Biden Yönetiminin Yeni Afgan Mülteci Planı ve Türkiye’nin Tepkisi
Biden yönetimi Afganistan’dan çekilme süreci devam ederken daha önce ABD’yle çalışan ve Taliban tarafından hedef alınma riski altındaki binlerce Afgan için hazırladığı yeni mülteci programın ayrıntılarını açıkladı. Plana göre ABD’ye yerleşmek isteyen Afganların ilk etapta kendi imkanlarıyla Afganistan dışına çıkarak üçüncü bir ülkeye gitmeleri gerekiyor. Afgan mültecilerin ABD’ye başvuru sürecinin tamamlanması için bulundukları üçüncü ülkelerde 1 yıl kadar bekleyebilecekleri tahmin ediliyor. Bahse konu üçüncü ülkeler arasında Türkiye’nin de adı geçmişti ve Ankara bu konuda Amerikan tarafının Türkiye’yle istişare etmeksizin aldığı kararı eleştirmişti.
Artan Taliban şiddeti nedeniyle risk altındaki Afganların bir an önce tahliye edilmesi yönünde Kongre ve insan hakları kuruluşlarından gelen baskıların ardından gündeme gelen yeni mülteci planı, 20 yıllık savaş sürecinde Amerikan askerlerine yardımcı olmuş ancak Özel Göç Vizesi (SIV) programına girmeye hak kazanamamış Afganlar için hazırlandı. “Öncelik 2“ adı verilen kategoriye ABD ile işbirliği yapmış olmalarından dolayı hayatları tehlike altında olabilecek ancak ABD hükümetiyle doğrudan çalışmamış ya da kısa süreli görev almış olmaları gibi nedenlerle Özel Göçmen Vizesi alması uygun olmayan Afganları ve birinci dereceden ailelerini kapsıyor. Bu kategoriye giren kişiler için hazırlanan yeni mülteci planında, ABD’den kaynak alan yardım ve kalkınma kuruluşlarında, ABD merkezli sivil toplum kuruluşlarında ve medya organlarında çalışmış Afganlara, Taliban şiddetine maruz kalmamaları için mülteci statüsü verilmesi öngörülüyor.
Yeni mülteci planıyla ilgili basın mensuplarına açıklamada bulunan Dışişleri Bakanı Blinken, “2001 yılından bu yana, bu çalışanlara karşı özel bir sorumluluğumuz var. Onlar bizlerin yanında durdu, biz de onların yanında duracağız. Bu kişilerin ailelerine ve kendilerine özel bir vize sağlayacağız” dedi. Dışişleri’nin ayrıntılarını açıkladığı plana göre, binlerce Afgan ve birinci dereceden aileleri mülteci olarak ABD’de kalıcı ikamet etme hakkına sahip olacaklar. Yeni programa dahil olmak isteyen kişilerin, bir Amerikan kurumundan veya Afganistan’da çalıştıkları ABD bağlantılı kurumun en üst düzey Amerikalı yetkilisinden referans alması gerekiyor. Bu referansla başvuran kişilere “bir Amerikan hükümeti sistemine” girip girmedikleri konusunda e-posta yoluyla yanıt verilmesi planlanıyor. Olumlu yanıt alanların ise Afganistan’dan kendi olanaklarıyla çıkıp üçüncü bir ülkeye gitmeleri ve başvuru süreçlerinin tamamlanması için bu üçüncü ülkede 12 ila 14 ay beklemeleri öngörülüyor. Konuyla ilgili açıklama yapan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, Afganların üçüncü bir ülkeden vize almalarının veya bu ülkelere girmelerinin son derece zor olduğunun farkında olduklarını belirterek sahadaki durumu incelemeye devam ettiklerini ve planlamalarının zaman içinde gelişeceğini ifade etti.
