Biden: Şi’nin G20 Zirvesine Katılmaması Hayal Kırıklığı
Başkan Biden 9-10 Eylül tarihleri arasında dünyanın en büyük ekonomilerine sahip ülkelerin liderlerini bir araya getirecek olan G20 Liderler Zirvesine katılmak üzere Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’ye gidiyor. Biden’in zirvede iklim değişikliği ve ekonomik konulara odaklanacağı ve gelişmekte olan ülkelere daha iyi hizmet verebilmeleri için uluslararası finans kuruluşlarında değişiklik yapılması yönünde baskı yapacağı belirtiliyor. Çin ve Rusya liderlerinin zirveye katılmayacaklarını açıklaması ve ABD’nin Pekin’e karşı Hindistan’la bağlarını güçlendirmeye çalışması nedeniyle derinleşen küresel rekabetin dünyanın en büyük ekonomilerini bir araya getiren zirveye gölge düşüreceği kaydediliyor.
Beyaz Saray yetkilileri, Biden’ın G20 toplantısını ABD’nin gelişmekte olan ve orta gelirli ülkeler için Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu’nun kredi gücünü yaklaşık 200 milyar dolar arttıracak bir öneriyi vurgulamak için bir fırsat olarak kullanacağını dile getirdi. Bu hamle ABD’nin Çin liderliğindeki bölgesel kalkınma ve askeri genişlemeye hizmet eden bir Truva atı olarak gördüğü Kuşak ve Yol altyapı girişimine önemli bir alternatif sunma girişimi olarak değerlendiriliyor.
Çin Dışişleri Bakanlığı, Devlet Başkanı Şi Cinping’in G20 zirvesine katılmayacağını ve kendisini Başbakan Li Qiang’ın temsil edeceği duyurdu. Bu kararla Çin 2008’den bu yana düzenli olarak gerçekleştirilen liderler zirvesine ilk kez en üst düzeyde katılmayacak. G20 zirvesi, ABD ve Çin’in bir dizi ticari ve jeopolitik gerilimle bozulan ilişkilerini istikrara kavuşturmaya çalıştığı bir dönemde, liderler düzeyinde görüşme gerçekleştirebileceği bir yer olarak görülüyordu. Biden ve Şi son olarak geçen Kasım ayında Endonezya’nın Bali kentinde düzenlenen G20 zirvesi sırasında bir araya gelmişti. Fazla yurtdışı gezisine çıkmayan Şi geçen hafta Güney Afrika’da düzenlenen BRICS liderler toplantısına katılmıştı. Şi göreve geldiği 2012 yılından bu yana hiçbir G20 toplantısını kaçırmamıştı.
Başkan Biden, Şi’nin zirveye katılmamasından dolayı “hayal kırıklığına uğradığını” söyledi. Biden, Çinli mevkidaşıyla “daha sonra görüşeceğini” belirtti. İki lider arasında yüz yüze görüşmelerin yapılabileceği düşünülen bir sonraki zirve 12-18 Kasım tarihlerinde San Francisco’da gerçekleştirilecek olan Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği Liderler Toplantısı olacak. Diyaloğu canlandırmak amacıyla bu yıl Washington’dan Çin’e yapılan yoğun diplomatik ziyaretlere rağmen ABD-Çin ilişkileri arasındaki gerginlik devam ediyor.
Washington ve Pekin, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, Sincan ve Hong Kong’daki insan hakları ihlalleri, Tayvan ve Güney Çin Denizi üzerindeki hak iddiaları ve Pekin’in yüksek teknoloji bileşenlerine erişimini sınırlayan ekonomik kısıtlamalar gibi muhtelif konularda anlaşmazlık yaşıyor. İlişkileri geliştirmek amacıyla son aylarda bir dizi üst düzey ABD yetkilisi Çin’e ziyarette bulunmuştu. Bunlar arasında Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Hazine Bakanı Janet Yellen, ABD’nin İklim Özel Temsilcisi John Kerry ve son olarak Ticaret Bakanı Gina Raimondo bulunuyor.
