Biden Hindistan’ı Avrupa’ya Bağlayacak Projeyi Tanıttı
Beyaz Saray, Hindistan dönem başkanlığında gerçekleştirilen G20 Liderler Zirvesinin oldukça verimli geçtiğini ve zirve sonunda yayınlanan ortak bildiriden memnuniyetini ifade etti. Zirvede ağırlıklı olarak iklim değişikliği ile mücadele ve küresel ekonomik kalkınma konuları ele alındı. Rusya-Ukrayna savaşı ve ABD-Çin gerginliği gölgesinde gerçekleştirilen zirve bugüne kadar yapılan “en zor G20 zirvesi” olarak nitelendirilirken liderler geçen yıldan farklı olarak Rusya’nın saldırgan olarak nitelenmediği ortak bildiri üzerinde anlaşmaya vardı. Zirvede ayrıca ABD ve ortak ülkeler arasında Hindistan, Ortadoğu ve Avrupa’yı birbirine bağlayan yeni bir ekonomik rota açılmasına yönelik mutabakat metni imzalandı.
Zirveye giderken Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in zirveye katılmayacağını açıklamasından dolayı “hayal kırıklığına uğradığını” söyleyen Başkan Biden, temaslarında ABD’nin en büyük rakibi olarak gördüğü Çin’in küresel çapta yükselen etkisini azaltma çabalarına yoğunluk vererek Hindistan’ın alternatif olabileceği mesajını verdi. Biden, Hindistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) liderleriyle birlikte Hindistan’ı demiryolları ve limanlar aracılığıyla Ortadoğu ve Avrupa’ya bağlayan Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomi Koridoru (IMEC) adı verilen yeni bir ticaret rotasının açılacağını duyurdu.
Koridorun kurulmasına yönelik olarak ABD, Hindistan, Suudi Arabistan, BAE, Fransa, Almanya, İtalya ve Avrupa Birliği arasında bir Mutabakat Zaptı imzalandı. IMEC’in kurulması için birlikte çalışmayı taahhüt eden imzacı ülkeler, 2 ay içinde koridorun oluşturulmasına yönelik bir “eylem planı” hazırlayacak. IMEC’in Asya, Arap Körfezi ve Avrupa arasında gelişmiş bağlantı ve ekonomik entegrasyon yoluyla ekonomik kalkınmayı teşvik etmesi bekleniyor. Projenin aynı zamanda G7 ülkelerinin gelişmekte olan ülkelerdeki altyapı açığını kapatma amacıyla kurduğu Küresel Altyapı ve Yatırım Ortaklığı (PGII) girişimi kapsamında geliştirileceği belirtiliyor. Projenin maliyeti resmi olarak açıklanmamış olsa da ülkelerin koridoru geliştirmek için yaklaşık 20 milyar dolar harcayabileceği tahmin ediliyor.
Proje, Suudi Arabistan, BAE ve potansiyel olarak İsrail’i yük demiryoluyla birbirine bağlamayı, ardından Hindistan ve Avrupa’ya ulaşmak için deniz taşımacılığını kullanmayı ve dünyanın en büyük ekonomilerinden bazılarını yaklaşık 5 bin kilometrelik bir mesafeye yaymayı amaçlıyor. Mutabakat metnine göre girişim “Hindistan’ı Arap Körfezine bağlayan doğu koridoru ve Arap Körfezini Avrupa’ya bağlayan kuzey koridoru olmak üzere iki ayrı koridordan oluşacak. Tamamlandığında, mevcut deniz ve karayolu taşımacılığı rotalarını tamamlayacak güvenilir ve uygun maliyetli bir sınır ötesi gemiden demiryoluna transit ağı sağlayacak ve mal ve hizmetlerin Hindistan, BAE, Suudi Arabistan, Ürdün, İsrail ve Avrupa’ya, bu ülkelerden transit geçişini mümkün kılacak bir demiryolu içerecek.”
Beyaz Saray, projenin “yeni bir bağlantı çağı” başlatacağını kaydederken uzmanlar koridorun Çin’in altyapı projesi olan Kuşak ve Yol Girişimi’ne (BRI) karşı bir meydan okuma olacağını savunuyor. Washington yönetimi ise projenin Çin’in dünya çapında altyapı projelerini finanse ettiği İpek Yolu Girişimi ile doğrudan rekabet halinde olduğunu reddediyor. Uzmanlara göre Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi planlandığı gibi ilerlememiş olsa da ABD için zorluklar oluşturmuş durumda. Girişim ülkelerin borç yükünü arttırmış ve Çinli şirketlerin etki alanlarını genişletmiş ve ülke yönetimlerini Pekin’le olan siyasi ve ticari ilişkilerini sıkılaştırmaya itmiş durumda. Çin’in projesi aynı zamanda Amerikan şirketlerini yerinden etme, ABD ürünleriyle uyumsuz teknik standartlar belirleme ve ülkeleri siyasi olarak Çin’le yakınlaşmaya itme potansiyeline sahip.
