Biden Yönetimi Çin’i En Büyük Stratejik Tehdit Olarak Görüyor
ABD Senatosu Silahlı Hizmetler Komisyonu’nda 2022 savunma bütçesinin hazırlanması konusunda bilgilendirme amaçlı konuşan Hint-Pasifik Kuvvetleri Komutanı Oramiral Philip Davidson, Çin’i “güvenlik konusunda 21’inci yüzyılın en büyük uzun vadeli stratejik tehdidi” olarak tanımladı. Çin’e karşı konvansiyonel caydırıcılığın kaybedilmekte olduğu uyarısında bulunan Davidson, Amerika’nın Çin’in giderek artan askeri kapasitesine gerekli karşılığı verememesinin Pekin’in mevcut uluslararası düzeni yeniden şekillendirme planlarını hızlandırdığını söyledi.
Amiral Davidson, Hint-Pasifik bölgesinin Amerika’nın geleceğini ilgilendiren en önemli bölge olduğunu ve Savunma Bakanlığı’nın öncelikli alanı olarak kalmaya devam edeceğini belirtti. Bölgenin gelecek 10 yıl zarfında dünya nüfusunun üçte ikisini barındıracağını ve ekonomik büyüklüğünün de küresel ekonominin üçte ikisine tekabül edeceğini kaydeden Davidson, ABD için en büyük tehdit olarak “bölgedeki rekabette geleneksel caydırıcı unsurların erozyona uğramış olmasını” gösterdi.
“Çin’in büyüyen askeri gücünün ABD tarafından karşılıksız bırakılmasının Pekin yönetimini mevcut uluslararası düzeni kendi zihniyetine uygun biçimde yeniden şekillendirme planlarını hızlandırmaya teşvik ettiğini” söyleyen Davidson, Çin’in küresel liderlik rolünü ABD’nin elinden alma düşüncelerini pekiştirmelerinden kaygı duyduğunu dile getirdi. Davidson, “uzun zamandır 2050 yılına kadar Washington’ın dünya liderliği rolünü devralmak istediklerini söylüyorlardı. Bu hedefi öne çektikleri konusunda endişeliyim” ifadelerini kullandı.
Hint-Pasifik bölgesindeki askeri dengenin Amerika ve müttefikleri aleyhine değiştiğini belirten Davidson, “bu dengesizlikle güçlerimizi etkili bir yanıt verme fırsatından yoksun bırakarak Çin’in mevcut düzeni tek taraflı olarak değiştirmeye cüret etme riskini giderek arttırıyoruz” şeklinde konuştu. Davidson, Çin’in avantaj sahibi olduğunu düşündüğü durumlarda bunu kullanmaktan çekinmeyeceğiyle ilgili her türlü belirtinin mevcut olduğunu ifade etti. “Çin’in saldırganlık sergileme eğilimi içinde olduğunu gösteren bir tutum içinde bulunduklarını görüyorum” diyen Davidson, Pekin yönetiminin Hindistan’la ihtilaflı sınır bölgesi sürtüşmesini, Tibet’teki faaliyetlerini, Hong Kong ve Doğu Türkistan’daki baskıcı politikalarını örnek gösterdi.
Amiral Davidson, Çin’in bir sonraki hedefleri arasında Tayvan ve Guam’ın olabileceği uyarısında bulundu. Tayvan’ı ele geçirmenin Çin’in en önemli hedeflerinden biri olduğunu belirten Davidson, Çin’in, ABD’nin Asya’daki askeri gücünü kısıtlama girişimlerini hızlandırdığını belirterek gelecek altı yıl içinde Tayvan’ı işgal edebileceği konusunda uyardı. Davidson, “son zamanlarda Tayvan yakınlarında Çin kuvvetlerinin hava hareketliliğinde bir artış gözlemliyoruz. Buna bombardıman, savaş ve keşif uçaklarının uçurulması dahil. Hatta Tayvan’ın hava savunma tanımlama alanına girecek kadar ileri gittiler” açıklamalarında bulundu.
Kongre’deki sunumunda Guam adasının ABD toprağı olduğunu ve 170 bin Amerikan vatandaşının adada bulunduğunu belirten Davidson, “Guam Adası’nın Çin’in hedefinde olduğunu ve savunulması gerektiğini” kaydetti. Davidson, Çin hava kuvvetlerine ait H-6 bombardıman uçaklarının Guam’daki Anderson Hava Üssü’ne saldırdığını gösteren bir propaganda videosu hazırlandığı ve kamuoyunda yaygın bir şekilde izlendiğine dikkat çekti. Çin’in propaganda videosunda, Guam’a bombardıman uçaklarıyla saldırı düzenlediğinin görüldüğünü belirten Amerikalı general, “Ben her zaman seyir ve balistik füze tehdidine karşı sabit, 360 derece hava ve füze savunma kabiliyeti sağlayan bir sistemin orada bulunmasından yanayım. Şu anda orada bulundurduğumuz THAAD (Terminal Yüksek İrtifa Alan Savunma Sistemi) radarlarının, Çin’den gelen mevcut tehditlerin gidişatına yeteceğini düşünmüyorum” ifadelerini kullandı.
