerle bağlantılı kurumlarla artık işbirliği yapılmaması yönünde çağrılar yapıldı.
Protestolar sırasında Amerikan yönetiminin İsrail’e verdiği yardım paketleri eleştirilirken bazı öğrenciler tarafından Hamas’a yönelik destek sloganları atıldı. Columbia Üniversitesi öğrencilerinin öncülük ettiği protestolara karşı okul yönetimlerinin tepkisi oldukça sert oldu. Kampüslerde kurulan çadırların kaldırılması için öğrencilerle pazarlık yapan üniversite yönetimleri, istedikleri sonucu alamayınca polisin müdahalesine izin verdi. Bu süreçte farklı eyaletlerde devam eden gösterilerde yüzlerce üniversite öğrencisi gözaltına alındı ve göstericiler polis şiddetine maruz kaldı.
Üniversitelerin protestoculara karşı sert tepkisinin altında geçtiğimiz aylarda siyasi ve ekonomik baskılara dayanamayarak istifa etmek zorunda kalan Harvard ve UPenn rektörlerinin akıbetinin de payı olduğu söylenebilir. 7 Ekim’de başlayan çatışmalar sonrası üniversite kampüslerinde düzenlenen Filistin yanlısı eylemlerde atılan sloganlar, soykırım çağrısı niteliğinde olduğu ve Yahudi öğrencilerin güvenlik endişesi taşıdığı iddiasıyla eleştirilen rektörler, kampüste ayrımcılık yapmadıklarını savunmak için Kongre’de ifade vermişlerdi. Özellikle İsrail destekçisi bağışçılar tarafından hedefe koyulan bu rektörler, artan baskılara dayanamayarak istifa etmişlerdi.
Geçtiğimiz hafta Kongre, Columbia Üniversitesi’nin Mısırlı rektörü Nemat Shafik’in kampüslerde artan antisemitizmle mücadeledeki tutumunu halka açık bir oturumda ele aldı. Daha önce Kongre’deki oturumda sorulara verdiği cevaplar nedeniyle istifa etmek zorunda kalan meslektaşlarından farklı bir yol izleyen Shafik, “Nehirden Denize Filistin Özgürleşecek” sloganının soykırım çağrısı niteliğinde olduğunu söyledi ve bunun üniversitenin davranış kurallarını ihlal ettiğini belirtti.
7 Ekim sonrası, Filistin’e destek açıklamaları yapan öğretim üyelerini hedef alan bazı Cumhuriyetçilerin baskıları karşısında, rektör akademisyenleri savunmak yerine ilgili kişilere yönelik disiplin süreçlerinin başlatıldığını açıkladı. Shafik yaptığı açıklamalarla kendisine yönelik siyasi eleştirileri engellemeye çalışarak koltuğunu korumaya çalışsa da muhafazakar Cumhuriyetçileri tatmin edemedi. Shafik’in stratejisi kampüste artan gerilimin daha da tırmanmasına neden oldu.
Columbia Üniversitesi Rektörü, meslektaşları tarafından kampüse polis çağırmak ve öğretim üyelerini savunmak yerine görevden almaya çalışmak gibi uygulamaları nedeniyle eleştirilirken, üniversitenin yönetim kurulu Shafik’e tam destek verdiğini açıkladı. Yönetim kurulu, Shafik’in üniversiteyi olağanüstü şartlar altında yönetme çabasını ve kampüste ayrımcılığa karşı gösterdiği özveriyi güçlü bir şekilde desteklediklerini belirtti.
Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson, Çarşamba günü Columbia Üniversitesi’ni ziyaret ederek öğrencilere derhal sınıflarına dönmeleri çağrısında bulundu. Johnson, protestoların kontrolden çıktığını belirterek, ulusal muhafızların kaosu engellemek için devreye sokulması gerektiğini vurguladı. Ayrıca, Columbia rektörünün istifa etmesi gerektiğini ifade etti ve kampüsteki protestolar kontrol altına alınmazsa, Kongre’nin üniversitelere sağladığı federal fonları keseceğini belirterek üniversite yönetimlerini tehdit etti. Johnson’ın bu sert çıkışının zamanlaması, yakın zamanda İsrail’e yapılan yardım paketinin onaylanması çabasının bir yansıması olarak görülebilir.
