Amerika’nın Sağlık Politikasında Tartışmalı Değişiklikler
ABD kamuoyunun en tartışmalı gündemlerinden biri olan sağlık sistemi, Trump’ın ikinci başkanlık döneminde yeniden ön plana çıkmış durumda. Sağlık Bakanı olarak atanan Robert F. Kennedy Jr.’ın aşı karşıtı duruşu, sosyal sağlık hizmetlerine yönelik bütçe kesintileri ve bazı ilaçlara getirilen yeni düzenlemeler tartışmaları daha da alevlendirdi. Son olarak Trump, bu hafta düzenlediği basın toplantısında, gebelikte kullanılan parasetamol içeren ağrı kesicilerin bebeklerde otizme yol açabileceğini iddia etti. Trump, bu ilaçların yalnızca “yüksek ateş durumlarında” kullanılmasını önerirken, aşıların da benzer etkiler ortaya koyabileceğini söyledi. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), parasetamol kullanımının otizmle ilişkilendirilebileceğine dair herhangi bir tutarlı bilimsel kanıt bulunmadığını vurgulayarak Trump’ın iddialarına karşı çıkarken, mevcut sağlık politikalarına yönelik tartışmalar da Amerikalıların sağlık sistemine duyduğu güveni zedeliyor.
Başkan Donald Trump ve ABD Sağlık Bakanı Robert F. Kennedy Jr., otizm spektrum bozukluğu ile mücadelede yeni ve iddialı adımlar attıklarını duyurdu. Beyaz Saray’daki basın toplantısında konuşan Kennedy, otizmin son 25 yılda %400 oranında arttığını ve günümüzde her 31 çocuktan birini etkilediğini belirtti. Ailelerin uzun süredir çözüm beklediğini vurgulayan Kennedy, “Bilimi takip edeceğiz, güveni yeniden inşa edeceğiz ve milyonlarca aileye umut vereceğiz” ifadelerini kullandı. Trump ise otizmi “korkunç bir kriz” olarak nitelendirerek, bu alanda radikal önlemler alınması gerektiğini savundu.
Trump’ın, ağrı kesici ilaçların gebelikte kullanımının otizme yol açabileceğini öne sürmesi ise kamuoyunda büyük bir tartışma başlattı. Bilimsel olarak doğrulanmamış bu iddia, sağlık çevrelerinden yoğun eleştiri aldı. Parasetamol ile nörogelişimsel bozukluklar arasında bazı bağlantılar olabileceğini gösteren çalışmalar bulunsa da, bu ilişkiyi doğrudan kanıtlayan güçlü bir bilimsel veri henüz yok. Trump, örnek olarak Tylenol isimli ağrı kesici kullanımının düşük olduğu Küba’da otizm oranlarının da düşük olduğunu öne sürdü. Ancak uzmanlar, Küba’da da aynı etken maddeye sahip ilaçların farklı isimlerle yaygın olarak kullanıldığını belirtiyor.
Öte yandan Trump yönetiminin sağlık politikalarında aşılar da tartışma konusu. Sağlık Bakanı Kennedy’nin aşı karşıtı tutumu sıkça eleştirilirken, Trump da MMR (kızamık, kabakulak, kızamıkçık) ve Hepatit B gibi bazı aşıların yeniden değerlendirilmesi gerektiğini savundu. Bu açıklamaların ardından, sağlık bakanlığı aşılar ve ilaçlar hakkında kapsamlı bir kamuoyu bilgilendirme kampanyası başlattı. DSÖ, Trump’ın parasetamolün ve aşıların otizmle ilişkili olduğu yönündeki iddialarına karşı bir açıklama yayımlayarak, gebelikte bu ilacın kullanımının otizmle bağlantılı olduğuna dair “kesin ve tutarlı bilimsel kanıt bulunmadığını” vurguladı.
Sağlık Bakanı Kennedy’nin öncülüğünde son aylarda hayata geçirilen politikalar ise bilim ve sağlık camiasından yoğun tepki toplamaya devam ediyor. Amerikan Halk Sağlığı Derneği, Amerikan İmmünologlar Derneği ve diğer önde gelen sağlık kuruluşlarının da aralarında bulunduğu 20’den fazla kurum, yayımladıkları ortak bildiride Kennedy’ye istifa çağrısında bulundu. Açıklamada, Kennedy’nin halk sağlığını tehlikeye attığı ve Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri’ni (CDC) bilimsel verilerden uzaklaşmaya zorladığı ifade edildi.