G20 Zirvesi Çin ve Hindistan arasındaki ilişkilerin kötüleştiği bir döneme denk geldi. İki ülke, diğer konuların yanı sıra, Himalaya bölgesindeki sınır ihtilafı nedeniyle karşı karşıya geliyor. Geçen hafta Pekin yönetiminin Hindistan’a bağlı Arunachal Pradesh eyaleti ve Aksai Chin platosunu Çin toprağı olarak gösteren bir harita yayınlaması Hindistan tarafından protesto edilmişti. Harita anlaşmazlığı, Hindistan Başbakanı Modi ve Şi’nin Güney Afrika’da yüz yüze gerçekleştirdikleri ve tartışmalı sınırlarındaki gerilimi azaltmak için “çabaları yoğunlaştırma” konusunda anlaştıkları görüşmeden hemen sonra patlak verdi.
Rusya Devlet Başkanı Putin de yoğun programından dolayı Yeni Delhi’ye gitmeyeceğini ve yerine Dışişleri Bakanı Lavrov’u göndereceğini açıkladı. Putin, BRICS zirvesine de video bağlantısı ile katılmıştı. Putin’in Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından tutuklanma riskinden kaçınmak için yurtdışı gezilerine sıcak bakmadığı ileri sürülüyor. Mahkeme, Ukrayna’da savaş suçu işlemekle suçladığı Putin için geçen mart ayında tutuklama emri çıkarmıştı. Şi ve Putin’in zirveye katılmama kararını anlaşmalı bir şekilde verip vermedikleri tartışma konusu olurken Kremlin’den yapılan açıklamada iki liderin koordinasyon halinde değil kendi programlarına göre hareket ettikleri belirtildi.
G20 üyeleri arasındaki bölünmeler, Ukrayna’daki savaşa ilişkin bir pozisyon da içeren ortak bir bildiri kabul edip edemeyecekleri konusunda şüphelere yol açıyor. Geçen yıl Bali’de yapılan toplantıdan çıkan bildiri savaşın ekonomik zararlarına odaklanmıştı. Bu yıl Hindistan’ın farklılıklar arasında köprü kurmakta zorlanacağı belirtiliyor. Analistler, Çin lideri Şi’nin G20 zirvesine katılmayacak olmasının iklim değişikliği ve Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı gibi acil küresel meselelerin ele alınmasına yönelik çabalara gölge düşüreceğini ileri sürüyor.
Şi’nin toplantıya katılmama kararının soru işaretleri yarattığına ve Pekin’in dış politika gündemindeki önceliklerin değiştiğine işaret ettiğine dikkat çekilirken diğer dünya liderleriyle en üst düzeyde temas kurma ve ilişkileri geliştirme fırsatlarını kaçırmak anlamına geleceği de savunuluyor. Bazı uzmanlar küresel diplomaside lider olmak isteyen Çin’in zirveye en üst düzeyde katılmamasının bu hedefle çeliştiği ve Çin’in dış politika odağının Küresel Güney’e kaydığını ileri sürüyor.
ABD ve Çin özellikle Hint-Pasifik bölgesinde askeri ve diplomatik açıdan sık sık karşı karşıya geliyor. Çin Halk Cumhuriyeti’ni mevcut uluslararası düzene tehdit ve ABD için en güçlü rakip olarak tanımlayan Biden, göreve başladığı günden itibaren dış politika odağını Hint-Pasifik bölgesine kaydırarak Çin’in etki alanını sınırlandırma stratejisi izliyordu. Çin’in uzun vadede büyük bir tehlike oluşturduğuna inanan Biden yönetimi, Ukrayna’daki savaş devam ederken bile Çin tehdidine odaklanmayı sürdüreceklerini açıklamıştı. Çin’in uluslararası düzeni yeniden şekillendirme niyetinde olduğuna inanan Washington, Pekin yönetiminin bunu gerçekleştirebilecek ekonomik, askeri ve teknolojik güce sahip olduğunu düşünüyor.