Biden’ın İsrail Politikası Eleştiriliyor
Biden yönetimi içerden ve dışardan gelen baskılara rağmen müttefiki İsrail’e silah sevkiyatına devam edeceklerini duyurdu. İsrail’e askeri harekatın ikinci aşamasında daha dikkatli olunması uyarısında bulunan Washington yönetimi, ikazlarına uyması için Tel-Aviv üzerine baskı kurma politikasını doğru bulmadıklarını ve taleplerini diplomasi yoluyla kabul ettirmeye çalışacaklarını açıkladı. Biden’ın başkanlık süresince yaşadığı en büyük dış politika krizi olarak değerlendirilen Gazze savaşı yönetimi sarsmaya başlarken, artan görüş ayrılıkları ve bölünmeler bağlamında İsrail’e verilen desteğin şarta bağlanması konusunda tartışmalar devam ediyor.
Washington’un İsrail’e sağladığı askeri ve mali yardımları kesintiye uğratmak ile tehdit etmesi veya en azından sert bir şekilde uyarıda bulunması bekleniyordu. İsrail’in Gazze’nin güneyinde yeniden başlattığı saldırılarda ölü sayısının artmasıyla, Biden yönetimi müttefikine sivil ölümlerini en aza indirmesi için telkinde bulunuyor. Ancak askeri yardımları kısıtlamakla tehdit etmek gibi İsrail’i zorlayacak önlemleri devreye sokmaktan kaçınıyor. ABD’li yetkililer, İsrail’le yürütülen özel müzakere stratejisinin etkili olduğuna inandıklarını ve bu nedenle şimdilik silah sevkiyatını durdurmayı ya da sert bir şekilde eleştirmeyi düşünmediklerini kaydetti.
Amerikan medyası Biden yönetiminin Gazze savaşındaki önceliklerini ateşkesin uzatılması; tüm rehinelerin serbest bırakılması, insani krizin hafifletilmesi; İsrail’in gelecekteki terör saldırılarını önleme çabalarının desteklenmesi ve İsrail-Filistin çatışmasını durdurmak için Gazze’nin savaş sonrası yönetimine odaklanılması olarak sıralıyor. Hamas saldırılarını İsrail halkı için varoluşsal bir tehdit olarak gördüğünü açıklayan Netanyahu hükümeti, Hamas’ı geri dönülmez bir şekilde ortadan kaldırma amacında olduğunu savunuyor. Bu hedef doğrultusunda İsrail yönetimi çok daha fazla sayıda sivili öldürmekten çekinmeyeceği mesajını vermeye devam ediyor ve Hamas’ı sivilleri kasten kurban etmekle suçluyor.
Washington’un sürekli olarak İsrail’in “kendini savunma hakkına sahip olduğu” görüşünü savunması İsrail’e askeri operasyonlarında açık çek vermeye devam olarak değerlendiriyor. Biden’in ilk günden İsrail’e koşulsuz destek verdiğini açıklaması, İsrail’e acele bir şekilde savaş zamanı ziyareti gerçekleştirmesi, 7 Ekim saldırısını 9/11 saldırısıyla özdeşleştirerek Amerikan kamuoyunun sempatisini kazanmaya çalışması eleştiriliyor. Biden’ın İsrail’in orantısız saldırılarına rağmen sert bir tepki koymaması savaşı sahiplenmek ve sivillerin toplu katliamına olanak sağlamakla suçlanmasına neden oluyor.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, BM Şartı’nın 99’uncu maddesini kendisine verdiği yetkiyi ilk kez kullanarak, BM Güvenlik Konseyi’ni uluslararası barışa ve güvenliğe bir tehdit olarak değerlendirdiği savaşla ilgili göreve davet etti. Konsey’in 15 üyesine gönderdiği mektupta, Gazze’deki insani yardım sisteminin “korkunç insani acı, fiziksel yıkım ve kolektif travma” yaratan iki aylık savaşın ardından çökme riski altında olduğunu söyleyen Guterres, sivillerin daha fazla zarar görmesinin engellenmesini talep etti. BM Genel Sekreteri’nin sahip olduğu en güçlü araç olarak değerlendirilen 99. Madde uluslararası barış ve güvenliği tehdit edebileceğini düşündüğü herhangi bir konuyu Güvenlik Konseyi’nin dikkatine sunma yetkisi veriyor.
