Biden Yönetiminin Dış Politika Öncelikleri
ABD başkanlık seçimlerinin sonuçlanmasının ardından zaferini ilan eden Joe Biden’ın dış politikada nasıl bir yol izleyeceği bütün dünyada merak konusu. Biden’ın gerek Obama döneminde başkan yardımcılığı yaptığı sırada benimsediği dış politika anlayışı ve gerek başkanlık seçimi sürecinde yapmış olduğu açıklamalar yeni ABD yönetiminin nasıl bir dış politika anlayışı sergileyeceğinin ipuçlarını sunuyor.
20 Ocak’ta göreve başlayacak olan Biden yönetimini yoğun bir dış politika gündemi bekliyor. En önemli gündem maddeleri arasında NATO ve AB ile olan ilişkiler, Rusya ve Çin ile nükleer silahsızlanma anlaşmaları, İran’la nükleer enerji ve silahsızlanma konusunda anlaşmanın yeniden yürürlüğe girmesi, Afganistan’dan çekilme süreci, Irak’ta nasıl bir pozisyon alınacağı, Suudi Arabistan’ın Yemen’e askeri müdahalesi, Libya ve Suriye’nin durumu, Ortadoğu barış süreci, Doğu Akdeniz gerginliği gibi konuların yanı sıra pandemiyle mücadele kapsamında Dünya Sağlık Örgütü’nü (DSÖ) destekleme ve Paris İklim Anlaşması’na geri dönme planları bulunuyor.
ABD Başkanı Joe Biden nasıl bir yönetim sergileyeceğini anlattığı, Foreign Affairs dergisinin Mart-Nisan 2020 sayısında yayınlanan yazısında öncelikli hedefinin dünyada ABD liderliğini yeniden tesis etmek olacağını belirtiyor. Dünyanın kendi kendine organize olamayacağını savunan Biden, kolektif güvenlik ve refah için küresel kuralların belirlenmesinde, anlaşmaların imzalanmasında ve ülkeler arasındaki ilişkilerde kılavuz vazifesi gören kurumların çalışmasında ABD’nin yeniden liderlik rolü üstlenmesi gerektiğine inanıyor. Başkan Biden, Trump döneminde başta Avrupa devletleri olmak üzere diğer ülkelerle bozulan ilişkileri düzeltmek ve ABD’nin geleneksel müttefiklerini geri kazanmak istiyor.
Biden dünyada özgürlük idealinin devam etmesi ve liberalizmin korunması hususlarında Amerika’nın sorumluluk sahibi olduğuna inanıyor. Bu nedenle özgür dünya ülkelerinin ortak amaç, azim ve gayretini yenilemek için bir yıl içinde “Demokrasi Zirvesi” adında uluslararası bir toplantı düzenlemek istiyor. Biden zirvenin dünya demokrasilerini bir araya getirerek demokratik kurumları güçlendireceğine ve ortak hareket etme kabiliyeti kazandıracağına inanıyor. Demokratik ülkelerin içerde ve dışarda yolsuzluklarla savaş, otoriterlikle mücadele ve insan haklarının geliştirilmesi konularında gayret göstereceklerine dair taahhütte bulunmaları gerekiyor.
Başkomutanlık görevinin başkanın üstlenmesi gereken en önemli vazifelerden bir olduğuna inandığını söyleyen Biden, gerektiğinde Amerikan halkını ve çıkarlarını korumak için güç kullanmaktan çekinmeyeceğini ancak bunu Amerikan halkının bilgisi ve rızası dahilinde yapacağını söylüyor. Bu minvalde ABD ordusunun çağın zorluklarına karşı donatılması için gerekli yatırımların yapılacağının altını çiziyor. Sorunların çözümünde ABD ordusunun ilk değil son çare olduğuna inanan Biden askeri müdahalelere soğuk bakıyor ve yurtdışında görev yapan Amerikan askerlerinin sayısının da azaltılmasını istiyor.
Biden Çin konusunda haksız ticaret koşulları yaratmayacak bir düzlemde anlaşmak istiyor. Çin’in ekonomik gücünü kullanarak ve teknolojik üstünlüğü ele geçirmeye çalışarak kendi siyasi sistemini dünyaya yaymaya çalıştığına inanan Biden, ABD’nin Çin’le ilişkilerinde daha sert bir tutum alması gerektiğini savunuyor. Çin’in teknoloji hırsızlığı ve fikri mülkiyet hakları gibi konularda küresel sistemi suiistimal ettiğini savunan Biden, bu hususlarda Çin’le mücadele edilmesi gerektiğini ve bu noktada güçlü ekonomilere sahip müttefik ülkelerin ABD liderliğinde ortak hareket etmesi halinde Çin’in kurallara uygun davranmak zorunda kalacağına inanıyor.
Biden seçim sürecinde yaptığı açıklamalarda NATO’yu “Amerika tarihinin en önemli ittifakı” olarak tanımlamış, Trump’ın yeniden başkan seçilmesi durumunda “NATO’nun çökeceği” uyarısında bulunmuştu. Biden başarı ve güvenin tesisi için dış politikada diğer ülkelerle birlikte hareket etmenin gerekli olduğuna inanıyor ve NATO gibi uluslararası ortaklıkların yeniden güçlendirilmesine öncelik tanımak istiyor. NATO ile ilişkilerin önemini vurgulayan Biden NATO’nun daha da güçlendirileceğini ve bunun Rusya için de caydırıcı olacağını düşünüyor.
Nükleer güvenlik konusuna da değinen Biden, Trump yönetimi uygulamalarının nükleer yayılmacılığı kışkırttığını vurgulayarak çekildikleri silah kontrolü anlaşmalarını yenileyeceğini söylüyor. Obama-Biden yönetiminin 2015 yılında imzaladığı İran’ın nükleer anlaşmasını tarihi olarak niteleyen Biden, o anlaşma ile İran’ın nükleer silahlanma faaliyetlerini durdurduklarını belirterek Amerika’yı İran nükleer anlaşmasına tekrar katacağını ve daha akıllı politikalarla İran’ın anlaşma şartlarına uymasını sağlayacağını ifade ediyor.
Biden İsrail ve Filistin sorunuyla ilgili olarak iki devletli çözümü destekliyor. Amerikan Büyükelçiliği’nin Kudüs’e taşınmasını eleştiren Biden bu adımı geri çevirmeyi planlamıyor, ancak Filistinliler’le iletişim içinde olmak için Doğu Kudüs’te Amerikan konsolosluğunu yeniden açma önerisi getiriyor.
Biden yönetiminin acil olarak ilgilenmesi gereken konulardan biri de Kovid-19 ile küresel ortak mücadele geliyor. Pandemiyle mücadelede Trump’ın politikalarını tersine çevirme sözü veren Joe Biden, DSÖ merkezli daha güçlü bir uluslararası işbirliğini savunuyor.İklim değişikliği de Washington için öncelikli konulardan birisi olacak. Başkan Yardımcısı olduğu dönemde Paris İklim Anlaşması’nı destekleyen bir kişi olarak, başkan olduğu takdirde Amerika’nın anlaşmaya yeniden katılmasını sağlama sözü veren Biden’ın AB’nin “2050 yılına kadar sıfır karbon salınımı hedefini tutturma” planına geri dönmesi bekleniyor.