Anayasa Mahkemesi’nden Trump İçin Dokunulmazlık Kararı
Anayasa Mahkemesi, Pazartesi günü Trump’ın başkanlık döneminde aldığı ‘resmi kararlardan’ dolayı yargılanmasının önünü kapatan kritik bir dokunulmazlık kararı verdi. Mahkeme, “Kongre’nin, Başkan’ın Anayasa uyarınca yürütme organının sorumluluklarını yerine getirirken sergilediği davranışları suç haline getiremeyeceğine” hükmetti. 3’e karşı 6 oyla alınan kararda, eski Başkan’ın resmi eylemleri nedeniyle suçlamalara karşı dokunulmazlık hakkına sahip olduğuna, ancak bu dokunulmazlığın şahsi davranışları için geçerli olmadığına karar verildi. Bu kararla birlikte Trump’ın başta Kongre Baskını davası olmak üzere yargılandığı birçok davada yargılanmasının önünün kapandığı iddia ediliyor. Kararın açıklanması ile Trump bir zafer kazandığını iddia ederken başta Başkan Biden olmak üzere Demokrat ise kararı Amerikan demokrasisi için büyük bir tehlike olarak yorumladı.
Başkan Biden, kararın ardından canlı yayına çıkarak tepkisini dile getirdi. Biden, bu kararın “tehlikeli bir emsal” oluşturabileceğini savunarak hukukun üstünlüğü ilkesinin sarsıldığını ifade etti. Kararı, Amerika’nın geleceği için yapılmış “korkunç bir kötülük” olarak nitelendiren Biden, “Hiç kimse kanunların üstünde değildir. ABD başkanı bile” ifadeleriyle tepkisini gösterdi. 2016 başkanlık seçimlerinde Trump’ın rakibi olarak yarışan Hillary Clinton, kararın Anayasa Mahkemesi’nin Cumhuriyetçi kanadı tarafından alındığını vurgulayarak tepkisini dile getirdi. Demokrat Senato lideri Chuck Schumer ise, “Vatana ihanet ya da isyana teşvik, bir başkana tanınan temel bir anayasal yetki olarak görülmemelidir” diyerek kararı eleştirdi.
Kararın ardından Anayasa Mahkemesi’nin liberal üyeleri de tepkilerini kamuoyuyla paylaştılar. Karara şerh yazan yargıçlar arasında yer alan Sonia Sotomayor, bu kararla birlikte başkanlık makamının krallıkla özdeşleştirilebileceğini belirtti ve “Amerikan demokrasisinin geleceği için endişe duyuyorum” diyerek karara muhalefet ettiğini açıkladı. Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği de karara tepkisini göstererek, mahkemenin “partizan bir yaklaşımla başkanları yasaların büyük ölçüde üstüne çıkardığını” ifade etti. Bu kararla birlikte Anayasa Mahkemesi’nin Trump kampanyasına büyük bir malzeme verdiği belirtilirken, yargının siyaseti doğrudan ilgilendiren konularda daha makul adımlar atması gerektiği vurgulandı.
Trump, kararın ardından yaptığı açıklamada, mahkemenin Amerikan demokrasisinin geleceği için “büyük bir kazanım” olarak değerlendirilebilecek bir karara imza attığını ifade etti. Karar karşısında zafer kazandıklarını belirten Cumhuriyetçiler, eski Başkan Trump’a destek verdiler. Cumhuriyetçi Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson, mahkemenin kararını eski Başkan Trump ve gelecekteki tüm başkanlar için bir zafer olarak tanımlarken, Biden’ın yaptığı gibi yargının artık siyasal bir silah olarak kullanılamayacağını iddia etti.
Karar ile birlikte hukukun üstünlüğü, eşit vatandaşlık ve demokrasinin geleceğine yönelik kamuoyunda farklı tartışmalar başladı. Liberallere yakın medya kuruluşu New York Times, Anayasa Mahkemesi’nin kararını Amerikan demokrasisinin geleceği için tehlikeli bir hamle olarak yorumladı. Kararda yer alan resmi ve şahsi ayrımının manipülasyona açık olduğu ifade edildi. Ayrıca, Trump’ın yaklaşan seçimleri kazanması halinde, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği gücü arkasına alarak infial yaratabilecek adımlar atabileceği uyarısında bulunuldu.
Muhafazakarlara yakın medya kuruluşu Wall Street Journal ise kararın eleştirildiği kadar vahim sonuçlar doğurmayacağını, aksine başkanın karar alma süreçlerinde daha sağlıklı kararlar alabileceğini savundu. Kararın başkana olağanüstü yetkiler verdiği belirtilirken, Kongre’de başkanın azledilmesi gibi seçeneklerle denge unsurunun sağlanabileceği iddia edildi. Ayrıca, kararın yürütme organının işleyişinde esneklik sağlayarak, devlet yönetiminde daha etkin bir yapının oluşmasına katkıda bulunabileceği ifade edildi.