Gazze’de yaşanan insanlık dramı, insan hakları ihlalleri ve savaş suçlarını görmezden gelerek siyaseten bedel ödeme pahasına İsrail’e verdiği desteğe devam eden Başkan Biden, Batı Şeria’daki yerleşimci şiddetinin durdurulması ve Filistinlilere sağlanan insani yardımların artırılması gibi tali konulara odaklanıyor. İki devletli çözüm gibi savaş sonrasını ilgilendiren konularda tartışma açarak gelen baskıları azaltmaya çalışıyor. Biden’in İsrail politikasını değerlendiren uzmanlar izlenen stratejinin Biden yönetimine hem ülke içinde hem de uluslararası alanda siyasi olarak pahalıya mal olduğunu söylüyor. Uluslararası alanda çok sayıda lider ve insan hakları örgütünün İsrail’i desteklemeye devam ettiği için ABD’yi kınadığına ve BM Genel Kurulu’nda ateşkes çağrısı yapılan oylamalarda İsrail ve ABD’nin yalnız kaldığına dikkat çeken uzmanlar, Biden’in “Rusların Ukrayna’yı işgal ettiklerinde olduğu kadar küresel sahnede izole edilmiş durumda” olduğunu ileri sürüyor.
Gazze’deki sivil ölümlere tepkiler artarken ABD’nin başta Arap dünyası olmak üzere dış politika hedefleri tehlikeye girme riski taşıyor. İsrail ve Arap devletleri arasında barışı sağlamlaştırma girişimi gibi temel girişimler ciddi zarar görmüş durumda. Uluslararası arenada büyük bir güvenilirlik kaybı yaşayan ABD’nin duruşunu gözden geçirmesi ve hukukun üstünlüğüne dayalı istikrarlı bir dünya düzenini desteklemek istiyorsa, dost ya da düşman herkesin uluslararası hukuka saygı göstermesini talep etmesi gerektiğinin altı çiziliyor.
Son saldırılarda 900 kişinin hayatını kaybettiği açıklayan Gazze Sağlık Bakanlığı, 1 Aralık’ta Hamas’la ateşkesin bozulmasının ardından İsrail güçlerinin Gazze’ye başlattığı askeri saldırının yeni aşamasında sivillerin zarar görmesinin engellenmesi için yapılan uluslararası çağrılara rağmen ölü sayısının giderek arttığını duyurdu. Savaşın başladığı 7 Ekim’den bu yana Gazze’de 250’si sağlık çalışanı olmak üzere toplamda 15.900’den fazla Filistinli öldürüldü, 40,900’den fazla kişi de yaralandı. Bakanlık saldırılarında devam etmesi halinde sağlık sisteminin tamamen çökebileceği uyarısında bulundu.
Yerinden edilen Filistinlilerin içilebilir su kaynakları ve hijyenden mahrum olarak sıkışık bir şekilde evlerde ve kamplarda yaşamak zorunda kalması nedeniyle salgın hastalıkların patlak verebileceği uyarısında bulunan Dünya Sağlık Örgütü de yeni bir duyuru yayınlayarak sağlık sisteminin daha fazla saldırıya uğramaması ve kapasitesinin azaltılmaması için çağrıda bulundu. Sağlık sisteminin çökmesi ve salgın hastalıkların ortaya çıkmasının yaşanan insani felaketin boyutlarını tahmin edilemez noktalara taşımasından endişe duyuluyor.