Biden: “Putin Hesap Hatası Yaptı”
Ukrayna’yı topyekûn işgal amacıyla başlattığı askeri harekata ara vermeden devam eden Rusya bir yandan Ukrayna’da ummadığı bir direnişle karşılaşırken diğer yandan ABD ve Avrupalı devletler tarafından uygulamaya konulan çok sert yaptırımlara maruz kaldı. Kremlin yönetiminin yoğun diplomatik temaslara rağmen kararından vazgeçmeyerek Avrupa’da 2. Dünya Savaşı’ndan beri görülmemiş çapta bir askeri operasyon başlatması, ABD ve Avrupalı devletleri işbirliği yapmaya zorlarken, kısa süre öncesine kadar “beyin ölümü gerçekleşti” denilen NATO ittifakının da daha fazla önem kazanmasına sebep oldu. İsveç ve Finlandiya gibi ülkeler NATO üyeliğine daha sıcak bakmaya başlarken Almanya savunma bütçesini artırma kararı aldığını açıkladı.
Yürütülen diplomatik müzakereler sırasında Rusya’nın her an bir saldırı başlatabileceği yönünde uyarılarda bulunan Başkan Biden’ın öngörüsü doğru çıkarken böyle bir durumda Rusya’ya yönelik “benzeri görülmemiş sertlikte yaptırımlar” uygulanacağı yönündeki ikazlarının da sadece tehditten kalmamış olması dikkat çekti. Göreve geldiği günden beri diplomasiye önem vereceğini ve Amerikan liderliğinde demokratik ülkelerin otokrat devletlere karşı güç birliği yapması gerektiğini savunan Biden dış politikada çabalarının sonucunu almaya başlarken “hesap hatası” yaptığı ileri sürülen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in el yükselterek nükleer güçlerini teyakkuza geçirmesi gerilimi daha da tırmandırarak küresel boyuta taşıdı.
Moskova’nın askeri müdahalesini “kasıtlı, soğukkanlı ve uzun süredir planlanan bir işgal girişimi” olarak nitelendiren Biden, Kongre’ye hitaben yaptığı “Birliğin Durumu” konuşmasında Rusya-Ukrayna savaşına değinerek yaşanan süreci ve mevcut durumu değerlendirdi. Putin’in Ukrayna’ya girdiğinde dünyanın onu izlemekle yetineceğini sanarak çok büyük bir hata yaptığını söyleyen Biden, Putin’in beklemediği bir direnişle karşılaştığını söyleyerek Ukrayna halkını gösterdikleri cesaretten dolayı kutladı. Kongre’de bulunan Ukrayna Büyükelçisini işaret ederek alkışlatan Biden, Kongre üyelerinin Ukrayna’ya verilen destekte birlik halinde olduğu mesajını verdi. Putin’i “diktatör” olarak niteleyen Biden, “diktatörler saldırganlıklarının bedelini ödemedikleri zaman daha fazla kaosa yol açarlar. Bu durum Amerika ve dünyaya daha büyük maliyet doğurur. Putin’in savaşı gerekçesiz ve önceden planlanmış bir savaştı. Diplomasi çabalarını reddetti. Batı ve NATO’nun karşılık vermeyeceğini ve bizi burada kendi ülkemizde bölebileceğini düşündü. Putin yanıldı. Biz hazırdık.” şeklinde konuştu.
Rusya’ya karşı atılacak adımlar konusunda müttefikleriyle birlikte aylarca çalıştıklarını söyleyen Biden konuşmasındaRusya karşısında birlik halinde hareket ettiklerini belirtti. Müzakere sürecinde neler yaptığını anlatan Biden, bir araya getirdiği Avrupalı müttefikler ile uzun müzakereler yürüttüklerini ve kendileriyle Putin’in planlarını paylaştıklarını söyledi. “Rusya’nın yalanlarına gerçeklerle karşılık verdik” diyen Biden, özgür dünyanın Rusya’nın karşısına geçtiğini ve ona yaptırım uyguladığını belirtirken “Putin hiç olmadığı kadar dünyadan izole edildi” ifadelerini kullandı.