Uzmanlara göre ABD, Çin’in girişimine karşı çıkmak yerine küresel altyapı için olumlu bir vizyon sunması gerektiğinin farkına varmış olsa da henüz net bir yanıt verebilmiş değil. Biden yönetimi, 2021 yılında Daha İyi Bir Dünya İnşa Et(B3W) ardından da 2022’de Küresel Altyapı ve Yatırım Ortaklığı (PGII) olarak bir girişim duyurmuştu. PGII dört alanda yatırım yapmak üzere özel sermayeyi harekete geçirmeyi amaçlıyordu: iklim değişikliği ve enerji güvenliği, sağlık ve sağlık güvenliği, dijital teknoloji ve toplumsal cinsiyet eşitliği.
Uzmanlar, ABD’nin koridorun içinde yer almamasına rağmen alternatif bir ortak ve yatırımcı olarak ön plana çıkarak Çin’in küresel altyapı inşasına yönelik hamlelerine karşı koymaya çalıştığını belirtiyor. Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’ın açıklamalarına göre ABD, projede “etkili Amerikan liderliğinin” bir işareti olarak “geniş kapsamlı yatırımlar” vizyonuyla ve diğer ulusları ortak olarak kabul etme isteğiyle yer almış durumda. Projeyi “geniş ve iddialı” olarak tanımlayan Ulusal Güvenlik Başdanışmanı Jon Finer da ABD’nin üç bölgeyi birbirine bağlamayı değerli gördüğünü ve bunun küresel altyapıyı geliştirmek için ortaklık kurmanın bir yolu olduğunu söyledi. ABD’ye göre, proje aynı zamanda Ortadoğu’daki ülkeleri bir araya getirme ve bölgeyi “zorlukların, çatışmaların veya krizlerin kaynağı” olmaktan ziyade ekonomik bir merkez haline dönüştürme amacı taşıyor.
Wall Street Journal gazetesine göre projenin temelinde ABD ve Avrupa’daki politika yapıcıların bazı önemli jeopolitik hedefleri yatıyor. Bunlardan biri Pekin’in etkisini azaltmak için Çin’in küresel altyapı girişimleriyle rekabet etmek. Bir diğeri ise Washington’un küresel rakipleri Rusya ve Çin’in son yıllarda zemin kazandığı Ortadoğu’daki etkisini arttırmak. Resmi ilişkileri bulunmayan ancak İran’a şüpheyle yaklaşan Suudi Arabistan ve İsrail arasındaki bağları genişletmek de Washington için bir başka kazanım olabilir.
Yeni koridoru “siyasi bir araç” olarak nitelendiren Çin medyasına göre koridorun demiryolu ağının kapsadığı bölgeler arasında taşıyacağı düşük ticaret hacmi göz önüne alındığında IMEC’in başarılı olması şüpheli görünüyor ve IMEC projesinin Çin’i dışarıda bırakması halinde ekonomik bir anlam ifade etmeyeceği ileri sürülüyor. Projenin jeopolitik hedeflerinin açık olduğunu savunan Çin medyası ABD’nin Kuşak Yol Girişimi’ne karşı bir denge unsuru olarak büyük ekonomik koridorlar inşa ederek Çin’in Ortadoğu ve ilgili bölgelerdeki etkisini kırmaya çalıştığını savunuyor.
Çin’in yıllar önce başlattığı Kuşak Yol İnisiyatifi projesine yönelik harcamaları ekonomik sorunlar nedeniyle kısmak zorunda kaldığı bir dönemde Batılı ülkelerin Hindistan’ı ön plana çıkartarak oldukça iddialı bir altyapı planını hayata geçirmeye çalışmasına dikkat çekiliyor. Uzmanlar, Batılı ülkelerin Hindistan’ın ekonomik ve jeopolitik gücünü artırmaya çalışarak Çin’e karşı bölgede bir denge unsuru olmasını hedeflediğini ileri sürüyor. Hindistan henüz gelişmiş ülke statüsünde görülmüyor ancak ekonomisinin hızla büyümesi ve Batı’nın Çin’e karşı müttefik arayışına girmesiyle Yeni Delhi önemli bir konuma yükselmiş oldu.