“Çin donanmasına ait gemi ve denizaltıların Guam ve Kuzey Mariana Adaları civarında dolaştığını görüyoruz” diyen Davidson, “Çin’in son derece büyük balistik füze gücünün ortaya koyduğu asimetrik dengeye de tanık oluyoruz” şeklinde konuştu. Davidson, Çin’in saldırı gücüne karşı Guam adasına Aegis Ashore füze savunma sisteminin kurulması gerektiğini savundu. Toplam maliyeti 1,6 milyar dolar civarında olan sistem, Hint-Pasifik Komutanlığının mart başında Kongre’ye sunduğu 2022-2025 yıllarını kapsayan dönem için 27,3 milyar dolarlık askeri harcamalar planının öncelikleri arasında yer alıyor. 2021 için önerilen mali planda bu miktar 20 milyar dolar civarındaydı.
Oturum sırasında senatörlerin Çin’in giderek artan nükleer kapasitesine ilişkin sorularına yanıt veren Davidson, Çin’in on yıl içinde “nükleer stoklarını en az iki kat arttırma” olasılığının yüksek olduğunu hatta üç veya dört kat bile artırma ihtimalinin bulunduğunu vurguladı. Çin’in 2021 mali yıl için savunma bütçesini yüzde 6,8 oranında artırarak 209 milyar dolara çıkarması bekleniyor. Washington yönetimi geçen yıl Hint-Pasifik bölgesinde Çin’e karşı daha fazla askeri kaynak ayırmak üzere “Pasifik Caydırıcılık İnisiyatifini” kurmuştu. 2014 yılında Rusya’ya karşı kurulan “Avrupa Caydırıcılık İnisiyatifine” benzer şekilde kurulan yapılanma bölgede kalıcı üsler kurulması ve daha fazla askeri kaynak aktarılmasını sağlarken bölge ülkeleri ile askeri işbirliği için ek fon ayrılmasına olanak sağlıyor.
2019 yılında komiteye sunduğu raporda Çin ordusunun sayısal üstünlüğü ele geçirdiğini ve yüksek kalitede sistemler geliştirmeye başlayarak mevcut niteliksel üstünlük farkını da kapatmaya başladığını belirttiğini hatırlatan Amiral Davidson, Hint-Pasifik Komutanlığı’nın Kongre’ye sunduğu 27.3 milyar dolarlık paketle mevcut niteliksel üstünlüklerini koruyabileceklerini ve başta Guam olmak üzere bölgede bulunan adalar zincirine yeni radar ve füze savunma sistemleri kurarak savunma yönlerini de güçlendirebileceklerini kaydetti.
ABD’de Çin’in agresif tutumuna ilişkin kaygılar uzun süredir devam ediyor. ABD’li askeri yetkililer ve istihbarat çevreleri, eski Başkan Donald Trump döneminde de Çin’in askeri yatırımları, dezenformasyon, casusluk ve siber alanda yürüttüğü operasyonlar konusunda sık sık uyarılarda bulunuyordu. Washington yönetimi, Hint-Pasifik bölgesinde Amerikan toprağı olan Guam adasının bulunması ve Güney Çin Denizi’nin dünya ticareti açısından kritik önemi gibi jeostratejik kaygılara da sahip.
Öte yandan bölge ülkeleri Hindistan, Avustralya ve Japonya ile Çin’in artan ekonomik ve askeri gücünü dengelemek için kurulan ancak Trump döneminde pek etkin görünmeyen Dörtlü ittifakı da daha aktif hale geliyor. Bu ‘Dörtlü’ platformu ortak demokratik değerler, açık ve özgür uluslararası düzeni korumaya çalışması itibariyle de Amerika’nın bölgedeki varlığını ve faaliyetlerinin meşruiyet zeminini oluşturuyor. Çin’in Hong Kong ve Doğu Türkistan örneklerinde olduğu gibi içerde uyguladığı baskıcı politikalar ve Avustralya’ya karşı uygulanan yaptırımlar ile Hindistan, Tibet ve Tayvan gibi komşu ülkelerle yaşanan ihtilaf ve gerginlikler şeklinde kendini gösteren agresif dış politikası da Amerika için kaygı verici konular olarak öne çıkıyor.