Rusya’ya uygulanan yaptırımlara da değinen Biden, “şu anda çok güçlü ekonomik yaptırımları uyguluyoruz. Rusya’nın en büyük bankalarını uluslararası finansal sistemden kopardık. Merkez Bankası’nın rubleyi korumasını engelliyoruz. Putin’in 650 milyar dolarlık savaş fonunu değersiz hale getirdik. Rusya’nın teknolojiye erişimini engelliyoruz. Ekonomik gücünü zayıflatacağız. Ordusunu zayıflatacağız. Yıllarca sürecek bu etkiler” ifadelerini kullandı. Uygulanan yaptırımlardan dolayı Putin’i suçlayan Biden, “Ruble çoktan %30 değer kaybetti. Rusya borsası %40 düştü, ticaret yapamaz vaziyetteler. Rus ekonomisi ağır hasar aldı ve buradaki tek suçlu Putin’dir” şeklinde konuştu. Avrupa’da konuşlanan Amerikan askerlerinin durumuna da açıklık getiren Biden, ABD ve Rus askerlerinin karşı karşıya gelmeyeceklerini yinelerken bu kuvvetlerin sadece Rusya’nın NATO ülkelerine saldırması halinde devreye gireceğini kaydetti.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi 49. oturumuna katılan Dışişleri Bakanı Blinken, Rusya’nın Konsey’den çıkarılması gerektiğini söyledi. Rusya’nın sebepsiz ve haksız bir şekilde Ukrayna’ya savaş açarak uluslararası hukuku ihlal ettiğini, uluslararası barış ve güvenliğin temel ilkelerini hiçe saydığını ve bir insani krize neden olduğunu belirten Blinken, Rus saldırılarının okulları, hastaneleri, konutları hedef aldığını kaydetti. Rus ordularının içme suyu, gaz ve elektrik sağlayan kritik altyapıları yok ettiğini belirten Blinken, saldırılarda onlarca sivilin öldürüldüğünü, yüzlerce sivilin de yaralandığını, yarım milyondan fazla insanın ülkeyi terk etmek zorunda kaldığını hatırlattı.
Putin’in Zelenski hükümetini devirmeyi başarması halinde Ukrayna’da insan hakları ihlalleri ve insani krizlerin daha da kötüleşeceğini belirten Blinken, örnek olarak Rusya’nın 2014 yılında Kırım’ı işgal etmesinden sonra yaşanan insani krizleri gösterdi. “Rusya’nın Kırım işgalindeki yargısız infazlarına, faili meçhullerine, işkencelerine, keyfi gözaltılarına, etnik ve dini azınlıklara yönelik zulümlerine ve muhalifleri acımasızca bastırmasına bakın” şeklinde konuşan Blinken, Konsey’in insan hakları ihlallerini durdurmak için kurulduğunu hatırlatarak, “Korkunç insan hakları ihlalleri gerçekleştirerek, büyük insani acılara neden olarak, başka bir BM üye devletini işgal etmeye çalışan bir BM üye devletinin bu Konsey’de kalmasına izin verilip verilmeyeceği sorulması gereken makul bir sorudur” ifadelerini kullandı.
Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırıları devam ederken, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yapılan oylamadaRusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırısını kınayan karar tasarısı 5’e karşı 141 oyla kabul edilirken, 35 ülke ise çekimser kaldı. Alınan karar yasal olarak bağlayıcı olmazken, Rusya’ya yönelik küresel bir siyasi baskı kurma çabası anlamına geliyor. Kararda, “Rusya Federasyonu’nun tüm askeri güçlerini uluslararası kabul görmüş sınırları içindeki Ukrayna topraklarından derhal, tamamen ve koşulsuz olarak geri çekmesi talep ediliyor” ifadelerine yer verildi.