Geçtiğimiz hafta Temsilciler Meclisi’nde muhafazakâr Cumhuriyetçiler tarafından uzun süre eleştirilen ve bekletilen İsrail’i de kapsayan yardım paketinin onaylanmıştı. Biden yönetimi tarafından getirilen yardım paketinin onaylanması nedeniyle Johnson, muhafazakar Cumhuriyetçiler tarafından eleştirilmişti. Parti içi dengelere karşı koltuğunu sağlama almaya çalışan Johnson’ın kampüs protestolarına göstermiş olduğu sert tavırla eleştirilere yanıt verme çabası olarak yorumlanabilir.
Kampüs protestoları, başkan adaylarının da gündeminde yer aldı. ABD Başkanı Joe Biden, hafta başında yaptığı açıklamada, üniversite kampüslerinde yaşanan antisemitik olayları ve Filistinlilerin yaşadığı dramı anlamayanları kınadığını belirterek iki taraflı bir tutum sergiledi. Eski ABD Başkanı Trump ise protestoları isyan olarak nitelendirirken, Biden’ın hem İsraillilere hem de Filistinlilere karşı nefret beslediğini iddia etti. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu da Amerikan üniversitelerindeki protestolara tepki göstererek, “Antisemitik çetelerin Amerikan üniversitelerini ele geçirdiğini” iddia etti.
Son dönemlerde, ABD yönetimi ve siyasetçilerin gençler arasında artan Filistin desteğini doğru bir şekilde değerlendiremediği söylenebilir. 7 Ekim’den itibaren özellikle genç Amerikalılar arasında İsrail’in itibarının kaybolduğu ve İsrail’e verilen desteklere tepkinin arttığı görülüyor. Biden yönetimi, son zamanlarda eleştirel ifadeler kullanmaya başlamış olsa da savaşın ilk günlerinden itibaren İsrail yönetimine koşulsuz destek vermesi gençlerin tepkisini çekti. Aynı zamanda, Kongre tarafından İsrail’e verilen destek paketleri de gençler üzerinde etkili oldu.
Başkan Biden’a gençlerin tepkisi anketlere de yansıdı. NBC News tarafından geçen hafta yayınlanan bir ankete göre, 2024 başkanlık seçimlerine olan ilgi, 2020 seçimlerine göre düşüş gösteriyor. 2020 seçimlerine olan ilgi %77 seviyesindeyken, 2024 seçimleri için bu oran %64 olarak kaydedilmiş. Özellikle 18-36 yaş arası genç seçmenin sadece %36’sı seçimlere ilgi duyduğunu belirtiyor. Bu durumun başlıca sebebi, Amerika’nın İsrail’e destek veren dış politikası olarak yorumlanıyor.
Son dönemde yapılan anketler, Biden’ın İsrail politikasının Müslümanlar başta olmak üzere toplumun farklı kesimleri tarafından eleştirildiğini gösteriyor. 2020 seçimlerinde Trump’a karşı Biden’ı destekleyen Müslümanların şu anda iki lider arasında Filistin meselesine dair önemli bir fark göremediklerini ifade ediyorlar. Ayrıca, Biden’ın politikaları nedeniyle Müslümanların %70’i, 7 Ekim’den bu yana ayrımcılığa maruz kaldıklarını belirtiyor.
Üniversiteler, olaylar yatışana kadar uzaktan eğitim yöntemine başvurarak tansiyonu düşürmeye çalışsa da, yaklaşan mezuniyet törenlerinin daha büyük protestolara yol açabileceği endişesi var. Özellikle protestolara yönelik polisin ve üniversite yönetimlerinin sert tutumları artarak devam ederse, birçok üniversite kampüsünde gerilim daha da artabilir. Columbia Üniversitesi başta olmak üzere, üniversite yönetimlerinin siyasi ve ekonomik baskılara yanıt olarak atacakları adımlar, hem yaşanan krizin hem de kendilerinin geleceğini şekillendirecek.