Göreve gelmesinden bu yana CDC’nin danışma kurulu üyelerinin tamamını değiştiren Kennedy, yerlerine aşı politikalarına şüpheyle yaklaşan isimleri atayarak bilimsel süreçlerin siyasallaştırıldığı yönünde eleştirilerin hedefi oldu. Özellikle COVID-19 aşıları konusundaki kararlarıyla tepki çeken Kennedy, hamile kadınlar ve sağlıklı çocuklar için önerilen aşıları federal listeden çıkardı. Son olarak mRNA aşıları için ayrılmış 500 milyon dolarlık araştırma fonunu iptal etti ve CDC’nin aşı danışma kurulunu tamamen feshederek yerine kendi belirlediği isimleri getirdi. Bu gelişmeler, ABD sağlık sistemine duyulan güvenin daha da zedelenmesine yol açtı.
Trump yönetiminin sağlık politikalarına yönelik eleştiriler sadece sağlık camiası içerisidne kalmadı. Robert F. Kennedy Jr.’ın alışılmışın dışındaki sağlık politikaları, Cumhuriyetçi Parti içinde artan bir rahatsızlık mevcut. Kennedy’nin çocuklar için aşı takvimini yeniden düzenleme girişimi ve hamile kadınlara parasetamol kullanımından kaçınmalarını tavsiye etmesi, yalnızca tıp dünyasında değil, siyasi arenada da geniş yankı uyandırdı. Louisiana Senatörü ve aynı zamanda doktor olan Bill Cassidy, bu tür açıklamaların bilimsel temelden yoksun olduğunu belirterek, Kennedy’nin iddialarını destekleyecek verileri kamuoyuyla paylaşması gerektiğini söyledi. Cumhuriyetçi Parti’nin kıdemli siyasetçileri de Kennedy’nin bilim dışı kararlarını “rahatsız edici” ve “tehlikeli” olarak nitelendirdi. Bazı senatörler Kennedy’nin Trump için giderek politik bir yüke dönüştüğünü ve uyguladığı sağlık politikalarının halk sağlığına kalıcı zararlar verebileceğini dile getiriyor.
Kennedy öncülüğünde yürütülen sağlık politikalarına yönelik eleştiriler yalnızca siyasetçilerle sınırlı değil. Kamuoyu araştırmaları da halkın bu politikalardan duyduğu rahatsızlığı ortaya koyuyor. Son anketler, ebeveynlerin büyük çoğunluğunun kızamık, kabakulak, kızamıkçık (MMR) ve çocuk felci gibi rutin çocukluk aşılarını güvenli ve gerekli bulduğunu gösteriyor. Ancak aynı güven, COVID-19 ve mevsimsel grip aşıları söz konusu olduğunda ciddi ölçüde azalıyor. Daha da dikkat çekici olan ise federal sağlık kurumlarına duyulan güvende ciddi bir düşüş görülüyor. Ebeveynlerin yalnızca %14’ü federal sağlık kurumlarının aşı güvenliği ve etkinliği konusunda bağımsız hareket ettiğine inanıyor. Amerikalıların yaklaşık %51’i ise bu kurumlara güvenmediklerini ifade ediyor.
Trump’ın ikinci başkanlık döneminde sağlık politikaları, bilimsel verilerle çelişen açıklamalar ve tartışmalı atamalar nedeniyle kamuoyunda ciddi güven kaybına yol açıyor. Aşı karşıtı duruşu ve parasetamol gibi temel ilaçlara dair spekülatif iddialarıyla öne çıkan Sağlık Bakanı Kennedy, hem tıp dünyasında hem Cumhuriyetçi Parti içinde tepkilerin odağı haline gelmiştir. Özellikle çocukluk aşılarına yönelik şüphecilik ve federal sağlık kurumlarının yapısındaki müdahaleler, halk sağlığını tehdit ettiği gibi kurumsal bağımsızlığı da zedeleyebilir. Kamuoyunda azalan güven ve artan kutuplaşma, sağlık sisteminin yalnızca bilimsel değil, aynı zamanda siyasal bir krizle karşı karşıya olduğunu gösteriyor.