Oylama öncesinde konuşan ABD’nin BM Daimî Temsilcisi Linda Thomas-Greenfield, 40 yıl aradan sonra bu türde ilk kez bir oturum gerçekleştiğinin altını çizerek, Rus ordusunun Ukrayna halkı için hayati önem taşıyan altyapı tesislerini yok ettiğini belirtti. Rus kuvvetlerinin, Ukrayna’da son derece ölümcül silahlar kullandığına dair görüntüler olduğunu söyleyen ABD temsilcisi, bunlar arasında Cenevre Sözleşmesi uyarınca yasaklanan misket bombaları ve vakum bombaları gibi silahların bulunduğunu sözlerine ekledi. Rusya’nın nükleer kuvvetlerini yüksek alarma geçirerek, Finlandiya ve İsveç’i işgal etmekle tehdit ettiğini hatırlatan temsilci, “Rusya her adımında BM’ye ihanet etti. Rusya’nın eylemleri bu kurumun temsil ettiği her şeye aykırı” şeklinde konuştu. Thomas-Greenfield, Belarus yönetimine de çağrıda bulunarak topraklarının Rusya tarafından kullanılmasına izin vermemesini ve Rus saldırganlığına destek vermekten vaz geçmesini istedi.
Ukrayna’nın BM Daimî Temsilcisi Sergey Kyslytsya da oylama öncesi yaptığı açıklamada söz konusu oylamanın bir dönüm noktasını olduğunu ifade ederek, üye ülkeleri Rusya’yı durdurmak için adım atmaya çağırdı. Putin’i Hitler’e benzeten Kyslytsya, dünyanın Hitler’i durdurmada geç kaldığını ve bu gecikmenin milyonlarca insanın hayatına mal olduğunu hatırlatarak aynı hatanın tekrarlanmaması gerektiğini ve Putin’in bir an önce durdurulmasının hayati önem taşıdığını söyledi. Rusya’nın Ukrayna’yı var olma hakkından yoksun bırakmaya çalıştığını söyleyen Kyslytsya, “Rusya’nın amacı sadece bir işgal değil, soykırımdır” şeklinde konuştu.
Putin’in Ukrayna’ya saldırması Avrupa’da önemli değişiklikleri tetikledi. İsveç ve Finlandiya gibi ülkeler NATO üyeliğine daha sıcak bakmaya başladıklarını açıklarken, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi Almanya’nın silahlanma ve askeri yapılanma konularında yıllardır izlediği pasif savunma politikasında köklü bir değişime neden oldu. Almanya Başbakan Olaf Scholz, savunma harcamalarının artırılacağını, 2022 bütçesinden orduya yatırım için bir kerelik 100 milyar Euroluk kaynak tahsis edileceğini açıkladı. Scholz, bu kaynağın “gerekli yatırımlar ve silahlanma planları” için kullanılacağını belirtti. Ancak orduya yatırım 100 milyar Euro ile sınırlı kalmayacak. Hükümet aynı zamanda savunma harcamalarını da uzun vadeli olarak artırmayı planlıyor. NATO üyelerinin 2014 yılındaki zirvede kararlaştırdığı, savunma harcamalarının GSYİH’nın en az yüzde 2’sini bulmasını öngören karar, yıllarca Almanya ile ABD arasında gerginliğe neden olmuştu.
İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden beri silahlanma konusunda pasif bir politika izleyen Almanya’nın askeri yapılanmasını yenileme ve bütçesini artırma kararı sürpriz bir gelişme olarak görülebilir ancak Almanya’nın bir süredir böyle bir planlama içerisinde bulunduğunu söylemek yanlış olmaz. Almanya eski Şansölyesi Angela Merkel birçok defa “Avrupa olarak kendi kaderimizi kendi elimizde tutmalıyız” ifadelerini kullanmıştı. Zira Almanya ve Fransa güçlü bir ordu ve askeri yapılanmaya sahip olmadıkları sürece uluslararası siyasette – ABD ve Rusya’nın INF anlaşmasının tek taraflı fesh etmeleri örneğinde görüldüğü gibi – Avrupa’yı ilgilendiren güvenlik konularında bile fazla söz hakkına sahip olamayacaklarını uzun süredir görüyorlar.