Dışişleri Bakanlığı’nın üst düzey bir yetkilisi potansiyel bir göçmen akını için Afganistan’a komşu ülkelerle ve Birleşmiş Milletler ile temasta olduklarını kaydederek, “İnsanlar kuzeye ya da İran üzerinden Türkiye’ye giderlerse ki Türkiye’ye bazı girişler olduğunu görüyoruz, bu kişilerin hem ülkeye girme hem de hükümete ya da Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR)’ne kaydolma imkânı var” şeklindeki açıklamaları Ankara’nın tepkisini çekti. Ankara, Türkiye’nin “Öncelik 2” kategorisindeki Afganlar için göç rotası olarak gösterilmesinin kabul edilemez olduğunu belirtti. Türk Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada konunun Ankara ile müzakere edilmediği belirtilerek, “ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 2 Ağustos’ta yaptığı açıklamada, ABD’li sivil toplum kuruluşları ile medya organlarına çalışan Afganlar ve ailelerine yönelik göçmen kabul programı ile Afganların ABD’ye göç başvurularının bağlı oldukları kuruluşlar aracılığıyla üçüncü ülkelerden alınacağı belirtilerek, başvurular için ülkemize de işaret edilmektedir” dendi ve bunun bölgede yeni bir göç krizine neden olacağı hatırlatıldı.
Konuyla ilgili açıklamada bulunan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Büyükelçi Tanju Bilgiç de Türkiye’nin son yedi yıldır dünyada en fazla sığınmacıya ev sahipliği yaptığını hatırlatarak “Ülkemizin yeni bir göç krizini üçüncü bir ülke adına üstlenecek kapasitesi bulunmamaktadır. Türkiye olarak, ABD’nin sorumsuz ve ülkemize danışmadan aldığı kararı kabul etmiyoruz” şeklinde konuştu. Bilgiç açıklamasında, “ABD, eğer bu kişileri ülkesine almak istiyorsa doğrudan uçaklarla ülkesine nakletmesi mümkündür. Ülkemiz, hiçbir durumda üçüncü ülkelerin uluslararası sorumluluklarını devralmayacak, kanunlarımızın üçüncü ülkeler tarafından kendi amaçları için kötüye kullanılmasına izin vermeyecektir. Bölgemizde üçüncü ülkelerin kararları neticesinde yaşanan göç krizlerinin yükünün Türk milleti tarafından üstlenilmesini kimse beklememelidir” ifadelerini kullandı.
ABD’nin Afganistan’dan hızla geri çekilirken kendisiyle birlikte çalışmış Afganları Taliban’ın olası saldırılarından bu yolla korumayı planlaması insan hakları örgütlerinin de tepkisini çekti. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün sığınmacı ve mülteci bölümünün yöneticisi Bill Frelick, İran ve Pakistan’ın sınır kontrollerini sıkılaştırması sonucunda ABD’nin mülteci programından faydalanmak isteyen kişilerin zor durumda kalacağını söyledi. Frelick, ‘sınırı geçmenin imkânsız olmamakla beraber riskli olduğu’ yorumunu yaparak, “Eğer insanları zorlu bir arazide düzensiz şekilde sınır geçmek, kendilerini insan kaçakçılarına teslim etmek zorunda bırakıyorsanız, bu durum riski artırır” ifadelerini kullandı.
Öte yandan Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani ülkenin güvenlik durumunun hızla kötüye gitmesinin ABD ve NATO’nun askerlerini ülkeden çekme yönündeki ani kararının sonucu olduğunu söyledi. Ülkede tırmanan şiddetle ilgili parlamentoda konuşma yapan Gani, Washington’un Eylül ayına kadar birlikleri tamamen geri çekeceğini açıklamasından bu yana ülke çapında Taliban’ın şiddet eylemlerinin arttığını ve üç eyaletin başkentini tehdit eder noktaya geldiğini belirtti. Mevcut durumun uluslararası birliklerin ani bir şekilde çekilmesinden kaynaklandığını söyleyen Gani, güvenliğe ilişkin mevcut durumdaki kötüleşme durdurulmadan Taliban’ın müzakere masasına dönmeyeceğini savundu. Washington’un Taliban ile Kabil hükümetini masada bir araya getirme girişimlerini “ithal ve aceleci” olarak tanımlayan Gani, bu girişimlerin “sadece barış getirmede başarısız olmadığını, aynı zamanda Afganlar arasında şüphe ve belirsizlik yarattığını” söyledi.