Anayasa Mahkemesi’nin kararı, yalnızca Trump’ın resmi kararlarından dolayı yargılanamayacağına değil, aynı zamanda dokunulmazlık kapsamındaki davranışlarının da aleyhinde delil olarak kullanılamayacağına hükmetti. Bu durumda, Trump’ın devam eden birçok davasının bu madde doğrultusunda düşmesi muhtemel senaryolar arasında yer alıyor. Kararla birlikte Trump’ın, 2020 seçimlerinin sonuçlarını etkileme girişimi nedeniyle yargılandığı davaların ertelenmesi bekleniyor. Bu davalarda savcıların iddianameleri yeniden hazırlayarak Trump’ın başkan sıfatıyla gerçekleştirdiği eylemleri iddianamelerden çıkarması gerekiyor.
Trump’ın devam eden davaları arasında yer alan Kongre Baskını ile ilgili davada da son gelişmelerle birlikte herhangi bir sonuca varılması zor görünüyor. Savcılar, Trump’ın Kongre Baskını’nı engelleyici bir adım atmadığını ve baskını teşvik ettiğini belirterek bir iddianame hazırlamışlardı. Baskın sırasında başkanlık görevini henüz devretmemiş olan Trump’ın o dönemde attığı adımların nasıl değerlendirileceği ise belirsizliğini koruyor. Bu durumda, mahkemenin aldığı dokunulmazlık kararı, Trump’ın başkanlık döneminde yaptığı resmi eylemlerle ilgili suçlamaların düşmesine neden olabilir, ancak şahsi davranışlarına yönelik suçlamalar devam edebilir.
Trump’ın 2006 yılında ilişki yaşadığı yetişkin film oyuncusuna 2016 seçim kampanyasına zarar vermemesi için sus payı ödemesiyle ilgili olarak yargılandığı ve evrakta sahtecilik yaparak ticari kayıtlarda tahrifata neden olduğu gerekçesiyle suçlu bulunduğu davanın ceza belirleme sürecinin Temmuz ayında gerçekleşmesi bekleniyordu. Anayasa Mahkemesi’nin dokunulmazlık kararının ardından, Trump’ın avukatlarının mahkemeye yaptığı itiraz nedeniyle sus payı davasının ceza belirleme süreci de Eylül ayına ertelendi.
Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karar, yalnızca Trump özelinde değerlendirilmeyecek kadar kritik bir öneme sahip. Yeni kararla birlikte, ABD başkanlarının devlet başkanı sıfatıyla yapmış olduğu hiçbir eylem yargıya taşınamayacak. Bu karar ile birlikte Başkan Biden hakkında açılması planlanan sınır güvenliği ve Afganistan çekilme süreci gibi kritik konularda Biden dokunulmazlık elde etmiş oldu. Her ne kadar Cumhuriyetçiler bu konularda dava açma talebiyle başvuru yapabilse de, savcılık bu kararların devlet başkanı sıfatıyla alındığını belirterek kovuşturmaya gerek olmadığını hükmedebilecek.
Anayasa Mahkemesi’nin kararı, başkanlık seçimlerine yaklaşırken Trump için önemli bir zafer olarak yorumlanabilir. Devam eden mahkemeler nedeniyle kampanyasına odaklanmakta sıkıntı yaşayan ve suçlu bulunduğu için Demokratlar tarafından hedef alınan Trump, mahkemenin kararıyla yargılandığı birçok davadan ceza almadan kurtulma şansına sahip olabilir. Hukukçular, başkanın hangi eylemlerinin başkan sıfatıyla yapılıp yapılmadığına karar verme sürecinin aylar sürebileceğini belirterek, devam eden davaların Kasım seçimlerinden önce neticelenmesinin imkansız olduğunu ifade etti. Bu davaların mevcut şartlar altında da seçimlerden önce sonuçlanması beklenmiyordu, ancak son kararla bu konuda bir kesinlik sağlanmış oldu.
Mahkemenin kararı, geçtiğimiz hafta Biden’ın kötü geçen münazara süreci nedeniyle Demokrat Parti içerisinde yaşanan adaylık krizinin üzerine Cumhuriyetçilere seçmen gözünde önemli bir zafer olarak değerlendirilebilir. Tartışmanın kazananı olarak görülen Trump, mahkeme kararını da stratejik bir şekilde kullanarak yakaladığı ivmeyi devam ettirdiği takdirde, Biden kampanyasının karşılık vermesi zor görünüyor.